12: "sen çok inatçı bir çocuksun."

5.4K 581 207
                                    


medya: palaye royale, lonely.

merhabalar.

zeus cb yapıyor.

özlediniz mi? :')

lights down low'un en soft ve en kısa diyebileceğim bölümü ile karşınızdayım.

oy ve yorum atmayanlara, taehyung efendi kırbaç cezası veriyormuş bu arada gençlik. haberiniz olsun.

o hâlde buyrun bölüme.

keyifli okumalar. :)

***

"hayır."

"asıl sana hayır taehyung?! neden?!"

"hayır dedim jeongguk, hem orası seni sıkar."

"daha önce katılmıştım ve gayet eğlenceliydi, sıkmaz!"

"hayır sözcüğünden ne anlıyorsun, bebeğim?"

kim taehyung'un, en az benim kadar inatçı bir herif olduğunu yeni keşfediyordum. pekâlâ, inatçılık konusunda benimle yarışabilme ihtimali yoktu fakat gerçekten, onu sözünden döndürmek çok zordu!

bebeğim deyişi, beni anında bulunduğumuz ortamdan soyutlayarak tartıştığımız konuyu dahi unutturmaya, adımı bile unutturmaya yetebilirdi. bana böyle hitap etmesine bayılıyordum ve benden başkasına böyle hitap edebileceği düşüncesi ellerimi ayaklarımı titretiyordu.

hayır, onun tek bebeği bendim.

jisoo, bebeğim yarın uzun uzun konuşuruz. olur mu?

unut, unut jeongguk!

sanırsam taehyung'u, benden başkasına -yakın arkadaşı olsa dahi- bu tarz hitaplarda bulunmaması konusunda tehdit etmeliydim. çünkü emin olun, kıskançlığım öyle bir seviyeye ulaşıyordu ki böyle durumlarda, aklınızın ucundan geçemeyecek tarzda davranışlarda bulunabilirdim.

vazgeçmeyeceğim, o munch'a gidilecek.

bulunduğumuz, yarısına kadar ılık su ile dolu olan siyah mermer küvetin içerisinde, aniden doğrularak taehyung'un kaslı göğsünden sırtımı ayırmış ve suyun bir miktar taşmasını pek umursamayarak, yine hızlı bir hareketle taehyung'un kasıklarının üzerine yerleşmiştim. bacaklarım ise esmer beline tutunmuştu, ayak topuklarımı da belinin ortasında birleştirmiştim.

"ne yapıyorsun, jeongguk?" ellerimin ikisi de boynundan ayrılarak göğüslerinin üzerine yerleşirken, yaralı olan elimi hâlâ şiddetli bir şekilde sızlıyor olduğu için çok bastırmamaya dikkat etmiş fakat diğer elimi, tam olarak sağ göğüs ucunun üzerine kapatmış, okşamaya başlamıştım yavaşça. sonrasında diğer göğsüne geçerek piercinginin ucuyla oynamayı da es geçmemiştim. bu sırada bedeninin gerildiği bariz belliydi ve bu durum dudaklarımın iki yana kıvrılmasına sebep oldu.

"anlamıyorum, anlatman gerekiyor." dedim, onun gibi fısıldayan bir ses tonunda. irislerimi, benimkiler gibi koyu renkli olan irislerine kenetlemiştim.

sanat eserim adam, yine gözlerimi alıyordu.

ıslak, siyah ve uzun olan saç tutamları gözlerinin önüne düşüyordu. yara bere ettiğim dudaklarının rengini asla kaybetmiyor oluşu beni kıskandırıyordu doğruyu söylemem gerekirse. tek kaşını kaldırarak dediğim şeye herhangi bir cevap vermedi. ben de bir süre susmayı tercih ettim ve artık iyice ezberlemiş olduğum yüz hatlarını, doyamayacağımı bile bile izledim.

sonrasında yaralı olan elimin parmakları, yavaşça omzunun üzerindeki dövmeye doğru yol aldı. parmaklarımın uçlarıyla cümlenin üzerini gezmeye başladım.

lights down low Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin