4.bölüm

52 5 0
                                    

(Min Young Soo)

Demek o çocukla aynı okuldayız.
"Young Soo, ben Eun Hee ile buluşacağım sende gelmek ister misin?"
Ama benim uykum yarım kaldı.
"Hayır abla eve gidip dinlensem daha iyi"
"Peki canım"
Eheheheheh yırttım. Şimdi uyku vakti.

Ablam benim ters yönümde gitmişti. Eun Hee unnieyi tanıyorum. Birkaç kez evimize gelmişti. Ablamla ders çalışırlardı. Bende bazen onlarla çalışır ya da çözemediğim  sorular olursa onlardan yardım alırdım. Annem de bize içecek şeyler ve kurabiye getirirdi.

Yine gözlerim dolmuştu. Bir sene olmuştu daha.. Bir sene ama yine de çok özlemiştim onları. Öğrendiğimiz gün ablamla sabaha kadar sarılarak ağlamıştık. Sabah da ablam uyumuştu. Ama ben uyuyamamıştım. Sadece ağlamaya devam etmiştim. Sürekli soruyordum 'Nasıl bırakıp gittiler?'..

Ağladığımı telefonum çalmaya başladığında fark etmiştim. Yabancı bir numara.

"Efendim"
"Merhaba Bayan Min Young Soo ile mi görüşüyorum?"
"Evet benim..Siz?"
""Ben polis memuru Kang Jiyoo"
"Buyrun Bay Kang"
"Size dünkü olay ile ilgili aramıştım"
"Dinliyorum"
"Dün çocuğa çarpmakta olan aracın sürücüsünün omzunda garip bir diş izleri tespit edildi. Garip olan kısmı ise; bu izlerin normal bir insanın diş izlerine benzememesi"
"Y..yani?"
"Bu durum için detaylı bir ifade almamız gerekiyor. Bu yüzden buraya gelmeniz gerek Bayan Min"
"T..tabi"
"Bekliyorum Bayan Min"
D..diş izleri mi? Bu da ne demek oluyor? Yoksa annem ve babamı..ölüme sürükleyen kamyon şoföründeki gibi...mi? Neler oluyor böyle tanrım.

•••

Karakola varmıştım. Şuan ise Bay Kang ile görüşmeyi bekliyordum.
"Buyrun Bayan Min, Bay Kang sizi bekliyor"
diyen polis memuru ile Bay Kang'ın odasına girmiştim.
"Buyrun Bayan Min" masasının önündeki koltuklardan birini gösteriyordu. Yavaşça ilerleyip oturdum.
"Hoşgeldiniz"
"Hoşbuldum Bay Kang..Biran önce ifadeyi vermek istiyorum"
"Tabi" tuşlu telefondan birini aramış ve odaya çağırmıştı.
"Gelecek olan polis memuruna ifadenizi vereceksiniz. Sonra gidebilirsiniz" başımı olumlu anlamda sallamıştım.

Biraz sonra kapı tıklanmış, içeriye bir polis memuru girmişti.
"Buyrun" demiş, beni yönlendirmişti.

•••

Detaylı ifademi vermiş ve eve gelmiştim. Neler oluyor böyle? Bu diş izleri kimin?

"Young Soo" gelen sesle yerimden sıçramıştım.
"Abla, ne zaman geldin?"
"Şimdi geldim de, sen niye dalgınsın bu kadar canım?"
Söylesem mi acaba? Söyleyeyim, ablam bunlara akıl verebilir belki.
"Abla bugün dün ki olay sebebiyle polis memurları ile görüştüm ve..."
"Ve?"
"Şoförün omzunda, annem ile babama çarpan kamyon şoföründeki gibi diş izleri olduğunu söylediler"
O da benim kadar şaşkındı.
"Bu..bu da ne demek oluyor?"
"Bilemiyorum abla, cidden bu.. Bu çok garip değil mi?"
"Bu nasıl birşey ve insanlara zarar verebiliyor?" susmakla yetindim. Bende bilmiyorken ne diye bilirdim ki?

Bir süre daha öylece oturmuştuk. Pencereden dışarı baktığımda havanın çoktan karardığını gördüm. Ablama döndüğümde ayaklanmıştı.
"Daha fazla düşünme canım"
Böyle diyordu ama kendisi benden daha çok düşünüyordu, bunu biliyordum. Başımı aşağı yukarı sallamıştım.
"Ben biraz odamda dinlenmek istiyorum ablacığım"
"Tamam canım,yemek hazırlayınca seni çağırırım"
"Tokum ben abla,yemek yemiyeceğim" birşey demesini beklemeden odama çıkmaya başlamıştım. Çünkü biliyordum, ısrar edecekti. Ama yemek yemek istemiyorum. Sıcak bir duş iyi gelebilirdi.

Duştan sonra saç kurutma makinesi ile saçlarımı kurutmaya başladım. Saçlarım pek uzun değildi. Omuzlarımın biraz altındaydı.

Saçlarımı hafif nemli bırakmıştım. Uykum gelmişti. Tam yatağıma yatmıştım ki ablam odaya girdi. Hadi ama uyuyamayacak mıyım ben?
"Young Soo yemek hazır birşeyler yiyelim huh, ne dersin?
"Tok olduğumu söylemiştim abla"
"Biliyorum ama yine de birkaç birşey yesen"
"İstemiyorum abla, lütfen"
"Peki canım"
Gözlerimi kapatmıştım. Ama uyuyamıyordum. Diş izleri.. kimin diş izleri ya da 'neyin' mi demeliyim?

•••

Gözlerimi açtığımda hava hâlâ karanlıktı. Telefonumun saatine baktığımda gece 4'dü. Sanırım karnım acıkmıştı. Kalkıp mutfağa indim. Ablam bulgogi ve kimchi yapmış. Hemen yemeye koyuldum. Soğuktu ama umrumda değildi. Cidden çok acıkmışım. Yattığımda saat 8'di.

Yemek yerken pencerede bir hareketlilik gördüm. Korkuyorum o da ne? Nefes alışverişim hızlanmıştı. Yavaşça perdeyi çektim. Ama birşey görünmüyordu. Bahçeye çıksam? Yavaşça kapıyı açtım. Ürkek adımlarla dışarı adımlıyordum. Etrafa bakındım ama birşey yoktu. Rahat bir nefes verip arkama dönmüştüm ki birden yağmur başladı. Çok hızlı yağıyordu. Aman tanrım hemen içeri girmeli.

İçeri girdim üstüm biraz ıslanmıştı. Yediğim şeyleri toplayıp kirlileri makineye yerleştirdim.

Uykum yoktu. Yani sekiz saat deliksiz uyumuştum. Gidip televizyon izleyeyim bari.

Kanallarda geziyordum ama hiç birşey yok. Tabi gecenin bu saatinde dizi koyacaklar değil ya. Canım sıkılıyor. Ne yapacağım peki? Ablamın filmleri neredeydi?

Saat sabah 9'du ve ben 3. filmimin ortalarındaydım.
"Young Soo" kapıdan gelen ses ile ablama döndüm.
"Abla..Günaydın"
"Gün...aydın" hâlâ esniyordu.
"Dün geç mi yattın abla?"
"Biraz..Sen ne zaman uyandın?"
"Sabaha yakındı"
"Kahvaltı hazırlayayım" gece geç yattıp sabah erken kalktığına göre yorgun olabilir.
"Ben hazırlarım ablacığım, sen ben kahvaltıyı hazırlarken biraz daha uyu"
"Ben senin gibi kalktıktan sonra bir daha uyuyamıyorum ki"
"Olsun uzanırsın sende biraz" demiş, omuzlarından ittirip uzandırmıştım koltuğa. Mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başladım.

•••

Kahvaltımızı yapmıştık ve şuan salonda oturuyorduk.
"Young Soo"
"Hı"
"Hı değil Young Soo efendim diyeceksin" ablama bakıp gözdevirdim. Bir kere de şöyle demese ne olurdu sanki.
"Efendim abla"
"Okullar üç gün sonra açılıyor biliyorsun değil mi?"
"Ne?!" göz devirme sırası bu sefer ablama geçmişti.
"Duydun işte..Okullar üç gün sonra açılıyor"
Derin bir nefes verdim.

"Young Soo"
"Hı?"
"Tanrı aşkına bir kere de efendim desen ölecek misin?.. Neyse çöpleri atman gerekiyor"
Hayır ama. Başımı hayır anlamında salladım. Ablamsa hiç pes etmişe benzemiyordu.
"Gidip atmalısın Young Soo"
"Neden sen değil de ben gidiyorum abla?"
"Çünkü ben yorgunum"
Doğru gece geç yatmıştı değil mi?
Oflayıp bütün çöpleri alıp dışarı çıkmıştım. Çöpleri kapının önüne çıkarmam yetiyordu.  Ama bende bu üşengeçlik olduğu sürece o bile çok büyük görünüyordu gözüme. Bütün çöpleri almış kapının önündeki çöp kutusuna atmıştım. Yan tarafta ki boş evde bir hareketlilik vardı. Sanırım birileri taşınıyor. Evin bahçesinde de birileri var. Biraz daha dikkatli baktığımda..Ama bu...
"Beyaz tenli çocuk?"
•••tavsanKookiem

¡!Blood and Tears!¡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin