Douze

374 25 26
                                    

Tek başıma evde oturuyordum.
Finallerim bitmiş, üzerinden iki hafta bile geçmişti.
Öğlendi daha, diğerleri okulda, işteydi. Televizyondan son ses müzik açmış, dans ederek krep yapıyordum kendime.
Ta ki kapı çalana kadar.

Müziği kapatıp kapıyı açmıştım.
"Erken-" Lafım onu görmemle kesilmişti.
İşte duruyordu orada, karşımda. Ortak derslerde görüyordum sadece onu. Bizimkilerle takılırken yoktu ortalarda.

"Merhaba." demişti ağzı kayıyordu. Yerinde durmakta da zorlanıyordu.
Bir saniye sarhoş muydu o?

"Sarhoş musun sen?" içimdeki soruyu dillendirmiştim.
"Evet, sana." gülmeye çalışmıştı. İçeri zorla sokmuştum. O sadece gülüyordu. Onu zorla sürükleyerek salondaki koltuklardan birine itmiştim.
"Ninii~" tatlış tatlış konuşuyordu. Tanrım.
İçim gidiyordu.
"Ne var?" sert çıkışıma karşılık dudaklarını büzmüştü.
"Ben acıktım." Gerçekten onunla çok uğraşacaktım.

Hızlıca sert bir kahve yapıp yanına ilerlemiştim. Ne kadar başından aşağı dökmek istesem de sadece ona uzatmış, zorla içirmiştim. Eh, gözlerinin kayması azalmıştı.

Mutfağa ilerlerleyip yaktığım krebi çöpe atmıştım.
"Hayır yani neden geliyorsun? İstemiyorsun sonra geliyorsun. Bu ne?"
Krep hamurunu tavaya döküp pişmesini beklerken söyleniyordum.
"Hiç yaşanmamış gibi olsun. Al işte."
Krebi çevirirken hâlâ söyleniyordum.
"Sen git öp sonra git birinin boğazına dilini sok. Aferim sana."

"Bana mı dedin?" ses sıçramama neden olmuştu. Arkamı dönüp nefes kesen manzaraya bakmıştım. Jongin, dağınık saçları, üzerine yapışan tişörtüyle kapıya yaslanmıştı. Daha iyi görünüyordu.
En azından cümle kurabiliyordu, bu da bir şeydir.

"Evet sana dedim." Gözlerimi devirip pişen krebe dönmüştüm. Krebi alıp diğerlerinin yanına koymuş, yeni bir tane dökmüştüm.

"Bana neden böyle davranıyorsun?" sorusunu duyduğumda duraksamıştım. Ciddi ciddi bir de bunu mu soruyordu bir de?
Ona dönmüştüm.
"Sen sarhoştun az önce, hangi ara ayıldın?" Omuz silkmişti sadece.
"Buraya gelirken kahve içtim. Sen de kahve verince ya komaya girecektim ya da ayılacaktım. Demek ki ayılmışım." Sinirle ona bakıyordum. Buna karşın o sadece sırıtıyordu.
"Beni eve almazsın sanıyordum." sırıtmış, yanıma ilerlemişti biraz. "Sen de hemen eve attın beni."
"Sana da yardım etmeye gelmiyor."

Tekrar göz devirip homurdanarak krebe dönmüş, krebi çevirmiştim.
"Neden yardım ediyorsam, hata bende. Bırak akşama kadar dursun dışarıda Mino ya da Bobby gelince götürürdü nasıl olsa. Ah, salak ben."

"Bana neden böyle davranıyorsun?" nefesini boynuma hissederken titredim. Dibime girmişti.
"Arkadaşın gibi davranıyorum, bunu istemiyor muydun?" Krebi alıp diğerlerinin yanına koymuş, son hamuru da dökmüştüm tavaya.

Belime sarılmıştı. Dudaklarını boynumda ve omzumda hissediyorum. Kaskatı kesilmiş, dur böyle diyen iç sesimi farkında olmadan mutlu etmiştim.
Askılı giydiğime lanet ediyordum.
"Beni deli ediyorsun Kwon Jennie."
Hareket edemiyordum.
"Özür dilerim, arkadaşın.. olamam ben.."
Kendime gelince o ve ocak arasından sağa kaymış, kollarının arasından çıkmıştım. Her bir hücrem eksik diye haykırırken kendimi ona sarılmamak için zor tutuyordum.

"İlk defa birini öptüm, Jongin. O ne dedi biliyor mudun..?" histerik bir kahkaha atmıştım. "Unutalım dedi Jongin. Ben de bir hata olduğunu söyledim. Yalan söyledim Jongin." Gözlerimden yaşlar firar ediyordu. Kendimi tutamıyordum.
"Ben hiç tanımadığım birini seviyorum Jongin." Sesim yüksek, bir o kadar da titrek çıkıyordu.
"En sevdiği renk ne bilmiyorum. Evi nerede bilmiyorum. Hangi bölümde okuyor onu bile bilmiyorum." Hıçkırmıştım. Bana neler oluyordu böyle?

Une Dernière Danse | JenKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin