kayıp özgürlük

79 13 7
                                    

sarsılan dünyanın uçurumunda sağlanıyordu bedenim. tonlarca yük omzuma bindirilmiş gibi. avazım çıktığı kadar bağırsam duyurabilir miyim sesimi yada büyük bir boşluğun içinde süzülüp gider mi?

salona girdiğim an bütün şahşalı gözler bana çevrildi kiminin lafı ağzında tıkandı kimi ağzındaki lokmayı yutamadı şaşkınlıktan.
gözlerimi kırpmamak için kendimle çetin savaşa girdim ve ben asla bu kendini bir halt sayan insanların önünde küçük düşürmemem gerekiyordu bilirim göz kapaklarımın yenilgisi olursa yaşlarım bayrağı çekicekti buna asla izin veremezdim. sinirden yumruk olan ellerimi var gücümle sıktım. ortamda kokan pahalı parfüm kokusunu güç bela içime çektim.

büyük ciddilikle baktım onlara her birine tek tek baktım gözlerindeki ifadeye suratlarının milim milim değişimine şuan akıllarından binbir sorular geçiriyorlardı.
bu kim? ne kadar da kötü görünüyor? filiz neden arkasından bağırarak girdi? bir sürü bir sürü soru gerekli gereksiz. hepsi şimdi karşılarında durduğum insanların bakışlarında ifadelerinde bariz kendini belli ediyor.

hemen solumda duran kadına kaydı bakışlarım etrafa tebessüm ediyordu mahçupluğunu belli eder gibi benim rezilliğimin telafi eder gibi. tamda benden utanan filiz yazdıranın hareketleri.

gözlerim bu seferde karanlıkta ışık arar gibi babamı aradı. dıştan katı sert gözüken aslında yufka kadar yumuşak gönle sahip olan babamı. telaşla salonun ortasında gezinen bakışlarım ürkekçe aradı babamı. neredeydi o neden görmüyordum onu burada degilse başım büyük belada demekti filiz yazdıranın gazabına uğrayacaktım.

konuya nerden nasıl girecegımi bilemedim. tutup "ben zühre yıllarca çatı katında yaşayan zühre yazdıran sevgili ferman ve filiz yazdıranın özbe öz kızı zükre yazdıran" desem ne olur. ama ben nasıl konuşacağımı bilmiyorum ilk kez böyle toplulugun önünde durup bir şeyler söyleyeceğim. o yüzden çok heyecanlıyım boğazım birden bire kurudu, içimde tırmıkla kazılıyor sanki.
ellerim önümde birleştirip sıkıca kenetledim birbirine.

"zühre"

adım onun dudaklarında istemsizce çıktı. uzun çok uzun zaman olmuştu adımı ondan duymayalı bu beni öyle bir sarstı ki. dönüp ona bak istedim adımı söylediğinde dudaklarının şeklini yüzünün simasını izlemek istedim. oysa benim annnem bana yabancıydı. ona bakmamak için direndim içimdeki dönmek isteyen çocuğa. bakmak yoktu ona yenilmek yok. bu gün son bulmalıydı her şey. benim hapisim bitecekti.

neden topladığını bilmediğim kalabalığa odaklandım. şık giyinen kadınlar süslenip takistiran kızlar jilet takım elbiselerini üslerine geçiren beyfendiler ortalıkta gezinen özgüvenleri yüksek genç adamlar. hepsi bugün benim şansıma toplanmış gibi.

"gözleriniz şuan kim bu kız diye haykırıyor"

diyebildim zaten kelimeler zorla yuvarlanmıştı. sessizlik içinde beni dinliyorlardı.

"benim için hiç bu kadar zor olmamıştı konuşmak halbuki konuşmayı gülmeyi seven biriyim"

sesim ozguvensiz çıktığını biliyordum ama olucaktı o kadar sonuçta ben dünyaya kapatılmış biriyim. sınırlı kişiler ile iletişime geçiyordum günde iki üç kelimeden başka bir şey konuştuğum olmuyordu.

bileklerimde ağırlık hissettim biri var gücüyle beni çekiştiriyordu kim olduğunu görmeme gerek yoktu oydu filiz yazdıran aldırmadan devam ettim yarım kalan sözlerime.

"ben neşe dolu biriydim. ama ellerimden aldılar özgürlüklerimi"

ellerimi havaya kaldırdım "sakin olun şimdi hepiniz yıllarca ayakta uyutulduğunuzu ögreneceksiniz" dedim gittikçe kendine gelen sesimle. bileğimi onun avuçlarının arasından kurtarıp salonun tam ortasına doğru yürüdüm.

Özgürlüğe Bin Adım Kala -RAFLARDA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin