1 AY SONRASabah uyandığın da kollarının arasında ki Min’i daha da sardı. Arkasından sarıldığı Min’in boynuna yüzünü yaklaştırıp kokusunu içine çektiğin de gülümsedi ve çenesini küçüğünün omzuna yasladı.
“Min? Kalk hadi, kahvaltıyı kaçıracağız”
“Kahvaltıyı kaçırdınız zaten hyung, Öğlen bir buçukta kahvaltı mı olur?”
Bin şaşkın bakışlarla üzerine ceketini giyen Sanha’ya baktı. Ne demek öğlen bir buçuktu. Bu saate kadar nasıl uyuyabilmişlerdi?
Min gözlerini ovalayarak doğrulurken Bin’de doğruldu. Min gözlerini kısarak özenle giyinmiş küçük kardeşine baktı.
“Nereye gidiyorsun?”
Sanha gülümseyerek abisine baktı ve heyecanla adeta şakıdı.
“Bugünü Minkyu hyung ile geçireceğim. Bana bisiklet sürmeyi öğretecek, sonra da birlikte yarış yapacağız. Hyung, kötü görünmüyorum değil mi?”
Sanha etrafına dönüp merakla abilerinin tepkisini beklerken Bin mükemmel işareti yapıp gülümsedi.
“Harikasın küçük sıçan”
“Bana şöyle seslenmeyi asla bırakmayacaksınız değil mi?”
“Asla!”
“Asla!”
Min ve Bin aynı söyleyip birbirlerine baktılar ve ikisi de güldüler.Bunun üzerine Sanha homurdanıp arkasını dönse de onları öyle mutluyken görmek gülümsemesine sebep olmuştu. Minkyu hyungu ile o günden sonra çıkmaya başlamışlar ve arada bir kıskançlık yüzünden kavgaları olsa da asla ayrılmamışlardı. İkisi de birbirlerini fazlasıyla seviyordu ve bunu göstermekten asla çekinmiyorlardı.
“Oh? Hyung akşam Minkyu hyungu da getirsem olur mu?”
Bin gülümseyerek çıkmak üzere olan Sanha’ya baktı.
“Tabiki, soruyor musun birde” Sanha gülümseyip onu izleyen iki abisine öpücük attı ve gülümseyerek odadan çıktı. Bin ayağa kalkıp geri yatan Min’in bacağına hafifçe vurdu.
“Hala uykun mu var? 15 saat uyuduk Min!”
İnanamıyormuş gibi ellerini açtığın da hala gözleri kapalı tepki vermeyen Min’e baktı.
“Hadi ama Min! Bana yardım etmeyecek misin?”
Min’in üzerine yatıp arkasını dönmüş olan Min’in yüzüne yaklaştığın da Min’in sızlayan kalbini hissetmemiş ve ona gülümsemişti. Min kendine zaman tanıyıp zorla yutkundu ve gözlerini açarak yakınında ki aşık olduğu kişiye baktı.
“Pekala, ama bana kahvaltı ısmarlayacaksın”
Bin gülümsedi ve Min’in acısını bilmeyerek kollarını ona sardı.
“Tabiki! Bildiğim çok iyi bir cafe var”
Min zorla yutkunup başını salladı ve Üzerinden Kalkan Bin’e cevap vermeden yataktan kalktı. Son zamanlar da o kadar çok dans ediyordu ki bütün vücudu ağrıyordu. Daha dün okula gitmemiş ve saatlerce dans etmişti. Duştan sonra daha iyi hissedeceğini düşünerek yurdun banyosuna ilerledi. Bin ise Kendini yatağa atıp her şeyin planladığı gibi gitmesini umdu.
Geldikleri cafeye Jinwoo’yu da çağırmışlar ve birlikte kahvaltı etmişlerdi. Ayrıca Bin’in heyecanla akşam ki parti ile ilgili konuşmasını dinlemişlerdi. İkisinin de o anlattıkça canı yanıyor ve içlerine gömmek zorunda kaldıkları gerçekleri ile gözlerini kaçırıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES//BİNWOO
FanfictionBaldıran zehrini bilir misin hyung? Zarif ve masum görünüşü olan beyaz Bir çiçektedir o zehir. Sen, O çiçeksin hyung. O çiçek kadar zarif ve masum görünüyorsun. Peki nasıl zehirler biliyor musun? Nefes yollarını felç ederek insanı nefessiz bırakır...