Yirmi İki

997 112 16
                                    




"Ne demek istiyorsun Sannie? Nerede o?"

"Bilmiyorum! Odasında değil ve telefonu da ortalıkta yok. Banyo da bomboş!"

San çok fazla paniklemişti.

O durumdayken Wooyoung neden evden çıkmıştı ki?

Wooyoung vurulmuştu, tanrı aşkına şu anda yatağında yatıyor olmalıydı.

Hongjoong hemen cebinden telefonunu çıkardı.

"Onun yerini bulabilirim merak etme. Hepimizde acil durumlar için bir uygulama var."

Hongjoong telefonlarını birbirlerine bağladı ve nerede olduğunun bilgisini ekranda görmek için bekledi.

Seul'un haritası yükleniyordu ve gittikçe belirli bir noktaya daha da yakınlaşıyordu.

İmleç oldukça tanıdık bir mekanda durdu.

Daha çok San'ın asla unutamayacağı bir mekandı.

Eski depo.

"Siktir, aptal çocuk."

Hongjoong yüksek sesle sövdü ve sinirle duvarı yumrukladı.

"San üyelere haber ver, DERHAL depoya gideceğimizi söyle. Ben silahları alıp arabayı hazır edeceğim. ÇABUK!"

San hemen emre itaat etti ve teker teker üyeleri aradı.

Bugün şanslı günündeydi çünkü Seonghwa haricinde diğer hepsi cevap vermişti.

Seonghwa'nın açması için onu üç kere daha aradı.

San, Hongjoong'un sakin kalmaya çalıştığını görüyordu ama neredeyse aklını kaybetmesine engel olamıyordu.

"Tamam, araba hazır. Ne zaman toplaşacaklar?"

San tüm bilgileri lidere iletti ve kısa boylu olan arabayı hızla sürmeden önce kemerini bağladı.

"Tam bir aptal! Onu lanet yatağında dört ay boyunca zincirlerle bağlı tutacağım."

Kelimeler Hongjoong'un endişesi için yetersiz kalıyordu. Tamamen aklını yitirmiş durumdaydı.

Wooyoung'un kalbinin yanında derin bir yara vardı, herhangi bir saldırıda hatta yanlış bir harekette bile işi tamamen biterdi.

"Onu bu konularda daha iyi eğitmeliydim. Ona daha iyi göz kulak olmalıydım. Siktir- neden yapmadım ki?"

Wooyoung'un inatçılığı yüzünden Hongjoong kendisini suçlamaya başlamıştı.

San berbat hissediyordu.

"Bu senin hatan değil hyung. Wooyoungie kendi kararıyla kalkıştı bu işe. Eminim ona bir şey olmayacak. Merak etme, onu alacağız ve eve getireceğiz. Hiçbir şey olmayacak."

Araba daha da hızlanırken Wooyoung'un olduğu mekana doğru yolu tarif etmek için telefonunu kullanıyordu.

Hongjoong bildiği en dikkatli sürücüydü.

Arabayı sürerken telefonunu çıkarmaya yeltenmemişti bile.

San deponun yakınlarında bir figür gördü ve lidere arabayı yavaşlatması için bir işaret verdi.

"O Wooyoung mu?"

San deponun pencerelerinden içeri dikizleyen adamı işaret etti.

Yavaşça şüpheli adama doğru yakınlaştılar, çevrelerini gözetlerlerken her bir adımlarını dikkatle atıyorlardı.

Görmeyi beklemedikleri şey karnını tutarken duvara yaslanan bir figürdü.

Wooyoung'un nefes nefese kaldığını görebiliyorlardı, hatta neredeyse nefessiz kalmış gibiydi.

San aceleyle koştu ve yere yığılmadan önce onu yakalamayı başardı.

Woo baygın değildi ama açık bir şekilde acı içindeydi.

"S-san, Hongjoong hyung? Yunho?"

San başını çevirip yavaşça onlara doğru geldiğini gördü.

"SENİ LANET OLA- Pekala, sakin ol Hongjoong, çocuklarının götünü tekmelemen için doğru bir zaman değil."

Wooyoung kendini ne kadar kötü bir belaya soktuğunu fark edince yutkundu.

Sinirli Hongjoong, kötü demekti.

Endişeli Hongjoong, felaket derecede kötü demekti.

"Seninle evde görüşeceğiz. Önümüzdeki birkaç ay boyunca yemek haricinde sakın odandan çıkmaya cesaret edeyim deme!"

San, Woo'ya ayağa kalkması için yardım etti. Depodan çıktılar ve arabalarına doğru yürüdüler.

Nefes nefese kalmış Wooyoung'a odaklanmaktan korumanın köşeden çıktığını fark etmediler.

Her şey çok hızlı oldu.

Yunho korumaya hedef alırken Wooyoung San'ı ileriye doğru ittirdi.

Tek bir el ateşle adamı yere devirdi.

"Ahh- Siktir."

Hepsi birden kanayan omzunu tutan Hongjoong'a doğru döndü. Hongjoong geriye doğru sendeledi ama Yunho düşmemesi için onu anında yakaladı.

Hongjoong küfretti. Yüzündeki ifadeden acı içinde olduğu açık bir şekilde belli oluyordu.

"Hyung, b-ben çok özür dilerim. Beni neden ittin? Onun yerinde ben olmalıydım!"

San büyümüş gözleriyle onu izledi. Olaylar kendini bu sefer liderle mi tekrarlıyordu?

"Ben iyiyim Sannie. Endişelenme. Sadece omzumdan vuruldum. Ve Wooyo-"

Yunho liderlerinin önünde eğilip onu sırtına aldı.

Bunu zaten bekliyordu o yüzden taşınmasına izin verdi.

"Ve hayır. Bunu bir daha kaldıramazdın Wooyoung. Senin tekrar yara almanı istemiyorum. Geçen hafta, grubumuza katıldığın haftadan bile daha kötüydü. Hepinizi kendimden önce korumak her zaman önceliğim olacak çünkü sizi seviyorum. Anladınız mı?"

Wooyoung başıyla onayladı, şaşkınlık içinde kalmıştı.

Hongjoong'un kelimeleri hepsini derinden etkilemişti çünkü birbirlerini çok fazla önemsiyorlardı.

Wooyoung, Hongjoong ve diğer tüm üyeler için kurşunun öne atlayabilirdi.

Hepsi Seonghwa'nın onlara gönderdiği lokasyona doğru aceleyle gittiler.

Kan kaybından dolayı liderleri Yunho'nun sırtında iyice sersemlemişti.

Geri kalan tüm enerjisiyle uyanık kalmaya çalışıyordu ama artık daha fazla dayanamayacağını hissetti.

"Hyung neredeyse geldik! Lütfen bana bak!"

San'ın sesi duyuluyordu ama onu gerçekten duyuyor mu yoksa hayal mi ediyordu emin değildi.

Zihni karanlıktı ve hissiz hissediyordu.

Odaklanamayan gözlerinin arasından her şey bulanık görünüyordu.

Beyni zonkluyordu.

"Hyung lütfen."

Çocuğun çaresiz sesini duyunca kalbi sıkıştı.

"O iyi olacak Sannie. Hyung sadece kaybettiği kan yüzünden yorgun. Akşam uyanmış olacak. Söz veriyorum," diye açıkladı Wooyoung ve hızla ilerlemeye devam ettiler.

Göğsündeki acı çok keskindi ama Yunho fark etmedi ve San da Hongjoong'a dikkat kesilmişti.

"S-sannie. Yavaş yürür müsün lütfen?"

San döndü ve Wooyoung'un göğsünü tutarken nefes nefese kaldığını gördü.

"Özür dilerim. Hyung için endişeliydim."

Wooyoung gülümsedi ve diğer ikisi bakmıyorken gizlice onun yanağından öptü.

"Sorun yok. Hyung ve ben iyi olacağız."

Guns | Woosan (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin