20.bölüm

20 1 0
                                    

(Min Songyeon)

"Sen bir...bir vampirsin!"
Demek o da bir vampirdi. Ama nasıl anlamam?
"Şuan konumuz benim vampir olmam ya da olmamam değil. Neden senin kanından etkileniyorum ben?"
"Bunu sana açıklamak zorunda değilim" alaya gülmüştü.
"Songyeon, biz ilişkiye girme aşamasınsayız"
"Daha düşünmedim Jimin"
"Ama biz aynı türdeniz söylemelisin"
"Aynı türden olduğumuza emin misin Jimin? Sen tam anlamıyla vampirsin ama ben insan-vampirden oluşan bir melezim"
"Ö..ölecek misin?"
"Ne?"
"İnsanlar ölümlüdür Songyeon, ama sen yarı yarıya...Ne olacak sana?"
Bu daha önce hiç aklıma gelmemişti. Hiç düşünmemiştim bu durumu. Derin bir nefes alıp verdim.
"Jimin melez olduğum dışında hiç birşey bilmiyorum Jimin..Nasıl melez olduğumu da bilmiyorum" demiş, gözlerine odaklanmıştım.
"Bilen birini tanıyorum"
"K..Kim?!"
"Kahin Kang Dae"
"O da kim Jimin" bir süre durmuştu.
"B..bizim üstünümüz"
"Peki, nerede olduğunu bilmem gerek?"
"Ne yapacaksın?"
"Ne yapacak gibi duruyorum tanrı aşkına Jimin? Kendim hakkında gerçekleri öğreneceğim"
"O şuan burda değil Songyeon. Seni onunla görüştüreceğim ama..biraz zaman gerekli"
"Ne için zaman gerekiyor Jimin?"
"Onunla iletişime geçmem için"
"Peki, umarım yakın zamanda iletişime geçebilirsin Jimin"
"Umarım Songyeon..umarım"  demesi ile kollarımı beline dolamıştım.
"Teşekkürler Jimin" o da kollarını Belime dolamış, sarılmama karşılık vermişti.

Aklıma gelen şey ile geri çekildim.
"Jimin..sen benim melez olduğumu nereden anladın?"
"Ş..şey b..ben..."
"Evet sen?"
"Enerji!!"
"Huh? Ne?"
"Tae senden enerji hissettiğini söyledi. Bende biraz araştırdım falan"
"Diğerleri...tabi ya, onlarda vampir öyle değil mi?"
"Hıhı"
"Onlarla da bu konuyu görüşmek istiyorum"
"Neden?"
"Belki onlar biliyordur"
"Namjoon hyung..o biliyor olabilir"
"Hadi hemen gidelim"

•••

Şuan Jiminlerin evine gelmiş, ben onlara onlar bana bakıyordu. Yaklaşık yarım saattir böyle bakışıyorduk. Sessizliği bozmam gerekiyordu.

"Demek siz de vampirsiniz" saçma bir giriş olmuştu bunu farkındaydım ama sessizliği bozmam gerekiyordu.
"Saçma bir giriş olmadı mı bu noona?" diyerek iç sesime katılan Jungkook'a döndüm. Farkındayım ama yüzüme vurmasan ne olurdu Jungkook?
"Boşverin şimdi bunları" diyen Namjoon'a kaydı gözlerim. Onun gözleri de beni buldu.
"Songyeon ne zamandır melez olduğunu biliyorsun?"
"On yaşımdan beri"
"Peki nasıl öğrendin?"
"Annem ve babam..konuşurlarken"
"Annen ve baban melez olduğunu biliyorlar mıydı?"
"Biliyorlardı. Çünkü babamın anneme 'onun kana ihtayacı var, bu yemeklere değil' dediğinde duymuştum. Ayrıca sürekli çok çabuk geliştiğimi ve büyüdüğümü söylüyorlardı. Bende şüphelenmiştim. Kendi çapımda araştırma yapmıştım. 15 yaşıma geldiğimde annem ve babam beni bir yere götürmüştü. Sanırım vampirler, melezler, melekler, şeytanlae ve doğuştan kahin olanlar 15 yaşında ölümsüzlüğünü kutsamak için bir tapınağa götürülüp, ustalardan kutsal büyüler alması gerekiyormuş.
"Ah~ evet öyle" Namjoon bildiklerime şaşırmış olmalıydı. On yaşımdan beri melez olduğumu biliyordum ve on beş senedir bunun ile ilgili araştırma yapıyordum. Böyle şeyleri biliyordum fakat benim için önemli olan şeyleri bir türlü bulamamıştım.

Bu olay olağanüstü bir durum olduğu için bu tür konulara hakim olanlar sadece ustalar ve kahinlerdi.
"Birşey sormak istiyorum"
"Tabi" diyerek yanıt vermişti Namjoon.
"Ustaların kahinlerden de üstün olduğu doğru mu?"
"Bu birçok yerde tam zıttı olarak yazsa da, evet doğru"
"O zaman en çok bilgiye sahip olanlar ustalar oluyor. Öyle mi?"
"Evet"
"Birşey mi demek istiyorsun Songyeon?" diyerek geldiğimden beri ilk kez konuşan Yoongi'ye döndüm.
"Tanıdığınız bir usta falan var mı? Açıkçası birkaç şey bilmeme rağmen benim için asıl önemli olan şeyleri bilmiyorum. Bunları öğrenmem gerekiyor artık"
"Anlıyorum..Hiç ustalar ile bir araya gelme şansımız olmadı. Zaten vampirlerin ve ustaların görüşmesi pek mümkün olan birşey değil"
"Anladım...Ah~ Jimin Kahin Kang Dae diye birinden bahsetmişti peki ya o?"
Namjoon'un gözleri ben hariç herkesin üzerinde gezmişti.
"Oh~ evet ama onunla iletişime geçmek biraz zor"
"Öyle mi? Peki beklerim ben" yalandan gülümsemiştim.

Yalan söyledikleri çok belliydi.
"Young Soo biliyor mu?"
"Hayır, söylemedim"
"Hiç mi birşeylerden şüphelenmedi?"
"Bir şekilde saklamayı başardım. O kadar fazla kana ihtiyacım olmuyor çünkü normal yemek de yiyebiliyorum"
"Bizde yiyebiliyoruz ama fazlası çok zararlı bizim için. Sen melez olduğun için fazla etkilenmiyor olabilirsin"
"Bende öyle düşünüyorum Namjoon"

Telefonumun titremesi ile elime almıştım. Young Soo arıyordu.
"Ah~ ben gitsem iyi olacak..Sonra görüşürüz"
"Görüşürüz" demeleri ile kapıya ilerlemiştim. Jimin beni kapıya kadar yolcu etmişti.
"Beni fazla bekletmezsin değil mi Songyeon?"
"Ne anlamda?"
"Bu sabah okula giderken ettiğim teklif.."
Çıkma teklifi..
"Düşünüyorum Jimin, hemen karar verebileceğim birşey değil"
"Haklısın üzgünüm"
"Üzülme lütfen, hoşçakal"
"Hoşçakal" demesi ile birlikte evden çıkmıştım.

"Kızım?"
Yabancı bir ses duymam ile arkama dönmüştüm. Adamı gördüğümde kaşlarım çatılmıştı. Tarihe kazınan eski kıyafetler giyiyordu. Bu da kim?
"Siz?.."
"Ben Kang Dae"

¡!Blood and Tears!¡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin