14.bölüm

24 4 0
                                    

(Min Young Soo)

Yoongi'nin bakışlarını aldırmadan boş bir yere oturmuştum. Neden bana öyle bakıyordu ki? Bu sabah ne kadar güzeldi...
Aish ne diyorum ben? Boşver Young Soo, boşver.
"Niye geldiniz?" diye Taehyung'a döndüm.
"Hâlâ özel gününde mısın?" diyerek yine utanmamı sağlayan Yoongi'ye döndüm.
"Bundan sanane!!"
Sesim fazla yüksek çıkmıştı.
"Young Soo.." diyen ablama dönmüştüm.
"Ne?!"
"Young Soo bağırma bana!" bu sefer ablamın sesi de yüksek çıkmıştı.
"Bağırmıyorum ben" diye sesimizi biraz alçatmıştım.
"Bu konuyu sonra konuşacağız"
"Hıhı" diyip arkama yaslanıp, kollarımı birbirine bağlamıştım.

Kırmızı gözlü yaratık...Ne olabilir? Bir daha gelme olasılığı...yüksek. Gelebilir.
Korkuyorum ya bu sefer ablama veya Hye Mi'ye birşey yaparsa. Ah~ hayır düşünmek bile istemiyorum.

"Young Soo?" bana seslenen canım arkadaşıma döndüm.
"Hı?"
"İçicek birşeyler hazırlayalım"
"Tamam" diyip ayağı kalkmıştım. Adımlarımı Hye Mi'ye göre ayarlamış, mutfağa gitmiştim.

"Neden onlar gelince garip davranıyorsun?" demiş buz dolabına ilerlemişti.
"Garip mi?"
"Evet" diyip dolaptan aldığı meyve sularını bardak lara doldurmaya başlamıştı.
"Garip falan davranmıyorum ben Hye Mi"
"Hıhı tabi..Hem Yoongi senin özel gününde olduğunu nereden biliyor?"
"Hiç sorma onu ya"
"Sordum bile canım arkadaşım"
"Geçen markete gittik ya Yoongi'yle.."
"Hıhı" diyerek 'devam et' şeklinde başını sallamıştı.
"O zaman ped almam gerekiyordu ve bende ped reyonuna gittim. Birden arkamda beliriverdi. Ee genç bir kızın ped reyonuna ne işi olabilir?"
"Direkt anladı diyorsun yani.."
"Aynen" bardakları tepsiye koyup bana döndü.
"Diğer tepsiyi de sen al gel bakalım canım arkadaşım" demiş, mutfaktan çıkmıştı. Diğer tepsiyi de ben alıp tam içeri giriyordum ki birden karşıma Jungkook çıkmıştı.

"Young Soo biraz konuşmamız mümkün mü?"
"Tabi..Ne konuda?"
"Yoongi hyung ile ilgili konuşmak istiyordum"
Yoongi ile ilgili ne konuşabilirdi ki?
"Peki, bahçedeki salıncağın orada konuşabiliriz"
"Evden biraz uzaklaşsak?"
"Neden?"
"Yoongi hyungun konuştukarımızı duymasını istemiyorum"
"Ah~ peki öyle olsun"
"Kapının önünde bekliyorum" demişti elimdeki tepsiye bakıyordu.
"Tamam" demiş ve salona ilerlemiştim.

Salona girer girmez bütün gözler bana dönmüştü. Dejavu yaşıyorduk hep beraber.
"Nerede kaldın Young Soo?"
"Geldim işte" diyip içeceği olmayanlara tepsiyi uzatmıştım. Bardakları ni kendileri almıştı. En son Yoongi'ye uzatmıştım. Hye Mi bu sabah yüzünden bilerek ona vermemiş olmalı.

"Jungkook nerede?" diyerek soru yönelten
Namjoon'a döndüm.
Yoongi'nin bilmemesi gereken bir konuysa ufak bir yalandan zarar gelmezdi değil mi?
"Mutfakta birkaç eksik vardı da, birlikte markete gideceğiz"
"Ah~ anladım"

"Size afiyet olsun" derken salonda gözlerimi gezdirmiş ve yine Yoongi ile göz göze gelmiştim. Liseli aşıklar bile bu kadar göz göze gelmiyordur ya da geliyor mudur? Aish ne saçmalıyorum ben yine tanrı aşkına.

Salondan çıkıp elimdeki tepsiyi mutfağa bırakmış, sonra da kapıya ilerlemiştim. Ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım.
"Üzgünüm biraz geciktim"
"Önemli değil, ilerde bir park var oraya gidelim mi?"
Çocukluğumu geçirdiğim parktan bahsediyor olmalıydı. Çünkü bu yakınlarda o parktan başka park yoktu.
"Gidelim"

•••

Parka gelmiş, şuan bir çardakta oturuyorduk.
"Seni dinliyorum Jungkook"
"Yoongi hyung sana nasıl davranıyor?"
"Nasıl yani?"
"Basbaya tanıştığınızdan beri nasıl davranıyor?"
"Bazen gülümsüyor, kızıyor, umursamıyor bazen de benden nefret ediyormuş gibi bakıyor"
"Çünkü sen onun kız kardeşine çok benziyorsun Young Soo"
"Kız kardeşi mi?"
"Hayır erkekti" bir süre sessizlik olmuştu. 'Çok benziyorsun' dediğine göre erkek versiyonum gibi birşeydi.
"Yoongi hyungun Ju Ho adında bir kardeşi vardı. Babasının ikinci evliliğinden bir çocuktu. Ama o öldü. Yoongi hyungsa Ju Ho'nun ölümünden kendini sorumlu tutuyor"
"Neden?"
"Bu kadarını bilsen yeterli olacaktır" başımı sallamakla yetinmiştim. Gerisi özel olmalıydı.
"Dönelim mi? Merak etmesinler"
"Tamam" diyerek ayağı kalkmış, eve doğru yola koyulmuştuk.

Yere bakarak ilerliyordum. Acaba ne kadar çok benziyorduk? Düşüncelerime Jungkook'un sesi ile veda etmiştim.
"S..siz?"
Jungkook'un baktığı yöne baktığımda, karşımızda giyim tarzı tarihi geçmişi anımsatan bir adam duruyordu.

"Jeon Jungkook?" Jungkook olduğu yerde doksan derece eğilip doğrulmuştu. Dedesi falan mıydı acaba?
"Evet efendim"
Efendim? Belli ki dedesi değildi.

Karşımızdaki ihtiyar adam gözlerini kapatmış, havayı kokluyordu. Bana dönüp;
"Ölümlü hah?"
"Anlamadım?" diyerek söylediği şeye açıklık getirmesini istemiştim. Bir adım atarak hemen dibime gelmiş,
"Ölümlüsün" demişti. Zaten hepimiz ölümlü değil miyiz?
"E..evet" Jungkook'a dönmüş söylediği şeyle birşey anlamdıramamıştım.

"Bir ölümsüzün, ölümlü biri ile ilişkisi olması çok nadir görülür"

¡!Blood and Tears!¡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin