Uyuyamamanın siniri ile oflarken yatağında rahatsızca dönüp odaya baktı. İki boş yatakları vardı. Cam kenarında olan yatakta uyuyordu çünkü ay ışığı onu rahatlatıyordu.
Hemen yanında Minhyuk uyuyordu. Hep duvar tarafına dönerdi çünkü Onun aksine Minhyuk ay ışığından nefret ederdi. Öz ailesinin daha küçükken onu kapattığı ve eziyet ettiği o odada olaylara şahit olan tek şey aydı. Ayın ışığı altında acıdan bayılırdı küçük bedeni.
Diğer tarafında ise En küçükleri olan Sanha uyuyordu. Onlardan 1 yıl sonra gelmişti buraya. Ailesi onu bakabilecek bir durumda olmadığı için buraya bırakmışlardı. Günlerce ağlamıştı ama Bin ve Minhyuk onun yanında olmuş, ona sarılmışlardı. Ne kadar ikisi kadar olmasa da Sanha onların kardeşi olmuştu.
Telefonuna uzanıp saate baktı. Saatin gecenin ikisi olduğunu gördüğün de oflayarak telefonunu bıraktı. Yarın okul vardı ve uyumazsa okulda mal gibi olacaktı. Yataktan kalkıp yanındaki yatakta uyuyan Minhyuk’a yöneldi. Yorganı kalkıp içine girdi ve arkası dönüp olan Minhyuk’un beline kollarını sarıp yüzünü boynuna yaklaştırdı. Kokusu burnuna dolarken uykusu hafif olan Minhyuk hareketlenip Bin’e döndü.
“Hyung? Uyuyamıyor musun?” Uykulu gözlerle ona Bakan Min’e gülümsedi ve başını iki yana sallayıp ona daha da sokuldu.
“Uyurum şimdi” Sanha’yı uyandırmamak için fısıldadı. Min’de kollarını ona sarıp kendine çekti. Bin’in yüzü Min’in boynuna gömülürken ikisi de gözlerini huzurla kapattılar. Birlikte uzun süredir uyumamışlardı ve bunu özlediklerini fark ettiler. Bin çok sürmeden uyuyakalırken Min gülümsedi ve onu daha sıkı sardı. Önceden Uyuyamadığı zaman ona sarılarak uyurdu ama şimdi roller değişmişti. Artık onun arkasına saklanmayacak ve onu koruyabilecek kadar büyümüştü.
***
Sabah uyandığın da Min’in hala uyuduğunu görünce gülümsedi ve onu uyandırmamaya dikkat ederek yataktan kalktı. Açılan üzerine kapatıp Sanha’yı kontrol etti. Onun da yastığına sarılarak uyuduğunu görünce duş almak için yurdun banyosuna ilerledi.
Yurtta ne yazık ki kurutma makinesi yoktu, bu yüzden banyo yapmak için erken kalkmak zorundaydılar. Saçları neredeyse kurumuştu. Okul ceketini giyerken Min ve Sanha uyanmış okul kıyafetlerini giymiş çantalarını hazırlıyorlardı.
Hazır oldukların da aşağıya inmiş ve yemeklerini alıp boş bir masaya oturmuşlardı.Sanha uzamış olan kahve saçlarını sürekli geriye atmak zorunda kalırken Bin telefonunu çıkardı ve saate baktı. 15 dakikalarının kaldığını görünce hızlanmalarını söyleyip yemeğine gömüldü.
Okula geldiklerin de Sanha onlardan ayrılmış ve kendi sınıfına gitmişti. İkisi de birbirleri ile sakalaşarak sınıfa girdiler ve birlikte oturdukları sıralarına ilerlediler.
Aslında Minhyuk bir alt sınıfta okuması gerekiyordu fakat okula Bin ile başlamıştı. Yetimhane müdürlerini zor ikna etmişlerdi ama başarmışlardı. Sanha bu sene yeni liseye başlamıştı. Onların ise üçüncü senesiydi.
Dersin başlaması ile ikisi de önüne dönüp not tutmaya başladılar. Ne kadar dersten nefret etseler de hayatlarını kurtarmak için okumaları gerekiyordu. Seneye yetimhaneden ayrılacaktı Bin ve kendine bakmak zorunda kalacaktı.
Teneffüs zili çalınca Ayağa kalktı ve Min’e döndü.
“Bahçeye çıkalım mı?” Min başını sallayıp onu onayladıktan sonra ikisi de ayağa kalktı ve sınıftan çıktılar. Teneffüs 10 dakikaydı bu yüzden hızlı olup bahçeye çıktılar. Oturabilecek bir yer ararlarken Duydukları ses ile İkisinin şaşkın bakışları oraya döndü.
“Minie? Binie?”
“Jin Hyung!” Min gülümseyerek onlara doğru gelen kişiye baktı. Jinwoo İle ilkokuldayken tanışmışlardı ve orta okulu da beraber okumuşlardı. Oldukça yakınlardı hata ikisi de onu abisi gibi görüyordu fakat liseye geçince ayrılmak zorunda kalmışlardı çünkü Jinwoo ailesinin zoruyla koleje girmişti.
Onu tekrar görmenin özlemi ve mutluluğu ile gülümserken Jinwoo’nun yanında onunla gelen kişi ile gülüşü dondu kaldı. Çünkü Yıllardır uzaktan izlediği, aşık olduğu çocuk ona doğru geliyordu.Kalbi yerinden çıkacakmış gibi hızlandığın da bedeninin uyuştuğunu ve nefesinin yavaşladığını fark etti. Onu her gördüğün de nasıl nefesi kesiliyordu?
Jinwoo Gülümseyerek sarıldığı Min’den ayrıldı ve Bin’e döndü.
“Uzun zaman oldu Binie! Seni çok özlemişim”
Ona sarılan Jinwoo’ya kollarını sararken gözlerini Ondan kaçırıp gülümsemeye çalıştı. Özlediği bedene sımsıkı sarıldı.
“Ben de çok özledim Hyung” Ayrıldıkların da Jinwoo Yanında durmuş onları zarif bir gülümseme ile izleyen kişiyi gösterdi.
“Tanıştırayım, yakın arkadaşım Cha Eunwoo. Bunlarda Moonbin ve Minhyuk”
Jinwoo eliyle sırayla ikisini gösterdiğin de Çocuk gülümseyerek Elini karşısında kaskatı olmuş olan Bin’e uzattı.
“Tanıştığımıza memnun oldum”
fakat o sırada Bin nefes bile almıyordu…
Umarım beğenirsiniz
Pek içime sinen bir kurgu değil ama devam ettireceğim sırf astro ficleri daha fazla olsun diye
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES//BİNWOO
Fiksi PenggemarBaldıran zehrini bilir misin hyung? Zarif ve masum görünüşü olan beyaz Bir çiçektedir o zehir. Sen, O çiçeksin hyung. O çiçek kadar zarif ve masum görünüyorsun. Peki nasıl zehirler biliyor musun? Nefes yollarını felç ederek insanı nefessiz bırakır...