12.bölüm

31 4 0
                                    

(Min Young Soo)

Hye Mi'nin odaya dalışı üzerine hızlıca gözlerimi pencereden çekmiştim. Ama Hye Mi pencereye doğru bakmış, Yoongi'yi görmüştü. Yoongi ise, Hye Mi'yi görünce penceresini hatta perdesini bile kapatmıştı.

"Yarım saattir sana sesleniyorum. Ama sen burada neler yapıyormuşsun"
"Ben birşey yapmıyorum Hye Mi"
"Hıhı tabi, Yoongi'yle kesişmiyorsun bile"
"Ne kesişmesinden bahsediyorsun Hye Mi tanrı aşkına. Bana bakıyordu bende ona döndüm baktım, bunda birşey arama lütfen"
"Evet ikinizinde ağızları kulaklarına varıyordu"
"Yanılıyorsun Hye Mi"
"Neyse Songyeon unnie kızacak şimdi, aşağı inelim"
"Tamam" diyip ondan önce çıkmıştım odadan.

Aşağı indiğimizde ablam masada oturmuş, bizi bekliyordu. Bizde masaya oturup kahvaltımızı yapmaya başlamıştık.
Aklıma nedense sürekli Yoongi ile olan bakışmalarımız geliyordu. Ne güzeldi ya!
"Young Soo?" ablamın birden bana seslenmesiyle irkilmiş, ablama dönmüştüm.
"Efendim abla"
"Aptal mısın?"
"N..ne?
"Aptal mısın diyorum, tabağına bakıp bakıp gülüyorsun da"
Ne? Gülüyor muyum? Tanrı aşkına cidden ablam söylemese aptal gibi sırıttığımı farkına varmayacağım bile.
"Yoo, hiç de bile. Gülmüyorum ben"
"Tabi tabi" demesi ile ablama göz devirmiştim.

Hye Mi kulağıma eğilip,
"Siz yoksa çıkıyor musunuz?" diye sormuştu.
"Ne saçmalıyosun tanrı aşkına Hye Mi?"
"Birşey saçmalamıyorum canım arkadaşım"
"Evet kesin! Bugün ne tarafından kalkt..." lafımı bölen şey, ablamın bize;
"Ne konuşuyorsunuz siz fısır fısır?" diye soru yöneltmesiydi. Ne diyecektim ki şimdi?
"Hiç unnie, ne konuşabiliriz ki?" diye ablama yanıt veren canım arkadaşıma bir ara teşekkür etmeyi unutmamalıyım.
"Bunu size benim sorduğumu hatırlıyorum Hye Mi"
"Şey unnie..."
"Oda ayarlayacağız ya abla onun ile ilgili konuşuyorduk" diyerek az önce bana yardım eden arkadaşıma yardım eli uzatmıştım.
"Fısır fısır?"
"Rahatsız olabilirsin diye düşünmüştük" demem ile bana göz devirmişti.
"Misafir odasını senin istediğin gibi dizayn ederiz ve o oda sana ait olur canım" diyen ablamla birlikte Hye Mi neredeyse tavana kadar zıplamıştı.
"Teşekkür ederim unnie" bu kız tam bir zırdeli.
"Madem benden birşeyler saklıyorsunuz size ceza toplayın masayı" diyen ablama karşı arkasından dil çıkarmıştım.

"Tch tch tch Songyeon unnie görmesin"
"Bence çok fazla konuşma canım arkadaşım, sayende ablam olmayan şeylerden şüphelendi"
"Hıhı kesin 'olmayan şeylerden şüphelenmiştir' canım arkadaşım" cidden ben bu kıza nasıl katlanıyorum.
"Neyse, şurayı toplayalım da odanı hazırlayalım hadi"

Beraber masayı topladıktan sonra misafir odasına gitmiş, Hye Mi için gerekli olmayan eşyaları dışarı çıkarmıştık.
"Bu da gereksiz" diyerek daha şimdiden yorulmuş olan vana doğru, elinde duvar saati ile gelen arkadaşıma döndüm.
"Tamam onu da kaldıralım" diyerek aşağı inmekten kurulmuştum ki...
"Al bakalım" diyerek saati bana uzatmış, ardından bir de el sallamıştı. Şimdi kim gidecek bodruma? Oflaya puflaya yattığım yataktan kalkmış, odadan çıkmıştım. Merdivenlere ilerledim.
"Beni zorluyor" Jimin?
"Ne?"
"Kanın beni zorluyor Songyeon" Kan? Zorlamak?

Elimde saatle kapıya yöneldim.
"Abla?" Sarılıyor mu onlar, yoksa ben mi yanlış görüyorum?
"Efendim Young Soo" hemen ayrılarak cevap veren ablama iğneleyici bir şekilde baktım. Biz daha dün akşam kararlaştırmamış mıydık bir daha onlarla aramızdaki mesafesi koruyacağız diye? Sarılmakta neyin nesi?
"Odada sana ihtiyacımız var. Gelebilir misin?"
"Geliyorum hemen canım" demesi ile merdivenlere ilerlemiş, yukarı çıkmıştım.
"Young Soo?"
"Hı?"
"Saati neden bırakmadın?"
"Hah, ne?"
"Diyorum ki saati niye götürüp bırakmadın?"
"Ben susamıştım mutfağa gittim, sonra geldim. Aklımdan çıkmış" dediğime kıkırdamış, yanıma oturmuştu.
"Çok kötü bir yalancısın Bayan Min Young Soo"
"Yalan söylemiyorum Bayan Kim Hye Mi" Tam birşey diyecekti ki, ablam gelmişti. Bu konuyu başbaşa konuşmak daha iyi.
"Hadi bakalım ne yapıyoruz?" diyen ablama döndüm.
"Hye Mi'nin evine gidip birkaç eşyasını aldırmamız gerekiyor abla"
"Anladım gidelim o zaman"
"Siz gidin ben de salonu falan toplayacağım" dememe karşı ablam;
"Tamam hadi o zaman Hye Mi, gidelim" demiş sonra da evden çıkmışlardı.

Bende salonu toplamış, biraz dinleniyordum. Sıcak bir kahve hazırlayıp bahçeye çıktım. Hava kararmaya başlamıştı. Bahçedeki büyük salıncağa oturmuş, hafifçe ayağım yardımı ile sallanıyordum. Arkamdan gelen sesle, arkamı dönmüştüm ki ağzım biri tarafından kapatılmıştı. Korku ile kahve içtiğim kupa elimden kaymış, üstüme dökülmüştü. Ona döndüğümde yüzünde maske vardı ve...
Ve gözleri kırmızıydı. Bu da ne?

¡!Blood and Tears!¡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin