8.bölüm

33 5 0
                                    

(Min Songyeon)

Gözlerimi açtığımda salonda uyuya kaldığımı anlamam geç olmamıştı. Dün gece herkes dağıldıktan sonra ilgimi çeken bir film bulmuş, bir süre Hye Mi ile birlikte izlemiştik. Ama Hye mi uykusunun geldiğini söyleyerek yatmaya gitmiş, giderkende beni burada uyumamam için uyarmıştı. Filmin sonunu bile hatırlamıyorum.
"Günaydın unnie"
"Sana da Hye Mi"
"Burada uyudun değil mi?"
"Uyuya kalmışım" başını salladı.
"Belini sıcak tut unnie. Yoksa belin ağrıyabilir" bu sefer ben başımı sallamak ile yetinmiştim.
"Young Soo uyandı mı?"
"Aşağı inerken baktım, hâlâ uyuyor"
"Uykudan başka birşey düşünmez mi bu kız?"
Hye Mi bu dediğime kıkırdamıştı. Young Soo uykuyu çok severdi. Bebekken bile annemi zorlandırmadan, uyması gerektiği zaman hemen uyurdu. Ki buna dün gece bir kez daha kanıtlık getirmiştim.
"Günaydın canım arkadaşım" diyen Hye Mi sayesinde düşüncelerimden sıyrılmış, salonun girişine bakmıştım. Young Soo uyanmıştı. Hemde kendi uyanmıştı, şaşırmıştım açıkçası.
"Günaydın Hye Mi" diyerek yanıma oturdu.
"Ben kahvaltıyı hazırlamaya başlayayım o zaman"
Hye Mi, Young Soo ile konuşmak istediğimi anlamış olmalı ki kahvaltı bahanesi ile bizi yalnız bırakmıştı.
"Abla dün gece..."
"Biliyorum, Yoongi aldıklarını eve bırakmak için gitti, seni de yalnız bırakmadı ve sende onu beklerken koltukta uyuya kaldın" ona döndüğümde yüzünde anlamadığım bir şaşkınlık vardı.
"Young Soo"
"Hah? Ha şey evet, öyle oldu" başımı sallamakla yetindim.

Bir süre sessizlik dolmuştu odaya. Ta ki içerden Hye Mi'nin 'kahvaltı hazır' diye seslenişine kadar. Mutfağa gidip, masaya oturmuş yemeklerimizi yiyorduk. Kapının çalması ile masadan kalkmıştım. Kapıyı açtığımda karşımda bir Jimin görmeyi beklemek aklımdan bile geçmeyen bir şeydi.
"Günaydın" diyip tatlı bir gülümseme edinmişti.
"Günaydın Jimin, içeri gelmek istemez misin?"
"Şey hayır, ama sen benimle gelebilirsin"
"Hah?"
"Biraz vakit geçiririz diye demiştim ama eğer istemiyorsan sorun değil"
"Hayır hayır, yani canım sıkılıyordu zaten. Gezmek iyi gelebilir" demem ile yüzünde kocaman tebessüm oluşmuştu. Ama çok sevimli oluyorsun sen.
"Ben hazırlanıp geliyorum o zaman"
"Tamam, burada bekliyorum"
"Tamam" diyip kapıyı kapatmıştım. Kalbim...lütfen sakin ol. Sanki maratona katılmışımda, son nefes koşuyormuşum gibi atıyordu.
"Abla?" şaşkınca bana bakıyordu ki haklıydı. Bende kendimi kapıya yaslanmış, yüzümde aptal bir gülümseme ile bir elim kalbimin üstünde dursam 'ne yapıyor bu aptal' derdim.
"E..efendim"
"Ne yapıyorsun orada öyle?"
"Hiç"
"Gelen kimdi?"
"Jimin"
Kaşlarını kaldırıp yüzüne bir sırıtış getirdi.
"Ha demek o yüzden böylesin"
"Y..yoo, ne a..alakası var ya?"
"Hıhı tabi tabi" diyip salona gitti.

Hemen hazırlanmam gerekiyordu. Beyaz bir bluz, beyaz dizimin üstünde bir etek bulup giydim. Hafif bir makyaj ile işimi bitirmiş, aşağı inmiştim.
"Ben çıkıyorum kızlar"
"Nereye?"
"Dışarı çıkacağım Young Soo"
"Peki bye" demiş, elini sallamıştı. Kapıya ilerlemiş, ayakkabımı giyip çıktım. Jimin duvara yaslanmış bekliyordu.
"Sanırım çok beklettim, üzgünüm"
"Sorun değil Songyeon, gidelim" diyip kolunu uzatmıştı. Koluna girip arabaya doğru ilerlemiştik. Kapımı açtı.
"Buyrun güzel bayan" dediğine kıkırdamıştım.
"Teşekkürler" diyip arabaya binmiştim. Jimin de kapımı kapatıp, şoför koltuğuna oturmuştu.
"Nereye gidiyoruz Jimin?"
"Süprizleri sever misin?"
"Şey, evet"
"O zaman süpriz" diyip göz kırpmıştı. Bense utanmış, başımı eğmiştim.

•••

Şuan nerede miydik? Bir göl kenarında. Burası çok güzeldi. İleride bir örtü, üzerinde minderler ve sepet vardı. Sanırım piknik tarzı birşeydi.
"Burası çok güzel, huzur verici"
"Öyledir"
Tebessüm ederek etrafı inceliyordum.
"Oturalım mı?" başımı sallayıp minderlerin üstüne oturmuştum.
"Kahvaltı yaptığını düşünerek atıştırmalık şeyler getirdim"
"Evet yapmıştım"
"O zaman birşeyler içelim" diyerek banana uyu uzatmıştı. Alıp içmeye başladım. Bu içeceği küçüklüğümden beri severek içiyordum. Türkiye de ne deniyordu buna?
"Hah muzlu süt"
"Ne?"
"Şey Türkiye'de bunlara muzlu süt deniyorda"
"Türkiye'ye mi gittin?"
"Biz ailecek tatile gitmiştik, daha yeni döndük zaten"
"Anneniz ile babanızdan ayrı mı yaşıyorsunuz?"
"

Hayır geçen sene bir trafik kazasında vefat ettiler"
"Başın sağolsun"
"Sağol Jimin" diyip gülümsemiştim.

Biraz daha sohbet etmiş, ardından çimlerin üstüne uzanmıştık. Uzun süren sessizliği Jimin bozmuştu.
"Çok güzel" diyen Jimin'e dönmüştüm. Gökyüzüne bakıyordu. Bana dönüp,
"Öyle değil mi?"
"Evet"
"Güzel olduğunu kabullenmen bile çok güzel"
"Hah?"

¡!Blood and Tears!¡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin