Okul... Her öğrencinin korkulu rüyası. Her neyse, Ceren ile beraber okul yoluna koyulduk.
Girişte Damla ve Ali'yle karşılaştık. Abi kardeşler, bizim gibi. "Günaydın Sinan paşa." dedi Ali. "Sana da kanka." dedim ve yürümeye devam ettim. "Ne oldu lan?" dedi. "Yok bir şey. Ayrıldık işte. Bir şey olmamış ama değil mi?" dediğimde Damla arkamdan geldi ve ellerini omzuma koydu. "Nasıl bir şey olmadı oğlum?" dedi. "Sence olmuş mu?" dediğimde olumlu anlamda başını salladı. "Hadi, rahat bırakın beni. Depresyona girmeye gidiyorum. Derste de uyurum belki." dedim ve hepsini geride bıraktım.
Sınıfa girdiğimde Defne sırasında oturuyordu. Bana baktı, benimde ona baktığımı görünce kafasını çevirdi. "Bari mantıklı bir sebebin olsun be güzelim!" dedim çantamı sıraya koyarken. "Nereden senin güzelin oluyor?" dedi bir erkek sesi. "Ne diyorsun lan?" dedim ve hızla arkamı döndüm. Benden uzundu ama yerdim ben bunu. "Benim sevgilim o, sana ne oluyor?" dediğinde elimin ayağımın boşaldığını hissettim. "N-ne?" diyebildim sadece. "Duydun, senin adın neydi?" dedi. Hafif üstüne yürüdüm. İçim paramparça da olsa dışım hala tek parçaydı. "Sana ne! Adım seni ilgilendirmez ama kesin senin adın... E, şeydir... Barış?" dediğimde gözleri açıldı. "İsim tahminim iyidir." dedim. Şu an utanmasam oturup ağlardım, o kadar kırılmıştım ki...
"Bak, iyi bir çocuksun. Hadi git işine." dedi Barış. "Efendim? Sen benim iyi olup olmadığıma karar veremezsin! Kimsin lan sen?(!)" ben bağırmaya başlamıştım ve gaza gelip kafayı çakacaktım ki Yusuf girdi içeri. "Sinan! Lan dur!" dedi, beni tutup yerime oturttu. "Ne karışıyorsun sen ya?(!)" dediğimde göz devirdi. "Gözlerini oyarım senin bak!" dedim bu sefer. "Sinan, öfkene hakim ol." dedi benim aksime sakince. "Dur ya, Özge okula geldi mi kanka?" dedim. Bana dönüp baktı, "Nereden bileyim. Bana bak, bir kız için diğer kızı üzme!" dedi. Haklıydı aslında, bu onun duygularıyla oynamak olurdu. Ali girdi sınıfa. "Sinan, nereye gittin öyle ya?" dedi. Ali, hepimizden daha iriydi, hem vücut olarak hem beyin olarak. Barış onu görünce biraz tırstı.
Barış, Defne'nin yanında oturuyordu. "Kim bu?" dedi kafasıyla onu gösterdi. "Gevşeğin teki. Ve yeni eniştemiz!" dedim sinirle. Ayağa kalktım. "Ders öğretmenine söyleyin, derse gelmeyeceğim." dedim ve bir hışımla sınıftan çıktım.
Koridorda Özge'yi gördüm. Önce duraksadım, acaba yapsam mı? Uf, Defne her şeyi bok etti!
Özge beni görünce el salladı, ben de karşılık verdim. Yanıma yaklaştı. "Günaydın, sinirli gibisin. Yüzün kızarmış?" dedi. "Evet, sinirliyim. Özge... Bekle burada olmaz. Benimle gelsene." dedim. "Oh, peki." dedi ve beni takip etti.
Sınıfa girince Ali bana baktı. "Oğlum, sakın!" dedi Yusuf. "Sus lan!" dedim ve Özge'ye döndüm. "Hani, seni sahile çağırmıştım, sonra ayrılmıştım. Orada bir aşk daha bitti Özge. Ama ben seni hala çok seviyorum. Seni sevmeme izin verir misin?" dedim. Özge bana bakıyordu ama şok olmuş gibiydi. "Nasıl kanıtlayabilirim? Seni öpmem mi lazım? Öyleyse öperim." dedim ve çok küçük bir öpücük verdim ona. "Yuh!" dediğini duydum Damla'nın. "Sevgilim olur musun? Tekrardan." dediğimde olumlu anlamda başını salladı. "Derse gelmeme fikrim hala geçerli." dedim ve arkama bakmadan sınıftan çıktım.
Umarım bu yaptığımdan pişman olmam...***