Otuz Bir

1K 99 27
                                    

San üyeleri yemek için çağırdıktan sonra hepsi aşağı kata indi.

Keskin nişancı henüz yeni uyanmıştı ama görev sırasında yaralandığı için hala yorgun hissediyordu.

Teni o kadar çok solgundu ki Mingi her saniye bir sorunu var mı diye onu baştan aşağı süzüyordu.

Seonghwa topalladığı için mutfağa gelirken Hongjoong onu tutuyordu.

Liderin de yüzü endişe doluydu ama eğer tek kelime bile ederse Seonghwa'nın ona kızacağını bildiği için sesini çıkarmamaya çalışıyordu.

Hepsi oturmaya başladı ve San üyeler için yaptığı yemekleri sergiledi.

Görevden sonra söz verdiği gibi herkesin sevdiği yemekleri büyük bir sevgiyle yapmıştı.

San üyelerin yüzündeki gülümsemeleri fark etti ve anında o sıcaklığı hissetti.

"Teşekkürler Sannie. Harikasın. Çabuk olun! Bir an önce oturup yiyin!"

Mingi gülümsedi.

"Bekleyin, ilk önce bir şeyler söylemek istiyorum! Bir dakikanızı bana ayırın lütfen."

Çocuklar San'a baktı ve konuşmasını beklediler.

"Bu kulağa biraz klişe gelebilir ama sonunda bir yuvaya ait olduğumu hissediyorum..."

San hepsinin yüzünde oluşan gülümsemeleri gördü.

"Burada güvende hissediyorum ve sizinle birlikteyken çok rahatım. Her fırsatta benimle ilgilendiniz ve sürekli arkamda oldunuz.

Tamamen itiraf etmeyeceğinizi biliyorum ama bu görevi çoğunlukla benim için yaptığınızı biliyorum.

Bunun benim için ne ifade ettiğini asla bilemezsiniz.

Size sahip olduğum için çok minnettarım ve hepinizi çok seviyorum.

Ama- durun sizin söylediğiniz gibi söyleyeceğim!

Ve bu konuda gerçekten ciddiyim, tamam mı?

Her biriniz için kurşun önüne atlarım."

Tüm masa ona şok olmuş ifadeyle baktı.

O kadar şaşırmışlardı ki tepki veremediler. Geçen bir dakikanın ardından ilk konuşan Seonghwa oldu.

"Biz de sana sahip olduğumuz için çok mutluyuz Sannie. Muhtemelen çoktan fark etmişsindir ama HEPİMİZİN senin için biraz... nasıl derler, zayıf noktası var. Seni güvende tutmak için her şeyi yaparız tatlım."

San geniş bir gülümsemeyle gülümsedi ve üyelerden bazıları da ona gülümsemekten kendini alamadı.

"Bunu sesli söylemek biraz utandırıcı, bu konuda sesiz kalmayı düşünmüştüm ama özellikle Wooyoung'a teşekkür etmek istiyorum. Şey için... yani.. genel olarak her şey için.

Her zaman sert bir çete üyesi gibi görünmeye çalıştığını biliyorum ama çok büyük ve çok yumuşak bir kalbe sahip olduğunu hepimiz biliyoruz."

Wooyoung kızardı ve aniden üzerine toplanan dikkati görmezden gelmeye çalıştı.

"Kurtarıcım olduğun için ve beni o bilinmezliğin içinden çıkardığın için teşekkür ederim. Seni se-seviyorum."

Mingi Woo'nun omzuna vurdu ve sırıttı. "Şu yüzüne bak nasıl da utandın."

Geri kalan üyeler de onunla dalga geçti, bazıları ıslık öttürürken diğerleri kızarmış yüzüne karşı kahkaha attı.

Hongjoong en sonunda uzun süredir tepki vermeyen Wooyoung'u dirseğiyle dürttü. Bütün çetenin önünde aldığı itiraftan dolayı tek kelime edememişti.

"Ben de seni seviyorum...

Çok seviyorum."

Yeosang'tan bir öğürme sesi geldi.

Wooyoung hafifçe gülümsedi.

Şu anda dalga geçmelerini umursamıyordu. Normalde olsa kesinlikle ağızlarının payını vermişti.

Ama küçük ailesi yanında olduğu için mutluydu ve başka hiçbir şey istemiyordu.

Hiçbirini hiçbir şey için değişmezdi.

Wooyoung tekrar onlara baktı ve hepsinin yemek yerken mutlu bir şekilde muhabbet ettiklerini gördü.

İşte o zaman o da fark etti;

Ben de yuvamdayım.
———————————————————————————————

Sonunda son bölüme geldik 🥺
Öncelikle şunu söylemek istiyorum, bu benim ilk çeviri deneyimim. Muhtemelen hatalarım vardır, yazarın da ana dili İngilizce olmadığı için yazdığı bazı yerlerde zorlandım. O yüzden vaktim oldukça kontrol edip tekrar düzenleyeceğim.

Okuyup oylarınızla ve yorumlarınızla desteklediğiniz için çok teşekkür ederim. Her bir kelimeyi sizin için heyecanla çevirdim. 🥰
Daha başka Woosan çevirileriyle de geleceğim 😌
Ayrıca çevirisini yaptığım Seongsang hikayesine de destek olursanız sevinirim.🙋🏻‍♀️ (Hikaye adı Just As We Are)

Tekrar herkese teşekkürleer ❤️

Guns | Woosan (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin