Quinze

420 22 60
                                    

Abim ve Bobo ile arayı düzeltmiştik.
Bana anlattıklarına göre Chae herkese gidip Jongin ile yattığımı söylemişti. Abimin bundan dolayı delirmiş olabileceği aklıma yatıyordu. Ve ah, bir de bir kızın hamile olduğunu. Ama dediklerine göre Jongin gelmiş her şeyi anlatmıştı. Bilmiyorum. Uzun süredir onu görmemiştim.

İki gün evden hiç çıkmamış, telefonumu kapalı tutmuştum. Buna ihtiyacım vardı. Bugün ise okulum vardı, mecbur çıkacaktim yani.

Güzel bir kahvaltı hazırlamış, uyandırmak amacıyla Jisoo'nun odasına girmiştim. Uyurken de çok güzeldi, ah benim minik bedenli kocaman kalpli arkadaşım. "Şimdiden özür dilerim güzelim."

Tam manasıyla üzerine atlamıştım.
"VUHUU SABAH OLDUU UYAN ARTIIK."
Tam manasıyla beni yataktan atmıştı.
"Uyuyacağım ben." diyerek bana poposunu dönmüştü. Pes etmeyip bu sefer yavaşça üzerine yatmıştım.
"Jisoo-yah, patates kızartması yaptım senin için."
Tam manasıyla tekrar yeri boylamıştım.
O ise yemek diye bağırarak aşağı koşmuştu. Gülerek arkasından bakabilmiştim sadece. Tanrı aşkına, popom acıyordu.

Sırada daha zorlu bir görevim vardı. Bu sefer yan odaya girip masumca uyuyan ikiliye bakmıştım.
"Özür dilerim şimdiden canlarım."

Çığlık atmıştım.
İkisi de yataklarından fırlayıp önce  bana sinirlice bakmışlar, ardından birbirlerine bakıp gözleriyle plan yapmışlardı. Başıma ne geleceğini anladığımda bağırarak aşağı koşmuştum.
Ama çok geçti.
İkili, beni sıkıştırıp bağırsaklarım çıkana kadar gıdıklamıştı.

Bunun üzerine birlikte kahkahalar atarak kahvaltı yapmıştık. Normale döndüğümüz için inanılmaz mutluydum.

Onları tek tek öpüp okul için yola çıkmıştım. Kulaklıklarımı takmış, play tuşuna basıp müziğin ruhuma işlemesine izin vermiştim.

'I'm going back to 505
If it's a seven hour flight or a forty-five minute drive'

Hava çok güzeldi. Oysa hafta sonu hep yağmur yağmıştı. Toprak kokusu tüm alveollerime işliyordu adeta. Dünya, mutluydu.

'Not shy of a spark
A knife twists at the thought that I should fall short of the mark'

Sallana sallana yürüyordum okuluma. Aceleye ne gerek vardı ki?
Şarkının en sevdiğim kısmı geliyordu. Ritim hızlanmıştı. Eşlik edecekken kulaklığımın çekilmesiyle neye uğradığımı şaşırmıştım.
Yanımdaysa Jongin, sırıtarak benimle uyumlu bir şekilde yürüyordu. Kulaklığımın tekini kulağına takmıştı bile.
"En sevdiğim şarkıdır kendisi." Mırıldanmış, eşlik ediyordu.

"I'm going back to 505
If it's a seven hour flight or a forty-five minute drive
In my imagination you're waiting, lying on your side
With your hands between your thighs and a smile!"
Son partı söylerken bana bakmıştı.
Kendine has, tatlı tınılı bir sesi vardı gerçekten.

"Duydun mu olanları, arkadaşım?" duygusuzca dururken tepkisini ölçememiştim. O sadece omuz silkmişti.
"Seni bugün kaçırmama izin ver." Boş boş ona bakıyordum sadece.
"Hadi hadi gel, konuşuruz hem." Kafamda düşünceyi tartmıştım bir süre. Hem, kafamdaki soru işaretleri giderdi değil mi?

Arabasına binmiş, şehrin dışındaki, ilk tanıştığımız, eve getirmişti beni. İçeri girmiş, ardından bahçeye çıkmıştık. Ben etrafı incelerken o içeri gitmiş, iki tane bardakla gelmişti. Birini bana uzatmış, yanıma oturmuştu.
Teşekkür etmiş, ardından sessizliğimi korumuştum.

"Arkadaş kalmak istemiyorum."
"Neler olduğunu bana da anlat-Ne?"
Aynı anda konuşmuştuk.
Ben ona boş boş bakıyordum, o ise ciddi bir şekilde bana bakıyordu.
"Arkadaş kalmak istemiyorum Jennie." ne diyeceğimi bilememiş, hâlâ ona bakıyordum.
"Hata olduğunu söyleyen sendin." başını önüne çevirip aşağı yukarı sallamıştı.
"Benim de pişmanlığım seni kendimden uzak tutmaya çalışmak oldu güzelim." Bana tekrar dönüp elini yanağıma koymuştu.

Une Dernière Danse | JenKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin