23.bölüm

16 1 0
                                    

(Min Young Soo)

"Young Soo, ne oldu?
"Ha, ne?"
"Ne oldu diyorum"
"Birini gördüm sandım, ama hiçbirşey yokmuş" başını sallayarak karşılık vermişti.

Masaya oturmuştum ama elimin titremesinden yiyemiyordum.
"Ah~ siz yiyin ben fazla aç değilim" diyerek kalkmıştım ki Hye Mi konuşmuştu.
"Daha hiç birşey yememişsin ki"
"Ben yaparken biraz atıştırmıştım..size afiyet olsun" dedikten sonra mutfaktan çıkmış, adımlarımı kapıya yöneltmiştim.

Kapıyı hafif aralık bırakıp, evin arka kısmına ilerlemiştim. Yavaş ve ses çıkarmadan ilerlemeye çalışıyordum. Bahçeye vardığımda ortada kimse yoktu.

Her tarafı bakmıştım.. Sonuç kocaman bir hiçti! Gördüğüme eminim ama bir anda ortadan nasıl kaybolduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Adımlarımı geldiğim yönde, eve yönlendirmiştim. Hafif aralık plan kapıyı açmış, eve girmiştim. Eve girmemle Taehyung ile burun buruna gelmiştik.
"Taehyung?"
"Young Soo, korkuttun"
"Oh~ amacım korkutmak değildi. Üzgünüm"
"Ah~ önemli değil"
"Bir sorun mu var?"
"Hayır, sadece..boşver" kaşlarım çatılmıştı.
"Emin misin?"
"Hayır değilim..biraz konuşabilir miyiz?"
"Tabi"
"Sessiz ve rahat konuşabileceğimiz bir yere gidelim"
"Odama gidelim derdim ama Hye Mi odaya gelebilir. İstersen dışarda konuşalım"
"Yürüyüş yaparak konuşmak iyi gelebilir" cevap vermeyerek kapıya dönmüş, dışarı çıkmıştım. Taehyung'da arkamdan geliyordu.

Hızlı adımlar yardımıyla yanıma gelmiş, yavaş yavaş yürüyorduk.
"Sence ben..kötü biri miyim?"
"Ha?"
Aniden ona dönmüştüm. O da bana dönmüştü.
"Duydun işte"
"Tabi ki hayır" tekrar önüne dönmüş, dönerken de başını aşağı ve yukarı sallamıştı.
"Neden böyle birşey soruyorsun ki?"
"Jungkook..öyle dedi" şaşırmıştım. Ne zaman bize gelseler hep yan yana olurlardı.

Ama bugün.. geldiklerinde Jungkook en önde Taehyung ise en arkada, suratı asık duruyordu.
"Neden böyle birşey dedi?"
"Ailesinin ona aldığı hediyeyi kırdım. O da 'hayatımın her anını bozan kötü bir insansın' dedi. Ama tamamiyle yanlışıkla olmuş birşeydi. Bilerek kırmadım" gülümseyerek bakmış ve cevap vermiştim.
"Dedin ya ailesi almış, onun için manevi bir değeri olmalı. Bu kelimlerin ağzından bir anlık sinirle çıktığına eminim"
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun Young Soo?" demesi ile derin bir nefes alıp vermiştim.
"Aranızdaki arkadaşlık bağının derin olduğunu net bir şekilde anlayabiliyor görebiliyorum Taehyung"

Ona dönüp bir elimi omzuna koymuş, tebessüm etmiştim.
"Bu yüzden fazla üzülme" Taehyung'da gülümsemiş ve aniden sarılmıştı.
"Teşekkür ederim..üçüncü en iyi arkadaşım" kollarımı beline sarıp, karşılık vermiştim.
"Rica ederim..ikinci en iyi arkadaşım

Ayrılıp, önümüze dönmüş ve tekrar yürümeye başlamıştık.

•••

"Aptal kardeşim ve kardeşim olarak gördüğüm aptal Hye Mi, anlatamıyorum sanırım!! Birazdan arkadaşlarım gelecek ve şenlikte şarkı söyleyeceğimiz için iş bölümü yapacağız ve ev dün geceden kalma olduğu için çok dağınık!!! Şimdi anladınız mı?" demesi ile Hye Mi ile yayılarak oturduğumuz koltuktan fırlayarak kalkmıştık.

Dün Taehyung ile eve döndükten sonra, herkesin toplanıp oyun oynadığını görünce dayanamamış, bizde oturmuş ve oynamıştık. Oyunda verilen cezalar yüzünden de etrafı bir güzel dağılmıştı.

Bir yandan etrafı topluyor, bir yandan ise söyleniyordum.
"Neden bunu bugün okulda yapma gibi bir zahmette bulunmadınız abla?"
"Çünkü hoca bugün çıkışta söyledi, bir yerde buluşun diyince bende bize davet etmenin güzel bir fikir olabileceğini düşündüm"
Salonun girişinden kollarını birbirine kenetlemiş ve bedenini kapıya yaslamış ablama döndüm.
"Pekim bizim neden haberimiz şimdi oluyor?"
"Üzgünüm Bayan Min Young Soo, size sormayı unutmuşum" demesi ile göz devirmiştim.

Hızlıca evi toplamış, yorgunlukla yarım saat önce ok gibi fırladığımız koltuklara kendimizi geri atmıştık. Ablam da gülümseyerek salondan çıkmış, merdivenlere yöneltmişti. Yukarı çıkarkende;
"Aferin benim ufak kardeşlerim" demişti. Ablama şu yarım saat içindeki göz devirmemi tekrar sunmuştum. Bir tek ben değil Hye Mi'de göz devirmişti.

Kapının çalması ile
"Ben bakarım" diyerek kapıya ilerlemiştim.
K

apıyı açmış, karşımda otuz iki diş sırıtan tanımadığım insanlarla yüz yüze gelmiştim. Bir kişi hariç..
"Yoongi?" yüzüme öylece bakıyordu. Diğer herkes içeri girmişti bile.
"Ne var?"
"H..hiç" cevabımı bile beklemeden içeri girmişti. Ne oluyor? Dün Joon Seo ile olanlar ile ilgili olabilir miydi?

Düşüncelerimi bir kenera bırakmış, kapıyı kapatıp bende salona gitmiştim. Hepsi koltuklara oturmuş, konuşuyorlardı.
Birinin bakışlarını üstümde hissettiğimde gözlerim gelenlerin üzerinde gezmeye başlamıştı. Bir çocuk bana bakıp gülümsüyordu. Kim bu çocuk?

Alacaklı gibi niye bakıyor bu bana? Bakmasana kardeşim.

"Young Soo, iyi misin?"
Omuzlarımdan biri tutmuş, beni sarsıyordu. Sarsan kişiye döndüğümde Hye Mi olduğunu gördüm.
"Ha?"
"İyi misin diyorum, daldın gittin"
"Ah~ iyiyim"
"Hadi gel biz gidelim" diğerlerine döndüğümde hepsi bana bakıyordu. Ben onlara bakınca önüne dönmüşlerdi. Ama bir kişi hariç.. Yoongi!

Çok tuhaf bakıyordu..Nefret dolu, umursamaz, sevgisiz, önemsiz ve değersizmişim gibi..

Neden böyle bakıyorsun Yoongi? Nedensizce canım yanıyor, lütfen öyle bakma bana Yoongi?
Kalbim..ona ne oluyor Yoongi?
Neden acıyor?
Ne yaptın ona?

¡!Blood and Tears!¡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin