Sept

441 30 26
                                    

"Yah! Bununla gidemezsin! Giysene kızım şunları!"
Sabahın köründen beri tepemden inmeyen Jisoo'ya milyonuncu göz devirmemi bahşetmiştim.
"Tamam, tamam giyeceğim." Beni öldürecek gibi bakmasına dayanamamıştım. Eh, benim için çabalıyordu sonuçta.

"O zaman bunları giy." bininci kıyafetten de vazgeçip ilk gösterdiğini seçmişti bu sefer.
"Tamam, Soo-yah hadi olsun." ben ayağa kalkınca kaçarcasına odadan çıkmıştı.

"Seni seviyorum Jeeen eheh!" başımın belası.

Benim için, toz pembe, tek omzu düşük, üzerinde koyu pembe küçük çiçekler olan kısa bir elbise seçmişti. Altına hafif topuklu, siyah ayakkabılarımı giyip saçlarımı toplamıştım. Aynada kendimi onaylayıp salona ilerledim.

Mino ve Bobby beni şaşırma nidaları ve ıslıklarla karşılamışlardı. Şımarıkça gülümseyip kendi etrafımda bir tur dönüp gülmeye başlamıştım.

"Benim minik kardeşim çok güzel olmuş ama, kıskanırım bak." Çocukça konuşan Mino'nun koluna vurul kahkaha atmıştım.

"Jennie-ah Jennie-ah, çok güzelsin lütfen benim sevgilim ooool. Unni seni seviyoooruuuum." Tatlış tatlış dudaklarını büzüp beni döndüren Bobby ile kahkaham genişlemişti.

Üçümüz gülüşürken gelen Jisoo ile bana verdikleri tepkiyi ona da vermişlerdi.
Jisoo ten rengi bir body, altına da pembe, leopar desenli uzun bir etek giymişti. Ayakkabı konusunda pişti olmuştuk, ama bu güzeldi.

"Yah hemen sattınız beni." gözlerimi kısarak onlara bakıyordum. Bobby bana sarılmıştı hemen.
"Jenjen~ sen hââlââ çok güzelsin." aynı dalga geçercesine konuşmasını devam ettirmiş, birlikte gülmüştük. Kollarımı beline dolayıp ses çıkarmayan abime dönmüşken Jisoo ile bakışan ikisini görmüştüm.

"Hey, seninle biraz konuşalım mı?"
Sırıtmama engel olmaya çalışarak Bobby'yi dışarı çekmiş, ikisini yalnız bırakmıştım. Bobby anlamayarak peşimden geliyordu.
"Jenjen biliyorum bana aşıksın, abinden gizlemene gerek yok." kıkırdamıştım.

Arabaların yanına geldiğimizde durmuştuk.
"Şimdiii, anlat bakalım, Lisa'ya o bakışların neydi öyle?" Şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu.
"Ah, hadi ama o bakışlardan herkes anlardı bebeğim." Hâlâ bakıyordu. "Anlatsana be!"

Kendine gelebilmişti en sonunda. "Ha o mu şey ya, ımm ben onu yakın görüyorum işte o kadar." Başımı olumsuzca iki yana sallamıştım. "Bana ve Jisoo'ya davrandığın gibi değilsin, Bobo, anlat hadi yahu. Yabancı mıyım ben?" Evet, zorluyordum ama olsundu.

"Ya işte şey, ben ondan birazcık hoşlanıyor olabilirdim." Sağ elini ensesine atıp utangaç bir şekilde bana bakıyordu. Gözlerinin içi parlıyordu cidden. Onun adına sevindiğimi hissedebiliyordum.

"Onunla konuşmayı hiç düşündün mü Bobo?" Başını olumsuzca sallamıştı. Yüzünü ellerimin içine almıştım. "Mutlu olmayı hak ediyorsun, Bobom." bana sarılıp saçımı bozmuştu. "Sen de hak ediyorsun ponçik şey." Zorla kollarından ayrılıp nefes almıştım. "saçım bozuldu." ben saçımla uğraşırken o bana bakıyordu. En sonunda açmış, böyle kalmasına karar vermiştim.

"Peki sen?" anlamayarak ona bakmıştım. "Senin var mı birileri?" Başımı olumsuzca iki yana sallamıştım. "Bence var ama sen farkında değilsin." diye fısıldamıştı kulağıma.

"Hadi gidelim." rujsuz Jisoo ve peşinden saf saf gülen Mino ile Bobby'nin dediklerine cevap verememiştim. Kimden bahsettiği hakkında en ufak fikrim yoktu.

Kim Jongin.

---------

Elimdeki bira şişesiyle oynarken hâlâ aklım Bobby'nin dediklerindeydi. Kim olabilirdi?

Une Dernière Danse | JenKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin