1.bölüm

158 11 3
                                    

(Min Young Soo)

Son olarak da en sevdiğim mor kazağımı da valizime koyup fermuarını çektim. Valiz ile işim bitmişti. Sırada ise sırt çantama eklemem gerek birkaç eşyam vardı.

Gerekli olan eşyalarımı, telefonumu, kulaklığımı ve pasaportumu da çantama ekledikten sonra odamdan çıkıp ablamın odasına ilerledim. Ablamın kapısını çalma gibi bi alışkanlığım olmadığı için ablamın da değişi üzerine odaya "bizon dalışı" yaparak kapıyı açtım.

Yatağının bir ucuna oturmuş olan ablam, aile fotoğrafımıza bakıyordu. Yüzünde buruk bir gülümseme ve yanağının ortasından şerit misali geçmiş olan gözyaşı kurumaya başlamıştı. Yavaşça yanına ilerlediğimde annemiz ile babamızdan ayrılmanın verdiği hüzünün gözlerine yansıdığını anlamıştım. Usulca yanına oturdum.
"Onları burada nasıl bırakacağız?" diyen ablamın yüzüne bakıp teselli edebileceğim bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.
"Abla, bunu onlar için yapıyoruz. Biliyorsun ki onların en çok istediği şeyi yapacağımıza söz verdik"

Annem ile babam hayatta iken, üniversiteyi Güney Kore'de okuyup elimize mesleklerimizi aldığımızda huzur ile bu hayata veda edeceklerini söylemişlerdi. Fakat kader bizi erken ayırmıştı. Yine de biz ablam ile bu isteklerini gerçekleştirmek ve onların huzur içinde cennette uyumalarını istiyorduk.

Aslında biz Güney Koreli bir aile idik. Buraya gelmemizin sebebi Türkiye'nin güzel havasında tatil yapmaktı. Fakat ailecek burayı çok sevdiğimiz ve çok çabuk alışdığımız için burada biraz daha kalmak istemiştik. Zamanın hızla ilerlediğini de bu süre içinde şahit olmuştuk. Neredeyse 2 sene olmuştu bu ülkeye geleli. Türkçemiz buraya geldiğimizdekine göre baya ilerlemişti.

Aklıma gelen anılar sayesinde buruk bir gülümseme oluşmuştu yüzümde. Ablam ile aramızda bir yaş olmasına rağmen bazen ablamın olgunca davranışı üzerine güzel güzel konuşabiliyorduk. Ama bazen garip bir şekilde çocuk haline bürünebiliyordu ve kendimi onun ablasıymışım gibi hissediyorsum. Tıpkı şuan ki olduğu gibi.
Ablama döndüğümde gözgöze gelmiştik. Yüzüme yine teselli edici bir gülümseyiş getirip;
"Hadi, son kez annem ile babamı ziyaret edelim abla"  diyip ablamın ellerinden tutup kaldırdım. Valizine son olarakta elinde tuttuğu aile fotoğrafımızı da koyduğunda artık hazırdık. Ablam merdivenlere ilerlerken,
"Valizimi ve çantamı alıp geliyorum ablacığım" diyip odama ilerledim. Arkamdan "tamam" dediğini duymuştum.
Odaya girip çantamı sırtıma, valizimide elime aldığımda son kez dönüp arkama bakma gereği duymuştum.

Buraya geldiğimiz seneki kışta kar yağdığını görünce hiç üstüme bakmadan dışarı çıkmıştım ve güzel annem eve girdiğimde tirtir titreyen beni görünce hemen beni odama çıkarmış hasta olamam için kendi elleriyle çorba yapıp içirmişti. Annem o gece boyunca başımda kalmıştı. Dünyalar kadar sevdiğim babamsa annem için sıcak bir kahve getirmiş, hem onsuz yatmamak için hem de iyi olduğumu sürekli kontrol etmek için annem ile kalmıştı.

Yanağıma akan sıcak ve tuzlu suyu hissettigimde ağladığımı fark etmiştim. Artık aşağıya inmem gerekiyordu. Odamın kapısını yavaşça açmış son kez arkama bakıp dönmüştüm.
"Sizi çok seviyorum ve özledim"

Merdivenlerden inerken son iki basamağım kalmıştı ki ablamın sesi doldurdu kulaklarımı.
"Taksi çağırdım, birazdan burada olur. Dışarı çıkmalıyız" başımı usulca sallamakla yetinmiştim.
"Az önce beni teselli eden olgun kıza ne oldu? Gözlerin dolmuş Young Soo, iyi misin canım?"
"İyiyim abla, sadece bu evden adım adım uzaklaştıkça gözümün önüne her anımız geliyor. Onları çok özledim abla. Keşke..keşke şuan beraber hazırlanıyor olsaydık diyorum. Annem geç aşağı indiğinde babamın sürekli anneme 'neden geç kaldın hayatım' demesi..." İşte yine akıyordu yaşlar gözlerimden.
"Merak etme kuzum, onlar bizi görüyor. Ağladığını görünce ne kadar çok üzülürler biliyorsun değil mi?" dimişti başımı yine usulca sallamayı tercih etmiştim.
"Hadi o zaman, çıkalım artık" diyen ablamı dinleyip kapıya doğru ilerlemiştim. Ablam da arkamdan dışarı çıkmış, kapıyı sonuna kadar kitleyip yanıma gelmişti.

Bir süre sonra önümüzde bir taksi durmuştu. Binip annem ile babamın orada olduğunu bildiğim mezarlığa gitmemizi söylemişti ablam. Yol boyunca başımı sağ tarafımdan duran cama yaslamış gelecekteki hayatımızı düşünmüştüm. Acaba ne olacaktı çok merak ediyordum. Cidden annem ile babamın isteğini gerçekleştirebilecek miydik veya oraya gidince ayakta durabilecek miydik?
"Young Soo?..Young Soo, sana diyorum canım geldik" Sol tarafıma dönmüş bana endişe içinde bakan ablama bakmıştım.
"Dalmışım abla..üzgünüm" diyip önüme dönmüştüm.Taksiciye;
"Lütfen burada bekleyin birazdan burada olacağız" diyen ablam taksiden inince bende inmiştim. Annem ile babamın yanyana şuan için huzurlu olmadıklarını düşündüğüm yattığı yerlere vardığımızda, yanlarına yavaşça oturdum.
"Anneciğim, babacığım bakın biz geldik. Sizi çok özlediğimi biliyorsunuz değil mi anne? Hissediyorsun değil mi baba? Biz birazdan bu hayatta en çok istediğiniz şeyi yapmak üzere Kore'ye gideceğiz. Bundan iki sene önce yaşadığımız evimize
  döneceğiz. Keşke siz de bizimle olsaydınız ve bizimle gelseydiniz anneciğim. Bunu sizde isterdiniz değil mi babacığım? Sakın endişelenmeyin tamam mı? Biz sizi elimizden geldiğince sık sık ziyarete geleceğiz. Hoşçakalın anneciğim ve babacığım. Sizi çok seviyorum" diyerek onları sürekli olamasakta sık sık ziyaret edeceğimizi biliyordum. Belki bizi duyuyorlardır diye de gelip arada ablam ile içimizi döküyorduk. Ablama döndüğümde gözlerinden yaş aktığını ve bana baktığını gördüm. Bakışları annem ile babamın mezarlığını bulduğunda;
"Sizi seviyorum anneciğim ve babacığım söz veriyorum ki kardeşimi asla yalnız bırakmayacağım. Bizden istediğiniz şeyi başaracağız"

Ablam bana döndüğünde tebessüm ettim. Seni seviyorum ablacığım ve beni bırakmayacağını biliyorum. Ablamda tebessüm ettiğimi gördüğünde gülümsemişti. Ellerinden destek alarak ayağa kalktı ve ellerini bana uzattı.
"Artık gitmeliyiz. Hem uçak saatimiz yaklaşıyor hem de taksici ajusshinin biraz kızma olasılığı var"
Ablam uzun zaman sonra Korece bir kelime söylediğinde yüzümde yine bir gülümseyiş belirmişti. Ablamın uzattığı ellerini tutup ayağı kalktım. Son kez annem ile babamın mezarlığına bakıp mezarlıktan çıkmış ve taksiye binmiştik.
"Üzgünüm, biraz uzun sürdü" diyen ablam taksiciye kısa bir açıklama yapmış ve taksici havaalanına sürmeye başlamıştı.

Kısa sürede havaalanına varmış, şuan son kontroller eşliğinde uçağa sağsağlim varabilmiştik.

"Sayın yolcularızmız emniyet kemerlerinizi lütfen takılı olduğundan emin olun. Birazdan uçağımız kalkacaktır. Mutlu yolculuklar dileriz"

Anonsda yapıldığında ablam bana dönmüş emniyet kemerimi takıp takmadığımı kontrol etmişti. Bu yaptığı beni yine gülümsemişti. Annem ile babamdan bana ablam, ablama ise ben yadigar kalmışçasına dikkat ediyorduk birbirimize.

Uçak artık kalkıyordu. Geleceğimiz için iki sene önceki hayatımızda var olan kocaman Seul'e uçuyorduk.

¡!Blood and Tears!¡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin