6.bölüm

38 5 0
                                    

(Min Young Soo)

"Efendim?" karşımda yedi adam mı duruyor yoksa ben hayal mi görüyorum. Bu kadar erkek evladının bizim evimizde ne işi vardı tanrı aşkına?
"Aa..aa şey pardon, buyrun" diyen ablam beni kenara itmiş ve yedi adamı eve almıştı.
"Young Soo, lütfen" demiş ve içeri girmişti.
Ablama neler oluyor böyle. Derin bir nefes alıp verdim ve salona ilerledim. Ben onlara onlar bana bakıyordu.
"Ee tanışmayacak mıyız?" diyen Hye Mi'ye döndüm. İçlerinden biri kendini tanıtınca gerisi de domino taşları gibi isimlerini sıralamıştı. Biri hariç.
"Ben Seok Jin"
"Jimin"
"Hoseok"
"Namjoon"
"Jungkook"
"Taehyung" isminin Taehyung olduğunu söyleyen çocuk beyaz tenli çocuğa döndü.
"Ve o da Yoongi hyung"
"Kendi adını kendi bilmiyor mu da, sen söylüyorsun" dediğimde sert bakışlarını bana yollamıştı. Biraz ürkmüştüm açıkçası.
"Kendisi pek konuşmayı sevmez. Konuşmaya bile üşeniyor" tam ağzımı açmıştım ki yine beni susturmayı başaran ablam konuşmuştum
"İyice acıkmış olmalısınız. Masaya geçelim"
demiş ve altı adam masaya ilerlemişti. Ama Seok Jin masaya geçmemişti.

Hye Mi Jin'e, Jin ise Hye Mi'ye büyülenmiş gibi bakıyordu.
"Hye Mi...Hye Mi" sesleniyordum ama cidden gözlerini Jin'den alamıyordu. En sonunda dürtmeye başladım.
"HYE Mİ!!" diye bağrınca irkilmiş ve bana dönmüştü.
"Sonunda...Hadi yemek yiyeceğiz" Jin'de dönmüş bana bakıyordu.
"Hadi" dediğimde ikisi de kalkmış masaya ilerlemişti. Tanrı aşkına ablama ve Hye Mi'ye ne olmuştu böyle. İkisi de bir garip davranıyordu.

•••

Masaya oturduğumuzdan beri ağızlarına bir lokma sokmayan komşularımıza bakıyorduk. Onlar ise birbirlerine.
"Bakışmaya devam mı edeceğiz?" diye sormuştum artık, ki haklıydım yaklaşık 20 dakikadır öylece bakışıyorlardı yani.
"Ah~ şey aslında biz evde yemek sipariş vermiştik. Buraya da size ayıp olmaması için geldik"
"Keşke gelmeseydiniz"
"Ne?"
"Ah~ onun kusuruna bakmayın yeni uyandı ve uyanınca biraz asabi olur" ablamın bu dediğine göz devirmiştim. Onlara neydi ki benim uykumdan? Aish cidden ben neden bu kadar huysuzum?
"Sorun değil Songyeon" diyen Jimin'e karşı göz devirdim. Bir de sorun olsaydı. Hye Mi bana yaklaştı. Kesin birşey diyecek.
"Young Soo, sen iyi misin?"
"Evet neden?" Hye Mi'ye göre sesim biraz fazla çıkmıştı.
"Sessiz olsana" yine göz devirmiştim. Bugünlerde ne kadar da göz deviriyordum böyle.
"Özel gününde falan mısın canım arkadaşım?"
"Hey aptal, sessiz ol" utanç verici birşey sormuştu. Bu benim özelimdi. Tamam Hye Mi'den böyle şeyleri saklamazdım ama yedi tane erkeğin içinde böyle soru sorması cidden utanç verici...

•••

Banyoda işim bittikten sonra salona ilerledim. Cidden de özel günümdeydim ve markete gitmem gerekiyordu. Salona girince bütün gözler bana döndü. Kendimi suçlu gibi hissediyorum.
"Abla markete gideceğim, birşey istiyor musun?"
"Hayır canım" başımı olumlu anlamda salladım. Salondan tam çıkıyordum ki Hoseok konuştu.
"Yoongi hyung sende Young Soo ile markete gitsene. Evde bazı eksiklerimiz var" dönüp baktığımda Yoongi'nin baba olan bakışlarını gördüm. Hoseok'a dönüp;
"Neden ben? Sen gitsene" dedi. Ben çok meraklıyım sana. Şuan ağzımı açar sana dünya kadar laf sayardım ama ablam beni yemekten sonra güzel bir şekilde uyarmıştı. O kadar güzel ki bir dövmediği kaldı.
"Hadi ama hyung, bugün çok yoruldum. Sen sadece yattın. Ne olur gitsen?"
"Aish, tamam" diyip saçlarını karıştırdı. Kapıya doğru ilerledim. Ayakkabılarımı giydiğimde çoktan çıktığını yeni anlamıştım. Hangi ara çıkmıştı dışarı? Bari bekleseydi. Arkasından yetişmeye çalışıyordum.
"Hey Yoongi, beni beklesene"  diye bağırmama rağmen durmamıştı bile.
"Yoongi.." nihayet yetişmiştim. Dönüp kızgın bakışlarımı yollamıştım ama takmamıştı bile. Bende daha fazla üstelemedim, ne hali varsa görsün.

•••Sonunda açık bir market bulmuştuk. Tam üç tane markete gitmiştik ama hiçbiri açık değildi. Ben o kadar sitem ederken, Yoongi ağzını bile açmamıştı. 'Taehyung konuşmaya üşeniyor' demişti ama bu kadarını tahmin etmemiştim. Üstelik bir tek benimle konuşmuyordu. Arkadaşları, ablam ve Hye Mi ile konuşmuştu. Aman çokta umrumda. Markete girer girmez, çikolata bölümüne koştum. Çikolata gördüğüm zaman yüzümde aptal bir gülumseme olurdu ve o gülümsemeyi yine sergiye çıkarmıştım.

Sevdiğim çikolatalardan üçer beşer sepete koydum. Gözüm Yoongi'nin kaydığında etrafta olmaması işime yaramıştı. Ped reyonuna gidip bir paket ped aldım. Acaba bir paket yeter miydi?
"Hiç bir kıza bir paket yetmez"
Gelen sesle irkilmiş, gözlerim büyümüştü. Arkama döndüğümde Yoongi üzerime doğru adımlıyordu. Ne yapıyor bu? Dibimde durdu ve elini arkama uzatıp bir paket daha sepete koydu. Yüzüme bakmadan kasaya ilerlemeye başladı.

Az önce Yoongi az önce bana... Tanrım bu utanç verici. Yanaklarımın kızardığını hissediyorum. Derin bir nefes alıp kasaya adımladım. Yoongi'ye bakmamaya çalışıyordum. Ama sadece çalışıyordum. Yüzündeki ifadeyi merak ediyordum. Bakışlarını üzerimde hissettiğimde dönüp baktım. Cidden bana bakıyordu. Işık hızında başımı geri eğmiştim. Utanıyorum ne yapabilirim. Tamam doğal birşey olabilir ama ne bileyim işte. Karşılıklı diyaloğa bile girmediğim biri benim özel günüm olduğunu öğreniyor.

Yoongi aldıklarını poşetledikten sonra marketten çıkmıştı. Beklesen ne olur ki?
Bende aldıklarımı poşetledikten sonra arkasından koşmaya başladım. Tabi elimdeki poşetlerle ne kadar koşabilirsem?
"Yoongi, beni beklesen ölür müsün?" dememle arkasına dönüp, neredeyse alev çıkan gözleri ile bana bakmıştı. Ne dedim ki şimdi ben?
"Seni beklemek zorunda değilim" sert sesiyle birden konuşunca irkilmiştim. Neden bana sert davranıyordu ki.
"Ayrıca beraber geldik diye eve birlikte dönmemize gerek yok" demiş ve diğer sokağa saparak, eve giden uzun yoldan ilerlemişti. Resmen bana 'seninle birlikte dönmek istemiyorum' demişti.

Korkuyordum. Hatta tirtir titriyordum. Biri çıkar, zarar verir korkusu bedenimi sarmıştı.
Nefes alışverişim hızlanmıştı. Tanrım, lütfen beni koru. İlerlemeye başladım. Bir yandan içimden dua ediyordum. Dokunsan ağlayacak modundayım.

Sanki ben yürüdükçe yol uzuyor gibiydi. Ama eve neredeyse iki sokak kalmıştı. Geçtiğim her sokak sonrası kalan sokakları saydığımda kendimi rahatlamış hissediyordum. Ta ki arkamdaki adım seslerini duyuncaya ve önüme düşen erkek gölgesini görene kadar.

¡!Blood and Tears!¡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin