On Yedi

1K 132 22
                                    

Saat sabah 10'a geldiğinde San hala uyuyor olduğu için Hongjoong memnundu.

Neredeyse bir saat sonra, uyuyan çocuk kalktı ve oturma odasına girdi, hala pijamaları vardı üstünde.

Hongjoong'un yanına oturduğunda gözlerinden uyku akıyordu.

"Günaydın hyung."

"Günaydın, iyi bir uyku çektin mi?"

San Hongjoong'un omzuna yaslandı ve gözleri kapalı bir halde başıyla onayladı.

Hongjoong kıkırdamasına engel olamadı. San'ı daha da yakınına çekti ve bir kolunu etrafına sardı.

"Sonunda iyi bir uyku çektiğin için mutluyum Sannie. Senin için çok endişelendik, kendine iyi bakacağına söz ver, tamam mı?"

San cevap vermedi o yüzden bir süre Hongjoong onun konuşmasını bekledi.

Dakikalar geçti ve Hongjoong kolunu biraz kaldırdığında San yavaşça kucağına doğru düştü.

Gerçekten tekrar uykuya dalmıştı.

Hongjoong sessizce kahkaha attı ve biraz daha uyusun diye onu koltuğa yatırdı.

---

Kısa şekerlemesinden sonra uyandı, dakikalar önce Hongjoongla konuşurken nasıl oldu da bu odada, bu koltukta uyuduğunu anlayamadı.

Bu işte kesinlikle bir büyü var.

Wooyoung'u kontrol etmek için üst kata çıkmaya karar verdi.

Tüm üyeler kendi görevleri için dışarı çıkmışlardı o yüzde evde sadece o ve Wooyoung vardı.

San her günkü gibi kapıyı açarken onu uyanık görmeyi diledi.

Kapının kolunu tuttu ve çevirdi.

Wooyoung hala uyuyordu. Sessizce iç çekti, her zamanki gibi.

Wooyoung yanına oturdu ve hemen elini kendi ellerinin arasına aldı.

Hafif bir sıkma hissettiğinde oturduğu yerde dondu ve Wooyoung'a baktı.

Hayal mi ediyordu?

Yoksa Wooyoung uyandığının işaretini mi vermişti?

San elini bırakmadı ama diğer eliyle telefonunu çıkarıp Seonghwa'ya az önce olanları mesaj attı.

Elinde tekrar aynı zayıf hissi hissettiğinde San tamamen düşüncelere dalmış haldeydi.

Uyuyan yüzünü görmeyi beklerken Wooyoung'a baktı.

Gri Saçlı, yarı açık gözleriyle tavana bakıyor, yavaşça gözlerini kırpıyordu.

O anda San çoktan ağlamaya başlamıştı bile.

Oturduğu yerde dikildi ve hala hıçkırıklarla ağlarken Wooyoung'a doğru eğildi.

Gözyaşları görüşünü bulanıklaştırıyordu.

"San." Zayıfça gülümserken söylediği ilk şeydi.

"İyi olduğun için çok mutluyum."

San o anda daha çok ağladı.

Günlerdir baygın kaldıktan sonra sonunda uyanmıştı ve söylediği şey bu muydu?

"Bir haftadan fazladır baygınsın. Çok endişelendim, bir daha sakın bunu yapma."

Wooyoung eliyle San'ın yüzüne uzanırken ona gülümsedi.

"Seni korumak için söz vermiştim, değil mi?"

San elini tuttu ve avucuna doğru yaslandı.

"Ağlama lütfen. Bu kalbimi daha çok acıtıyor," diye konuştu Wooyoung yorgun ve zayıf bir sesle. Onu böyle görmek San'ın kalbini paramparça etti.

"Seni çok çok çok özledim," diye fısıldadı San ve Wooyoung sırıttı.

San şu anda nasıl hissedeceğini bilmiyordu, rahatlamıştı ama onun bu durumu için de çok fazla üzülüyordu.

Yanağındaki el birden düştü ve San o anda paniklemeye başladı.

"Çok yorgun hissediyorum."

Wooyoung yarı kapalı gözlerini açık tutmaya çalışıyordu. Tekrar uykunun kollarına çekilmeden önce San'ı sakinleştirmeye çalıştı.

"Merak etme. Çok yakında uyanacağım."

Sesi gittikçe fısıltıya dönüştü.

"Söz."

































































"Seni seviyorum."

Wooyoung hafiften kendine gelmeye başlamıştı, gülümsemesi yavaşça dudaklarına yerleşti. San tamamen şok olmuştu.

Az önce olan şeyi fark etmesi dakikalar sürdü.

"Ben de seni seviyorum.

Guns | Woosan (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin