Jinwoo’nun evine geldiklerin de Annesi Bin ve Minhyuk’a sıkıca sarılmış uzun bir sohbete girmişlerdi. Ardından onlar için hazırladığı bir sürü yiyeceği Jinwoo’nun odasına götürmüş 4 kişiyi odada yalnız bırakmıştı.Jinwoo yatağına zıplayarak otururken Eunwoo tekli koltuklardan birisine oturdu. Minhyuk’ta Jinwoo’nun yanına oturduğun da Bin tek boş yer kalan diğer tekli koltuğa oturdu ve etrafını inceledi. Büyük bir oda değildi ama hem sadece hem de oldukça güzel dizayn edilmişti. Bu da odayı estetik bir hale getirmişti. Çoğunlukla Gri- beyaz ve siyahın uyumu kullanılmıştı fakat aralarda renkli şeylerde vardı.
“Ne yapsak? Oyun oynayalım mı?”
Herkesin onaylaması üzerine Jinwoo yatağından kalkıp Kitaplığa doğru ilerledi. Alt çekmeceyi açıp içinden oyun konsollarını çıkardı. büyük ekranın fişini takıp diğerlerine döndü.
“Toplanın şimdi, Taş kağıt makas ile iki takıma ayrılıyoruz. Sırayla oynuyoruz kaybeden kazananın üç dileğini yerine getirecek”
herkes yine onaylayınca ortaya oturdular bile grupları belirlediler. Jinwoo ve Bin, Minhyuk ve Eunwoo çıkmıştı. İlk kapışan kişiler Jinwoo ve Minyuk olacaktı. Oyun konsollarını alıp oyunu başlattılar ve oynamaya başladılar.
Oyun oldukça uzun sürmüştü. Hava çoktan kararmaya başlamıştı. 4-4 berabereydi şuan skor ve 5 olan kazanacaktı.
“Ah kazanamayacağım sanırım”
Eunwoo üzülerek ekrana bakarken Bin’in içinde bir şeylerin hareketlendiğini hissetti. Az önce ki Eunwoo’nun tatlığına nasıl dayanabilirdi?
“Yah! Binie! Ne yapıyorsun?”
Jinwoo şaşkınlıkla yattığı yerden doğrulurken Bin Eunwoo’nun kazanmasına izin vererek oyunu kaybetmişti. Eunwoo sevinçle güldü ve ayağa kalkarak Minhyuk ile yumruk tokuşturdular. Bin hayran bakışlarla Eunwoo’nun sevincini izlerken Jinwoo’nun üzerine atlaması ile kendine geldi.
“Seni küçük velet! Bildiğin bilerek kaybettin!”
Jinwoo sahte sinirle Bin’e kızarken Bin gülerek üzerinden Jinwoo’yu itmeye çalıştı.
“Ah Hyung kilo mu aldın sen? Çok ağırsın!”
“Hah! Kas bebeğim bunlar” İkisi de gülüp ayağa kalktıkların da Bakışları Onlara kaşlarını çatarak izleyen İkiliye döndü. Bin’in onlara dönmesi ile ikisi de gülümserken Yere oturdular.
“Hyung ben lavaboya gidiyorum”
Jinwoo Eliyle sağ tarafı gösterdi.
“Koridorun sonunda ki sağdan ikinci kapı” Bin başını sallayıp ayağa kalktı ve odadan çıktı. Eunwoo’nun yanında o kadar stres yapmıştı ki fazlasıyla terlemişti. Lavaboya girip elini yüzünü yıkadı ve havluyla kuruladıktan sonra aynaya baktı. Yanakları kızarmıştı ve bu onu asla istemeyeceği kadar tatlı göstermişti. Yüzünü buruşturdu. Tatlı olmaktan nefret etti. Derin bir nefes alıp banyonun kapısına ilerledi ve kapıyı açtı.
O sırada Ne olduğunu anlamadı. Birden içeri itildi ve kapanan kapıya sırtı yaslandı. Şaşkın bakışlarla donakalırken Başını kaldırıp karşısında yüzüne fazlasıyla yakın olan yüze baktı.
“2 yıldır saklanmak seni sıkmadı mı Bin?”
Ve Bin yine nefes alamadı.Eunwoo… Onu biliyordu. Ona aşık olduğunu başından beri biliyordu ve hiçbir şey yapmamıştı.
“s-Sen… Nasıl? ”
Eunwoo karşısında nefesini tutmuş olan kişiye gülümsedi ve kızarmış yanaklarında ki bakışlarını dudaklarına indirdi.
“Nefesini tutuyorsun Bin”
Bin tuttuğu nefesi veremeden Eunwoo gülümsedi ve dudaklarını onun dudaklarına bastırdı. Bin kaskatı kesilirken Eunwoo duyduğu hızlı atan kalp sesi ile daha da gülümsedi ve dudaklarını hareketlendirdi. Bin olayın şokunu atlatırken zorla Eunwoo’nun koluna tutundu ve dudağını araladı. Ve dakikalardır Tuttuğu nefesi yerine, Eunwoo’nun ona üflediği nefesi boğazlarından geçti. Aşık olduğu çocuk… Ona nefesini üflemişti.
Ben tam bir hainim ya
Bunu neden dediğimi ilerleyen bölümlerde anlayacaksınız :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES//BİNWOO
FanfictionBaldıran zehrini bilir misin hyung? Zarif ve masum görünüşü olan beyaz Bir çiçektedir o zehir. Sen, O çiçeksin hyung. O çiçek kadar zarif ve masum görünüyorsun. Peki nasıl zehirler biliyor musun? Nefes yollarını felç ederek insanı nefessiz bırakır...