2

314 20 5
                                    

4 yıl önce

Bahar, gelişini haber verircesine renkleriyle süslemişti şehri. Ağaçlar pembe ve beyaz gelinliklerini giymiş Muhtaç olduğu güneşin tadını çıkarıyorlardı. Hafif rüzgar ağaçlardan bir tutam çiçek ödünç almış ve yere, diğerlerinin yanına bırakmıştı.

Yere süzülen çiçekleri takip etti gözleri. Çiçeklerin bir kaçı siyah saçlara konarken onda takılı kaldı bakışları. Önüne oturduğu ağaca sırtını yaslamış, içine bakmaktan korktuğu gözleri, elinde ki kitabın satırlarında narince geziniyordu. Okuduğu satırlar bazen onu mutlu edercesine gülümsetiyor, bazen canını yakarcasına yüzünü buruşturuyordu.

Her haline aşık olmasına rağmen Gülüşüne öldü yine. Kıvrılan dudaklarını gördüğün de kalbi yavaşça intihar ipini boynuna bağladı.

Her gün olduğu gibi yine öğle molasını saniyeleri sayarak beklemiş, zilin çaldığını duyduğu gibi koşarak sınıftan çıkmıştı. Okulunun arka bahçesinde, ağaçlarla dolu bu yere kimse uğramıyordu. Bunu fırsat bilerek kitap okumaya gelen Kişi ve onu uzaktan izleyen kişi dışında. Yanına gitmeyi isterdi her zaman. Zil çalmadan kendine gideceğine dair söz verir, cesaretlendirirdi kendini.

Ta ki onu görene kadar. Onu görmesi ile bütün bedeni kaskatı kesilir, nefes almayı unuturdu. Korkardı birde Onu rahatsız etmekten, yanlış anlaşılmaktan… O, kalbinin dayanamayacağı kadar güzeldi. Kimseyi üzmemek için kendini çevreden soyutlayacak kadar güzeldi hem de. Kalbinin güzelliği yüzüne vurmuştu sanki. Nasıl bu kadar güzel olabilirdi?

Narin parmakları sayfanın ucunu kavradı ve yavaşça çevirdi. O sırada sanki Bir ressamın özenle çizdiği kaşları yavaşça çatıldı. Bakışlarını kaldırıp onun olduğu tarafa baktığın da son anda saklandığı ağaca sinmişti.

Kalbi… dışarı çıkacakmış gibi atıyordu. Eli çıkmak için çırpınan kalbinin üzerinde yumruk olurken başını önünde ki ağaca yasladı ve gözlerini kapattı. Bir gün onun karşısına çıkabilecek miydi? Onun için çırpınan bu kalbini hissettirebilecek miydi? Cesaretsizliği gözlerinin dolmasına sebep olurken başını yavaşça ağacın arkasından çıkartıp ona baktı.

Yeniden kitabına odaklanmış gözleri, Güneşten daha parlak olan gülümsemesi ile yine tekledi kalbi. Zorla yutkunurken Ağaçların hışırtısıyla birlikte hafif bir rüzgar yaklaştı ve çiçekleri etrafa dağıttı.

Satırlarda gezinen bakışlarını kaldırıp saçına düşen çiçeklere baktı ve birisinin nefesi olan o gülümsemeyi büyükçe yerleştirdi dudaklarına. Kitabın üzerinde ki elini kaldırıp çiçeklerin eline düşmesine izin verirken saçına düşen çiçekleri temizlemedi bile.

Gülümseyişi nefesini keserken bedeni, karşısındakinin güzelliği ile titredi. Tutunduğu ağacı daha da sıkı tuttu ve kıskançlık ve umutla fısıldadı.

“Bir gün… o çiçeklerin yerini parmaklarım alacak Hyung…” 

NEFES//BİNWOOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin