Dix Huit

341 24 17
                                    

"Abi?" odasına girdiğimde bilgisayarında olduğunu görmüştüm.
"Pandam?" bir sorun mu var? Surat ifadem pek de iyi değildi galiba.
"Benim seninle bir şey konuşmam gerek." Beni yatağına oturtmuş, kendisi de sandalyeyi karşıma çekmişti.
"Dinliyorum." destek olmak için ellerimi tutmuştu.
Her daim yanımda olacaktı, bunu biliyordum.
"Biz.. Jongin ile.." duraksamış tepkisini ölçmeye çalışıyordum.
"İki gündür birlikteyiz." Gülümsemiş, elini yanağıma çıkartmıştı.
"Benden çekinmene gerek yok meleğim. Sadece her daim yanında olduğumu bil yeter." Tepkisi gerçekten çok güzeldi. Yanıma gelip sarılmıştı bana.
"Ondan hoşlandığın belli oluyordu zaten miniğim." kıkırdamıştı.
"Çocuğu yiyecek gibi bakıyordun adeta."
Yüzümü buruşturup gülmüştüm.
Onunla her şey daha kolaydı.

Kampüsün güzel havasını içime çekmiştim. Neredeyse bir ay önce abimle yaptığım konuşmayı anımsadıkça gülümsüyordum.
Dersim çoktan bitmişti. Ben de bu aralıktan faydalanıp ağaçların sık olduğu bir yere gelmiştim çabucak. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Etraf turunculaşmış, sesler azalmıştı.

"Burada olacağını tahmin etmiştim." Çok iyi bildiğim sese karşın tepki vermemiş, yanıma oturmasını beklemiştim sadece. Koskoca bir ayı bitiriyorduk yakında. Onunla o kadar zaman geçirmek beni mükemmek hissettiriyordu.
"Burada olduğumu nerden bildin ki?" kimse buraya geldiğimi kolay kolay bilmezdi. Daha doğrusu fark etmezlerdi.
"Seni senden daha iyi tanıyorum, Nini'm." aitlik ekinin lakabıma nasıl da yakıştığını fark ettim.
"Al bakalım." tuttuğu iki termostan birini bana uzatmıştı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
"Jisoo yolladı, sabah boğazın ağrıyormuş." Arkadaşımın laf arasında geçen bir cümleyi ne kadar ciddiye aldığını fark edince minnet duygum tekrar gün yüzüne çıkmıştı.

"Teşekkür ederim getirdiğin için." bana gülümsemişti. Kolunu omzuma atmış, bir süre öyle kalmıştık.

"Chae ile konuştum." sinirlendiğimi hissedebiliyordum. Olayın üzerinden çok zaman geçmişti ve Chae ortalarda yoktu.
"Ne dedi?" kendime hakim olmaya çalışıyordum.
"Öyle bir şey demediğini söyledi." Dalga geçercesine söylemişti. Histerik bir gülüşle gözlerimi devirmiştim.
Ama cidden... Bu kızın derdi neydi?
"Sinirlenme güzelim." tuttuğum eline baskı uyguladığımı fark ettiğimde elimi gevşetmiştim. Sıktığım kısmı yavaşça ovalıyordum.
"Neden bunu bize yapıyor?" Cevap vermemiş, başıma uzun bir öpücük kondurmakla yetinmişti.
Cevap vermeyişine takılmıştım. Ta ki telefonum çalana kadar.
Cebimden çıkartıp ekrandaki isimle gülümsemiştim hemence. Jongin rahat olmamı istercesine benden biraz uzaklaşırken ben de telefonu açmıştım.

"Baekkie!" Onu gerçekten özlemiştim.
"Panda!" O da beni özlemişti.
Jongin ise kaşlarını çatmış beni izliyordu.
"Aşk seromonimizi sonraya saklarız hayatım. Şimdii. Akşama bir yere gidiyoruz. Güzelce giyin tamam mı?" O ve ekiple bir yerlere gitmek kesinlikle çok eğlenceli oluyordu.
"Ne giyeyim Baek?" amacım Jongin'i meraklandırmaktı. Bana sertçe bakıyor, çoģu zaman gözlerini deviriyordu.
"Hmmm. Güzel giyin belki sana birilerini buluruz." dediği şey karşısında kıkırdamama engel olamazken Jongin üzerime üzerime geliyordu.
"Sırtı açık mini bir elbisem var, olur mu?" telefonun diğer tarafından gelen kıkırdamaya karşın ben de Jongin'e doğru kıkırdamıştım.
O iste daha çok yaklaşmıştı bana.
"Ne giyersen giy. Hatta bırak Jisoo seçsin." göremeyeceğini bilsem de dudak büzmüştüm. Jongin ise tam manasıyla üstümdeydi. Ben daha fazla dik duramayıp çimlere uzanmıştım.
"Dudak büzmeyi bırak Nini! Kırışacak her yanın!"
Nerden görüyordu beni?
Jongin telefonu çoktan elimden çekip almış, hoparlörü açmıştı. Gözleri gözlerimde, elleri ellerimdeydi.

Tanrım, kalbim ağzımda atıyordu.

"Unutma Nini Chan, Hun, Mino, Bobby ve Jongin'in bara gittiğimizden haberleri olmayacak. Ayağımızın altında dolanmasınlar." sonunda kıkırdamıştı.
Ah Baek, ne yeri ne zamanıydı.

Une Dernière Danse | JenKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin