On Altıncı Bölüm

4 2 0
                                    

Bugün okul tatil olduğu için biraz daha geç kalktım. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Siyah bir tişört ve siyah kot pantolonumu giydikten sonra saçımı da at kuyruğu yaptım. Annem kahvaltıyı hazırlamıştı. Abimle beraber mutfak masasında oturmuş abimin üniversite hayallerini konuşuyorlardı. Kendime bir bardak çay alıp masaya oturdum. Abim bana ekmeği uzatarak:

"Naber?" Diye sordu. Gülümseyerek:

"İyi sizden naber?" Dedim. Yalandan gülümsediğimi anlamamışlardı. Annem de gülümseyerek:

"Bugün çok mutlusun." Dedi. Ya ne kadar mutluydum(!) Resmen kendimi bırakıp kaçmak istiyordum. Hem bana mutlu ol diyorlardı hem de neden mutlu olduğumu sorguluyorlardı. Anneme cevap vermedim. Abim küçük bir kahkaha atarak:

"Hahaha bugün okul yok ya ondandır." Dedi. Annemde gülmüştü. Aksine okul olmadığı için üzülüyordum ama bunun derslere olan sevgimle alakası yoktu. Kapıda dikilen babam abimi duymuş olmalı ki:

"Efe!" Dedi. Kaşlarını çatmıştı. Beni sinirlendirmesine izin vermemişti. Abim koyu kahve saçlarını yana doğru taramıştı. Badem gözleri de burnuyla bir uyum icindeydi. Kafasını eğdiğinden kahve kaşları alınmış gibi duruyordu. Abim bir şey demeden kahvaltısını yapmaya devam etti. Babam da yanımdaki sandalyeye oturdu. Bugün takım elbise giymemişti. Heralde işe gitmeyecekti. Sessizce kahvaltımızı yaptıktan sonra ben odama gitmek için kalktım. Babam eliyle işaret ederek:

"Oturma odasına geç, geliyorum." dedi. O hâlâ az kalan çayını yudumlarken ben dediğini yapıp oturma odasına gidip koltukta oturdum. Bu bebek mavisi oda annemin zevkiydi. Pek sevmiyordum burayı. Babam da gelip yanıma oturdu. Bana dönüp:

"Bugün gezmek ister misin?" Diye sordu. Bir anda oluşan bu iyi tavırları garipti. Bebekle konuşur gibi dikkatliydi. Ama ben gezmek falan istemiyordum. 'Hayır' anlamında kafamı salladım. Babam:

"Peki o zaman ne yapmak istersin?" Merakla cevabımı bekleyen babama zorla gülümseyerek:

"Hiç bir şey." Dedim. Gülümsememe sevinmiş o da gülümseyerek:

"Peki, tamam." Dedi. Hâlâ bana bakan babama:

"Şimdi gidebilir miyim?" Diye sordum. Babam yine o meraklı yüz ifadesiyle:

"Nereye?" Demişti. soruma soruyla cevap veriyordu. Sakin bir ifadeyle:

"Dışarı." Dedim. Babam daha da merka eder olmuştu. Tekrar devam ettim " Arkadaşımla buluşacağım." Dedim. Babam bir arkadaşım olduğunu hiç duymamıştı. Zaten arkadaşımla falan da buluşmayacaktım. Sadece bir an önce gitmek istiyordum. Babam soğuk bir ifafeyle:

"Şu bana seni savunan çocukla-"

"Hayır!" Dedim. Sözü bölünen babam şaşırarak:

"Neden bu kadar tepki verdin?" Diye sordu. Ayağa kalktım ve hâlâ bana bakan babama:

"Tamam. Dışarı çıkmayacağım." Dedim. Babam bu hallerime anlam verememişti. Bende anlamamıştım. Odadan çıkmak için kapıya giderken:

"Bade." Adımı söyleyen babama tekrar döndüm. yüzüne yayılan kocaman gülümsemeyle:

"Sen artık büyüdün. Yetişkin olmana az kaldı. Kararların doğru olduğu müddetçe sana hep saygı duyacağım. Elbette ki hayatta herşeyi yaşayacaksın. Ben bunlara engel olamayacağım." Biraz suratımı inceledikten sonra devam etti "Sana karışmıyorum." Dedi. Emre'yi sevdiğimi anlamış gibiydi. Babama:

Ölümün Ayıramadığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin