❄21❄

1.4K 141 34
                                    

Soğuk havanın esip durduğu pencerenin kenarında oturuyorum.

Uzaktaki gökyüzüne bakarak seni düşlüyorum.

Bunu durduramadığım için aptal olmalıyım.Dört mevsim değişse bile ben değişemiyorum.

Pişman olmanın pek bir anlamı olmadığını söyleseler bile ben sürekli seni düşünüp duruyorum,hatalıydım.

Seni görürsem eğer,hiçbir şey olmamış gibi gülümseyeceğim. 

"Rosé ?" odayı uzun süren sessizlik hakim olmuşken bunu ortadan yok eden Jisoo unni'ye bakışlarımı pencereden çevirdim.

"Evet unni?" hırkasının iki yanını öne çapraz getirip kollarını sardı.

"Uzun süredir bu şekildesin" dedi yanıma yaklaşırken. Bakışlarımı ondan alıp tekrar pencereye, pencereden uzaklara, uzaklardan gökyüzüne baktım.

"Bizi merak ettiriyorsun?" ses tonundaki endişe boğazımı düğümlemişti. Birini endişelendirmekten korkar hale gelmiştim. Aslında ben artık her şeyden korkuyordum. Yaşamaktan bile...

"Üzgünüm Jisoo unni." dedim tekrar iç geçirdim ve dışarı bakmaya devam ettim.

Sokaklara bakıyordum, sokaktan geçen insanların saçına başına kılığına bakarak nasıl biri olduğunu tahmin etmece oynuyordum sanki.

"Lisa'nın neden haberi yok ?" 

"Olmamalı!" diye hızlıca yanıtladığımda ellerini havaya kaldırdı, sözlerime teslim olmuştu.

"Neden Rosé? "

"Öyle olması gerekli işte, lütfen Jennie unniyi de uyar. Kimseye bir şey söylemeyin. Kalacak yerim olmadığı için buraya geldim. Başka gidecek kimsem olmadığı için, sizden başka kimsem kalmadığı için..."

Lisa hariç, o hala benim her şeyimdi. Ona söylemememin tek sebebi, onun yüreğinin yufka olmasıydı.Eğer ona yerimi,kimde olduğumu söylersem bunu Jimin'e söyleyeceğini biliyordum. Çünkü Jimin gece gündüz ayırmaksızın beni aramaya, mesaj atmaya devam ediyordu. Onun bu perişan halini ben görsem, dayanamayacağımdan kesinlikle emindim.

❄Jimin❄

Olanların hiçbiri tesadüf değil
Sadece... Sadece... Bunu hissedebiliyorum
Dünya dünkünden daha farklı
Sadece... Sadece... Neşenle
Bana seslendiğin zaman
Çiçeğin oluveriyorum
Sanki bunu bekliyormuşuz gibi
Canımız acıdıkça daha çok çiçek açıyoruz
Belki de evrenin takdiriydi bu
Böyle olması gerekiyordu sadece
Sen de ben de biliyoruz
Sen bensin, ben de senim
Kalbim titrediği kadar endişeleniyorum da
Kader bizi kıskanıyor
Tıpkı senin gibi ben de çok korkuyorum
Bana her baktığında
Bana her dokunduğunda
Evren bizim için hareket etti
Tek bir şey bile ıskalamadan
Mutlu olacağımız varmış
Çünkü beni seviyorsun
Ve ben de seni seviyorum
Mavi küfüm gibisin
Kurtarıyorsun beni
Meleğim, dünyamsın benim
Bense Calico kedinim senin
Görmek için yanına gelen
Sev beni şimdi dokun bana şimdi
İzin ver de seveyim seni
İzin ver de seveyim seni

"Hyung" jungkook'un sesini duyduğumda yazmayı bırakıp kalemi elimde çevirmeye başladım.

"Bak hyung, sana tahmin edemeyeceğin kadar çok kızgınım ama sana demem gereken bir şey var."elimdeki kalemi bırakıp arkama yaslandım ve çalışma masamın önündeki pencereden dışarıyı seyrettim.

"Bunu neden yapıyorsun?" dediği şeyle kaşlarım çatıldı.Derin bir nefes alıp Rosé? gittiğinden beri konuşmadığım gibi yine konuşmamaya devam ettim.

"Ona neden gerçeği söylemedin?" dudaklarımı dişlemeyi bırakmadığım gibi gözlerimi de dışardan ayırmadım.Cevap vermeyeceğimi bildiği için konuyu çevirdi.Ama yine yanıldı,susmaya devam edecektim. Bu kendime verdiğim en hafif cezaydı.

"Geç kalıyorsun hyung, elinde fırsatın varken bunu değerlendirmen gerekirdi" Başımı iki yana salladım ve gözlerimi kapattım.

"Ama sen elindeki bütün fırsatı dün yok ettin. Kendi elinle, havaya kaldırdığın o el ile" Gözlerimi sıkıca yumdum. Dişlerimi birbirine bastırdım. Öfkeliydim, kendime aşırı derecede öfkeliydim.Bunu Jungkook'un üzerine salmamalıyım. 

"Umarım hyung, umarım Rosé senden vazgeçmez, hala seni bekler. " başımı öne eğdiğimde güldü.

"Ama sen bu şekilde sabahtan akşama kadar hiç bir şey yemeden yerinden kımıldamadan durmaya devam ettiğin sürece, onu kaybetmeyeceğin varsa da artık olmayacak." kapının tekrar açılma sesini duyduğumda gideceğini anladım ama kapanma sesi yerine Jungkook'un sesi yeniden yükseldi.

"Rosé seni seviyor hyung! Burada boş boş oturup kendine yemek yedirmeyerek, konuşmayarak ceza vermekle Rosé'nin gönlünü kazanamazsın! Bir an önce bişiler yapman lazım. Çünkü-"

"ÇÜNKÜ NE JUNGKOOK!" Tam tamına 4 gün 16 saat 34 saniye boyunca olan sessizliğime bu saniye son vermiştim.

"Çünkü senin onu deliler gibi sevdiğini biliyorum.Gerçeği saklama artık, onun bilmeye hakkı var."

"Çok geç..."diye ses tonumu yerin dibine kadar düşürdüğümde yakalarımdan tutulup sandalyeden düşürülmüştüm.

"NE DEMEK ÇOK GEÇ!" yüzüme tükürürcesine konuştuğunda yeniden suskunluğuma dönmüş hiçbir şey diyememiştim.Şuan Jungkook'un beni eşşek sudan gelinceye kadar dövmesini o kadar çok istiyordum ki...

"ŞİMDİ KALKIYORSUN VE ONUN YANINA GİDİP HER ŞEYİ DÜZELTİYORSUN!" Jungkook'un yüksek sesi herkesi ayağa kaldırmış odama getirmişti.Onu üzerimde gördüklerinde kollarında tutarak çekiştirmeye kalktıklarında Jungkook engel oldu ve kendi isteği ile beni bıraktı.

"Çok geç değil hyung, çünkü hala nefes alıyorsunuz."deyip odadan çıktığında bir süre sonra diğerleri bana tek kelime etmeden odadan çıkmışlardı.

Ben ise hala yerdeydim, birazdan elime kazık alıp yeri kazıyacak ve yerin dibine geçecektim.Çünkü olmam gereken yer orasıydı.Ama bundan önce bir şey yapmam gerekiyordu...

Ona gerçeği söylemem gerekti.


Evet söyleyin bakalım bu gerçek ne olabilir?

Cʀʏsᴛᴀʟ Sɴᴏᴡ ❄ Park Jirosé ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin