GÜNÜMÜZ-1.BÖLÜM-
MOONBİN
Boğazım yanıyor…
Ciğerlerim parçalanıyor…
Vücudum titriyor…
Bana neler oluyor? Sanırım… Boğuluyorum. N-nefes alamıyorum.
Sertçe yere düştüğümü hissediyorum. Zemin çok soğuk, vücudumun titremesini arttırıyor. Boğazımdan nefes geçmiyor, Gittikçe yanmaya başlıyor yüzüm. İlaçlarım… Neredeydi? Hatırladım. Masamın üzerindeydi.
Kalkmak için uğraştım ama sanki zemin kayıyordu. Yeniden zemine çarptım yüzümü. Gittikçe bilincimin kapandığını hissediyorum. Ben… Neden bunu yaşıyordum? Neden onun bana üflediği nefese muhtaçtım?
4 Yıl… O gideli ve benim nefesim kesileli 4 yıl oldu. Can çekişlerimi sadece 4 duvarın tanık olmasından bu yana 4 yıl geçti ve ben gün geçtikçe ölüyorum. Bana söz vermişti…
" Sonsuza dek nefesin olmama izin verir misin?" Ben de kabul etmiştim.
Bana nefesin olacağım demişti… Şuan sanırım ölüyorum. Sana ihtiyacım var Hyung… Nefes almak istiyorum… Benim… Canım yanıyor.
Kapının kırılma sesini duyuyorum uzaklardan. O kadar uzak ki ama Emin bile olamıyorum. Sen misin hyung? Değilsindir ama bir umut… Sözünü hatırlayıp gelmiş olabilir misin? Lütfen gel hyung… Ölmeden önce gel…
Boğazımdan o büyük hapın geçtiğini hissediyorum. Hap bile geçerken boğazımdan nasıl geçemediği o nefes? Nasıl kabul etmedi ciğerlerim onu. Senin nefesin değil diye mi hyung? Belime kollar sarılıyor… Ama senin değil değil mi? Senin olsa tanırdım hemen… Unutamadım ki sarılışını. İçine sokmak istercesine sıkı, canımı yakmak istemezcesine zarifti sarılışın hep. Belki de bana öyle gelmişti. Yoksa… neden beni bırakasın ki? Beni sevmediğini bilmek…
Sırtımı göğsüne yaslıyorum yabancının. Kim bu yabancı? Nereden tanıyor beni? Nasıl verebildi hemen hapı mı? Hiçbirine cevap düşünemedim. Ciğerlerime tekrar dolan nefesi doyasıya çektim içime. Yanan vücudumu şimdi gözlerim devraldı. Başımı arkaya yatırıp yabancının omzuna yaslarken Canım yandı. Geçmesini bekledim göğsümü kaplayan acının… Geçmedi… geçmeyecekti.
Dudaklarımın arasından bir hıçkırık çıktı. Kolların sıkılaştığını hissettiğim de daha da ağladım. Beni senin böyle sarmalaman gerekiyordu Hyung… Bir başkası değil.Senin nefes olman gerekiyor… Bir yabancının değil. 4 yılın sonunda yalnızlığımdan kurtaranın senin olman gerekiyordu…
“N-nefes a-almak is-istiyorum… Hyung” Ve acı içinde kıvranan bedenim gevşeyip beni sarmalayan o yabancının kollarında karanlığa gömüldüm.
Uyandığım da yatağımdaydım. Yattığım yerden yavaşça doğrulurken Etrafta gezindi bakışlarım. Her şey aynıydı. Ne kırılan kapı, Ne de yere düşmüş yorganım. Her şey bir rüya mıydı yani… Oysaki canım çok yanmıştı.
Yatağımdan kalkıp Üzerimden çıkmayan pijamalarımı çıkarmak için dolabıma ilerledim. Reşit olduktan sonra bir ev tutabilmiştim. Bayan Park ne kadar istemesem de bu evi benim için almıştı. Kira sorunum olmuyordu. Sürekli yanıma geliyor ve buzdolabımı doldurduktan sonra sıcak bir yemek hazırlıyordu. Benim için… benden daha çok çabalıyordu. Onun dışında, Kimseyi bilmiyordum. Herkes kaybolmuştu. Jinwoo hyung sevgilisinin öldüğünü öğrendikten sonra odasından çıkmıyormuş. Bayan Park onun için oldukça endişeleniyordu. Sanha ve Minkyu hala birlikteydiler. Hatta evlendiklerini söylemişti Bayan Park. Min ise… Onun hakkında tek bildiğim… onun tekrar konuşmayı kesmesiydi. O günden sonra tek bir kelime bile konuşmamış. Reşit olduktan sonra ise kayıplara karışmıştı. Eunwoo hyung ise… Fransa’da olduğunu duydum. Bir dergi ajansında oldukça popüler bir modeldi. Arada bir televizyonda görüyordum onu. Oldukça mutluydu… Gülüyordu.
Başıma siyah kapüşonumu kapatıp cüzdanımı cebime attım ve odamdan çıktım. Marketin uzak olmaması işime geliyordu. Dışarıya çıkmaktan nefret ediyordum. Odamın kapısını açtığım da yere düşen zarfa baktım. Yere eğilip zarfı aldım ve inceledim. Üzerinde hiçbir isim yazmıyordu. Kimden gelebileceğini sorgulamadım ve zarfı da cebime atıp kapıyı kapattım. Eve gelince okuyacaktım.
Merdivenlerden ağır yavaş inenip apartmandan çıktım ve markete doğru ilerledim. Üç ev ilerideydi zaten. İçeriye girdiğim de kahvelerin olduğu yere ilerledim. En sert olanlarından fazlasıyla alırken tanıdık sesle duraksadım.
"oppa? Çok fazla almadın mı?"
bana gülümseyerek bakan Mirae'ye baktım. Onu uzun zamandır tanıyordum. Hemen karşı evimde sevgilisi yaşıyordu ve bu yüzden sürekli Onunla karşılaşıyordum . Elime baktım. Fazla mı almıştım cidden? Günde... Kaç kahve içiyordum?
" tabi başkası içinse... "
bakışlarımı ona çevirdim tekrar. Başkası için mi?
Neyden bahsediyordu? Evime bayan Park dışında yıllardır kimse girmemişti. Anlamadığımı anlayınca gülümsedi."dünden bahsediyorum... Evine gelen çocuktan. Sakın inkar etme, gördüm onu evine girerken"
Ne? Evime birisi mi girmişti? Yoksa... Rüya değil miydi? Gerçekten yaşamış mıydım o anları. Aklıma zarf geldi. Gelen kişi bırakmış olabilir miydi? Mirae cevap vermediğimi görünce kaşlarını çatmış ve bana yaklaşmıştı.
"oppa? Bir sorun var? Yanlış bir şey mi söyledim?"
"m-mirae..." hızla ona dönmemden dolayı irkmiş ve birkaç adım gerilemişti.
"Nasıl birisiydi... Gördüğüm çocuk"
O kadar uzun süredir konuşmamıştım ki hem konuşmam yavaşlamış hem de sesim boğuklaşmıştı. Mirae bir süre düşünerek kaşlarını çattı.
"şey... Tam göremedim yüzünü. Yüzünde maske vardı ama senden bir kaç santim kısa gibiydi. Birde... Uzun kahve saçları vardı. Oldukça dağınıktı. Başka... Görmedim"
Böyle nasıl tanıyabilirdim ki onu? Yine de Mirae'ye teşekkür edip kahvelerle kasaya ilerledim. Parasını ödedikten sonra marketten çıkıp karşımdaki parka ilerledim. Çocukların okulda olmasından dolayı boş plan parkta salıncağa ilerleyip oturdum ve poşetimi kenara, yere koyup cebimden zarfı çıkardım. Kalbim... Neden yerinden çıkacakmış gibi atıyordu? Okuyacaklarımdan o kadar korkuyordum ki... Oysaki korktuğum her şey başıma gelmişti, neden korkuyordum?
Zorla yutkundum ve zarfı açıp içinde ki kağıdı aldım. İnce olan kağıt ikiye katlanmıştı. Yavaşça açtığım da o kadar düzgün ve güzel bir yazı gördüm ki nefesimi tuttuğumu bile fark etmedim. Fakat yazının güzelliğinden daha çok nefesimi kesen, yazının tanıdıklığıydı...
Sonraki bölüm final
Ağlıyorum aq
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES//BİNWOO
FanfictionBaldıran zehrini bilir misin hyung? Zarif ve masum görünüşü olan beyaz Bir çiçektedir o zehir. Sen, O çiçeksin hyung. O çiçek kadar zarif ve masum görünüyorsun. Peki nasıl zehirler biliyor musun? Nefes yollarını felç ederek insanı nefessiz bırakır...