7

141 10 10
                                    


O olaydan sonra Bin işleri çıktıklarını söyleyip Minhyuk ile aceleyle evden çıkmıştı. Yurda geldiklerin de Minhyuk defalarca ne olduğunu sormuş, hata Sanha’da üstelemişti fakat sadece “Uykum vardı” Diyerek geçiştirmişti.

Dudaklarında hala onun sıcaklığını hissediyordu. Üflediği nefes sanki hala ciğerlerinde dolanıyordu. Eli sıkışan göğsüne giderken Zilin sesi ile başını yasladığı sıradan kaldırdı.

“Kantine gidiyorum geliyor musun hyung?” Bin başını iki yana sallayıp başını cam tarafına çevirdi ve gözlerini kapattı. O günün üzerinden 3 gün geçmişti ve yarın cumartesiydi. Bu üç gün içinde onu hiç görmemiş ve sürekli kaçmıştı. Okula erken geliyor, Herkes okuldan çıkınca çıkıyordu. Öğle molasında bile arka bahçeye gitmiyordu. Nasıl gidebilirdi ki? En başından beri onu izlediğini biliyordu. Ne olacaktı bundan sonra? Onu neden öpmüştü ki?

Öğle molasının bitmesine birkaç dakika kala lavaboya gitti ve elini yüzünü yıkadı. Derse girmek istemiyordu. Bu yüzden zil çalınca bahçeye çıkacaktı. Birkaç dakika sonra zil çalınca lavabodan çıkıp merdivenlerden aşağıya indi. Adımları anında arka bahçeye yönelmişti. Herkesin derste olmasından aldığı cesaretle her zaman gittiği yere gitti.

Son gelişinden bu yana dökülen çiçekler çoğalmıştı ve yol çiçeklerle örtülmüştü. Aklı ermiyordu. Nasıl böyle bir manzaradan daha güzel olabilirdi?

Her zamanki ağacın arkasına geçmek yerine önüne geçti ve sırtını ağaca yaslayıp onun her zaman oturduğu ama şuan boş olan yere baktı.Onu düşünmediği tek bir saniye yoktu ama kafası o kadar karışıktı ki… Yıllardır bir ağacın arkasına saklanıp izlediği çocuk birkaç gün önce onu öpmüştü. Nasıl kafası karışmasın? Her gözünü kapattığın da dudağında ki o baskıyı hissediyor, o nefesi defalarca içine çekiyordu sanki.

“Sonunda gelebildin”

Duyduğu sesle kaskatı kesilirken kapattığı gözlerini anında açtı ve karşısında dikilmiş ona gülümseyen Eunwoo’ya baktı.

“S-sen… derste olmalıydın”

Eunwoo ona yaklaşıp elini başının yanına, ağaca yaslayarak Bin’i ağaçla arasına kıstırdı. Bin iyice ağaca sinerken Eunwoo yüzünü yaklaştırdı.

“Geleceğini bildiğim için girmedim.” Bin zorla yutkunurken Kalp atışları hızlandı ve bunu Eunwoo’nun duyduğuna emindi. Eunwoo bakışları anlık göğsüne kaydığın da dudakları kıvrıldı. Onun Kalbinin hızlanmasına sebep olmak hoşuna gitmişti.

“Neden benden kaçıyorsun?”

Bin’in yanakları kızarmaya başladığın da Eunwoo karşısında ki şirin kişi ile daha da büyüttü gülümsemesini. Bin zorla yutkunurken gözlerini onun haricinde her yerde gezdirdi.

“Ben… kaçmıyorum. Neden k-kaçayım ki?”

“Bilmem, ben de onu soruyorum. Neden kaçıyorsun?”

“Kaçmadığımı söyledim” Sessiz mırıltısı Eunwoo’nun daha yakınlaşan yüzü ile tamamen kesilirken zorla yutkundu ve bakışlarını dudaklarına çevirdi. Aşık olduğu dudaklarını diliyle hafifçe ıslattığın da Bin gözlerini kaçırıp etrafına baktı.

“Bana sormak istediğin onlarca sorunun cevabından mı korkuyorsun?”

“N-ne?”

“Seni reddetmeyeceğim Bin. Korkma” Ve Bin’in nefesi yine kesildi. Tuttuğunu fark etmediği nefesini fark eden Eunwoo bakışlarını dudaklarına çevirdi ve parmaklarını dudağının üzerinde gezdirdi.

“Ne olacak senin bu nefesini tutmaların…”

Eunwoo’nun gittikçe yaklaşan yüzü başını döndürürken gözlerini kapattı. Dudağına çarpan nefesini hissetmesini bedeninin titremesine sebep olurken zorla onun ceketine tutundu.

“Nefesin olmak istiyorum Bin. Olacağım da…”

Eunwoo’nun dudakları ikinci Kez kapanırken dudaklarına neredeyse dizlerinin bağı çözülecekti. Eunwoo kolunu onun beline sarıp ağaca daha da yasladı ve onun dudaklarının aralamasını bekledi. Bin yavaşça araladığı dudaklarından geçen nefesi ciğerlerine kabul ederken Öncekinin aksine Bu sefer oldukça tutkuluydu öpüşmeleri. Eunwoo Bin’in alt dudağını emerken kendine engel olamayarak yumuşak dudakları dişlerini geçirdi. Bin’in inlemesi hoşuna gitmişti.

Bin ellerini kaldırıp hep dokunmak istediği o saçlara dokundu. Çekiştiremedi… Korktu o aşık olduğu saçlara zarar vermekten. Narince gezindi parmakları ipek yumuşaklığında ki saçlarda.

Sonunda nefesleri yetmeyince dudakları ayrıldı. Eunwoo başını onun anlına yaslayıp gözlerini kapattı ve eliyle yüzünü okşamaya başladı.

“2 yıldır bana gelmeni bekledim güzelim. Ama sen gelmedin…”

Bin titrekçe nefes alırken Eunwoo gözlerini açıp ona bakan Bin’in o güzel yüzünü inceledi.

“daha fazla dayanamadım”

“H-hyung… Ben…”

“Şhtt” Eunwoo işaret parmağını dudaklarına değdirdi ve susmasını söyledi. Ardından az önce dudaklarının arasında olan dudakları yavaşça okşadı.

“Sonsuza kadar Nefesin olmama izin verir misin?”

Bunun bir çıkma teklifi olduğunu saniyeler sonra anlayan Bin daha da kızarırken yavaşça başını salladı. Eunwoo’nun gülümseyen dudaklarına takılı kaldı gözleri. O an Yine gülüşüne öldü aşık olduğu çocuğun.

“Gel, Hayalini gerçekleştirelim”

Bin’in tepki vermesine fırsat vermeden ondan ayrıldı ve elini tuttu. Birbirine kenetlenen ellerine şaşkınca bakarken Eunwoo her zaman oturduğu ağacın önüne geldi ve Bin’in oturmasını sağladı. Ellerini ayırmadan Eunwoo da yanına oturup başını Bin’in dizine koyup yere uzandı. Ona şaşkınca bakan Bin’e gülümseyip boş olan elini kavradı ve saçına götürdü. Bin anladığın da gülümsedi ve parmaklarını saçlarında gezdirdi. Eunwoo huzurla gözlerini kapatıp gülümsediğin de Bin onu izledi. Şuan her şey bir rüyaysa eğer, sonsuz bir uykuya girmek istedi. Hatta mümkünse birisi onu uyurken canını alsın ve hiç uyanmasın istedi. Çünkü bu an… gerçek olamayacak kadar güzeldi.

“Seni seviyorum” Eunwoo Bin’in sonunda cesaret ederek söylediği şeye gülümsedi ve gözlerini aralamadan kenetli olan elini sıktı.

“Bende seni seviyorum”

İkinci kiss'de geldi

Tekrar söylüyorum ben tam bir hainim ya öff kurguyu neden böyle yaptım ki

NEFES//BİNWOOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin