10

128 12 20
                                    

Park Minhyuk 

Kendimi iğrenç hissediyorum. Ölüm bile bana o kadar tatlı görünüyordu ki bu aralar, ona ulaşmak için uğraşıyordum. Oysaki ben… tatlıdan nefret ederdim. 

Evet ben Park Minhyuk…Moon Bin’in kardeşi olan… Bu iğrenç insan Abisine aşıktı. Yeni fark etmiyorum bunu. Her şey benim aptallığım yüzündendi aslında. Onun kardeşi gibi davrandım. Oysaki 4 yaşındayken gece bana sarıldığın da kalbim adeta çığlık atmıştı. O duymamıştı ve hala duymuyordu.

O günden beri… Ona aşıktım fakat, onu kaybetmekten hep korktum. Beni bırakmasından ya da benden nefret etmesinden değil. Onun tek ailesi bendim. Eğer onu sevdiğimi söylersem beni kaybedecekti. Tekrar ailesini kaybederse bir daha gülebilir miydi?

Bu yüzden asla söylemeyeceğime dair söz verdim kendime. Ne kadar acı çekersen çek, onun mutluluğu için susturacaksın kalbini. Susturdum da… yani kısa zaman öncesine kadar.

O gün Bin bize işi olduğunu söyleyip çıkmıştı fakat ben uyumamıştım. Merak etmek demeyelim de…endişe diyelim. Onu başkası ile bulmaktan endişelendim. Şimdi düşününce aslında… bu çok bencilceydi. Ona açılamıyordum ama başkasının da olmasını istemiyordum.

Onu takip etmek istediğim de Sanha’ya yakalanmıştım. Acelem olduğu için açıklama yapamamış ve kolundan tutup sürüklemiştim adeta. Evet, pijamalarımız ile çıkmıştık.

Otobüse bindiğin de kapüşonumuzu kapatarak binmiştik. Zaten etrafına bakmadan direk gözlerini kapatmıştı. Arkasına geçip oturduk.Sanha hala neden onu takip ettiğimizi anlamamıştı ama sorgulamamıştı da.sadece bana ayak uyduruyordu.

Bin indiğin de peşinden indik ve ağacın arkasına saklandık. Göreceklerimden korkuyordum. Korkmakta da haklı çıkmıştım. Eunwoo hyung gelmiş ve ona sarılmıştı. Yalan söylemeyi sevmem… o an ölmek istedim. Canım hiç bu kadar yanmamıştı. Ağlamak istedim ama ağlayamadım. Çünkü ona söz vermiştim. Ona sarılarak ağlayacağıma dair… 

Onları neden izliyordum bilmiyorum. Belki de benim hayallerimi başkasının gerçekleştirmesini yediremiyordum kendime. Ne kadar Eunwoo hyungun yerinde olmak istesem de biliyordum ki o zaman Bin böyle güzel gülmezdi. 

O gün onları izlemek istemiştim ama Sanha onu sevdiğimi anlayınca beni zorla götürmüştü. Yurda girene kadar elimi bırakmamıştı. Hayır… Onun beni gerçekten de abisi gibi sevdiğini biliyorum. Günlüğün de bile en sevdiğim abim olarak yazmıştı beni. Bu yüzden ona minnettardım.

Yurda girince bana sarılmıştı ama ağlamamıştım. Bin'in omzu değildi sonuçta. Ama iyi hissettirmişti bana. Bir kardeşin sıcaklığı vardı onda.

O gece gerçekten de kabus görmüştüm. aslında gelecekte olacakları izlemiştim sanki. Onun benden uzaklaşacağını ve bırakıp gideceğini biliyordum. Hala gitmedi ama bir gün gidecekti ve ben o gün… onun bıraktığı yerde onu bekleyecektim. 

Kendimi toparlayamıyordum. Kalbimi susturmam gerekiyordu ama yapamıyordum. Onu kaybetmekten korkuyordum. Onun kardeşi gibi davranmalıydım. Gibi değil… Onu yanımda istiyorsam kardeşi olmalıydım.

Bu yüzden kendimi bahçeye atmıştım. Tek başıma kendimi toparlamak için banklardan birisinde oturuyor ve düşünüyordum. Ne olursa olsun…  Onu kaybedemezdim. Duygularımı belli etmek sadece onu üzecekti ve bunu yapmak yerine kendimi silahın önüne atardım daha iyiydi. 

“Hyung?”

Başımı kaldırıp yanıma oturan Sanha’ya baktım. Elinde ki kahvelerden birisini bana uzatıyordu. Oysaki o kahve içmezdi.Uzattığı kahveyi alırken gülümsemeden edemedim.

NEFES//BİNWOOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin