ACI BİR TEBESSÜM

198 6 0
                                    

Ben yukarı çıktıktan hemen sonra arkamdan Oğuz'da geldi. Babamlara Çağla ile ortak bir arkadaşımız diye tanıttım Oğuz'u. Zaten eski sevgilim diye de tanıtacak halim yoktu.


      Annemlerin yanına gittiğimde Doktor Mustafa Beyin geldiğini ve Çağlanın kontrolleri için yoğun bakımda olduğun söylediler. Koridorda ki koltuklara oturup Çağla'dan bir haber almak için doktorun çıkmasını beklemeye başladık. Biraz sonra doktor içeriden çıkıp yanımıza geldi. Çağlanın durumunda hiç bir ilerleme olmadığını söyledi.

      Bence bu iyi bir şey değildi. Yavaş yavaş umudum tükenmeye başlasa da bunu kendime itiraf edemiyordum. Çünkü umuttu insanı ayakta tutan. Bu yüzden sürekli kendimi kandıracak bir şeyler bulup onlara tutunmaya çalışıyordum.

      O gün de kendimi yarın onun doğum günü ve yarın uyanacak diye kandırdım. Size de öyle oluyor mu bilmem ama bana hastanedeyken zaman bir türlü geçmek bilmez. Ben de o geçmeyen zamanlarda Çağlanın uyanmasını beklerken sürekli çocukken yaşadığımız acı tatlı anılarımızı düşündüm.

      Yüzümde acı bir tebessüm oluşuyordu. Acı bir tebessüm diyorum çünkü dişlerimi sıkarak gülümserken bir yandan da titreyen göz kapaklarımdan yaşlar süzülüyordu.

      Mesela mahallede ki boş arazide uzun uzun otların içinde oturduğumuzu sonra o otlarla ellerimizi kesip birbirimizin elini tuttuğumuzu hatırladım. 6 yaşında kan kardeşi olmuştuk. O kesiğin sızısını hala hissedebiliyordum. O kadar çok kavga edip, o kadar çok küsüp ve o kadar çabuk barıştık ki Çağlayla ; bir günden bir güne pişman olmadım onu kendime kardeş seçtiğime. Onu yazları tatil için gelen Osman amcanın torunlarıyla oynarken görsem bile...

      Ben onlar geldiklerinde oynamak için hiç sokağa çıkmazdım.  Hatta dışarıdan gelen seslerini duymamak için bütün pencereleri kapatır, televizyondaki müzik kanalının da sesini sonuna kadar açardım. Her gün ekşittiğim suratımla kızgın kızgın duvarlara bakar, onların evlerine dönmeleri için gün sayardım. İtiraf edeyim bazen gizli gizli perdenin kenarından onları izlerdim. Çağla'nın yüzüne bakar, yüzünde ki gülümsemesini izler, tartar '' Acaba onlarla mı daha mutlu yoksa benimle mi ? '' diye düşünürdüm. Yine itiraf etmem gerekirse o anlar çok ızdırap verciydi.

      Malesef yine bir yaz Ahu ve Burcu gelmişti ve ben yine kendimi eve kapatmıştım. Annem yemem için bir kase de üzüm yıkayıp elime vermişti. Kaseyi alıp annemlerin odasına gittim, yatağa uzandım ve o çok sevdiğim sarı üzümlerden yemeye başladım. Nasıl olduysa olduğum yerde uyuyakalmışım. Çağlanın gelip beni yanağımdan öpmesiyle uyandım. Uyurken kasede biriken su üzerime dökülmüştü. Her ne kadar yaz mevsiminde de olsak o kaseden dökülen suyun ıslaklığı çok rahatsız ediciydi. Sanırım güneş batmak üzereydi ve o da yatağın üzerine çıkıp yanıma uzandı. Çağla'ya belli etmesem de aslında ona kızgındım.   Sonrasını hatırlayamıyorum. '' Acaba yine uyuyakalsam Çağla yine beni öperek uyandırır mı? '' diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.

KIRMIZI BALON DEMETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin