SİS

242 7 2
                                    

      Sis hala kalkmamıştı yerden ve benim çıkış saatim yaklaşmıştı. Çağla beni büromun yakınında bir kafenin önünde bekleyecekti ve ben ofisten çıkmadan önce son kez ona aldığım doğum günü hediyesine bakıp çantama koydum. Onunla telefonda konuştuğumuzda yağmur hızlanmaya başlamıştı. Yarım saat içinde masamı toparlayıp, bilgisayarımı kapatıp, son hazırlıklarımı da yapıp ofisten ayrıldım.

      Binadan çıkarken şemsiyemi açtım ve şöyle bir sağa sola bakındım. Dışarıda ıslanmamak için kuytulara saklanmış sokak hayvanları, koşuşturarak duraklara sığınmaya çalışan insanlar ve yağmura aldırış etmeden elele yürüyen aşıklar vardı.

      Buluşacağımız yere doğru yürümeye başladım. İleride bir insan kalabalığı gördüm ve başka yönlerden insanlar o kalabalığa doğru koşuşturuyorlardı. Orası Çağla'nın beni beklediği yerin önüydü. Koşar adımlarla kalabalığı yararak ilerledim. Daha ne olduğunu anlayamadan nefes almakta zorlanmaya başladığımı hissetmiştim. Önümde duran son kişiyi de ellerimle kenara ittikten sonra onu gördüm. Buz gibi betonun üzerinde hareketsiz yatıyordu Çağla. Üzerinde benim seçtiğim kıyafetlerle yerde yatarken yağmur yağıyordu üzerine. Sarı saçları ıslanarak yüzünün bir kısmını kapatmış, ayakkabısı ayağından çıkmış, eşyaları sağa sola savrulmuş ve başından akan kan yağmur sularına karışmış gidiyordu.      Bir kaç saniye öylece hareketsiz kalakaldım. İnsanlar bir şeyler söylüyor, kendi aralarında konuşuyorlardı. '' Vah vah çokta gençmiş, yaşar mı acaba ? Sen vuranı gördün mü ? '' duyduğum cümlelerden bir kaçıydı sadece. Öylece donup kalmışken Çağlanın can çekişir gibi titreyen parmakları beni kendime getirdi. Kendime geldim dediysem de sadece dona kalmış vücudum hareketlendi o kadar. Feryat figan '' Çağlaaa '' diye bağırdım yanına koşarken. Yattığı yerde dizlerimin üstüne çöktüm ve titreyen elini tuttum.

      Bileğinde hiç çıkarmadığı rahmetli annesinin hediyesi olan bileklik, parmaklarında birlikte seçtiğimiz yüzükleri vardı. Tuttuğum elleri buz gibi olmuştu ve ben hıçkıra hıçkıra ağlarken '' Ambulans çağırın. '' diye bağırıyordum. Benim bağırmama karşılık insanlar da '' Yolda geliyor. '' diye cevap verdi. Boğazım düğüm düğüm olmuştu ve ben bir elimle yüzünün bir kısmını kapatan saçlarını yüzünden çektim. Çok kısa bir süre sonra ambulans geldi. Uzun boylu ve kel olan sağlık görevlisi hemen Çağla'nın boyunluğunu taktı o sırada kadın sağlık görevlisi de nabzına bakıyordu. Çok yavaş da olsa nabzı atıyormuş. Birbirlerine bilgi verirlerken duydum.

      Elini hala tutuyordum. Daha sonra yavaşça sedyeye yatırıp ambulansa bindirdiler. Bende onunla birlikte bindim. Ağlayarak ambulanstaki sağlık görevlilerine sürekli '' Yaşayacak değil mi ? '' diye soruyordum.

KIRMIZI BALON DEMETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin