•26•

60 4 9
                                    

Cem Çınar ~Bir sigara

Normalde çok fazla alkol kullanmam, sadece sigara. Ama ne olduysa, sehpanın üzerinde beş boş bira şişesi vardı.

Elimi yüzümü yıkamak için ayaklandım. Birden başım dönünce koltuğa attım kendimi.

Yastığı kenara dayadım ve kafamı üstüne koydum, elimi de anlıma.

Baya, körkütük sarhoş dedikleri bendim şu an. Kendimden nefret etmiyorum, hatta bunu yaptığım için baya mutluyum.

Açılmamış bir şişeyi daha elime aldım. Ali'de içer, sarhoş olunca kendine bir kahve yapar.

Şişeyi açmadan sehpanın üzerine koydum. Tekrar bir çaba ayağa kalkmaya çalıştım.

Önce bir yalpaladım, zar zor tutuna tutuna mutfağa girdim ama kahve yapabileceğimi sanmıyorum.

Sürahiyi elime aldım, bardaklardan birisini de elime aldım ama tutamadım, düştü ve kırıldı. Bir an için evin içinde kırılma sesi yankılandı. "Bak, duydun mu? Kalbimin kırılma sesi buydu işte!" diye bağırdım ama kimse duymadı. Kimse beni duymadı...

Hayatımda ne zaman bu kadar yanlız olmuştum? İnsanın yanında doğarken bir sürü kişi olur. Neden ölürken kimse olmaz?

Servisin üzerindeki kırık camları toplamak istedim. Elimle toplarken, cam elimi kesti. Acıdı, ama hissetmedim.

Zar zor da olsa bir bardak soğuk su içtim. Elime peçetelikten bir kaç parça peçete aldım ve kesilen yere bastırdım.

Kan yavaş yavaş peçeteyi ele geçirirken huzursuzluk, kırgınlık ve mahvolmuşlukta benim her hücremi ele geçiriyordu.

Peçete kana az gelmeye başladığında, üstümden çıkarıp bir kenara fırlattığım gri renkli t-shirtümü aldım. Elimi onunla sardım.

Ceren evdeydi ama uyumuştu sanırım. Yoksa şimdiye gelirdi.

Telefonumu çıkardım ve ekrandaki cevapsız çağrıları inceledim.

Merakta bıraktığım bir sürü insan vardı. En çok Defne aramıştı. Bu gün buluşmak istemişti, onaylamıştım ama unutmuş olmalıyım. Başım o kadar çok ağrıyorki.

Biraz kendime gelince ayaklandım. Kendi odama girdim. Çekmeceden genelde başımı belaya sokup elimi sardığım sargı bezini çıkardım. Elimi onunla sardım ve bağladım.

Alt kata geri indim. Mutfağa girdim. Sıcak su varmış, saçma sapan bir şekilde kahve yaptım ve elime alıp salona geçtim.

Koltuğa kendimi attım. O sırada telefonum titredi. Defne mesaj atmıştı.

Defne: Sinan, eğer şimdi buluşma yerine gelmezsen ben gelirim! Gelmeye tenezzülün yok bari mesaj at be adam!

O kadar zor geldi ki mesaj yazması. O gelirdi, bunu biliyordum.

Kahveyi bitirip boş kupayı sehpanın üstüne koydum. Ayaklarımı sehpaya uzattım ve ölümün gelmesini bekledim...

Şaka. Defne'yi bekledim. Gelirdi o.

Geldi.

Kapıyı kendi anahtarıyla sertçe açtı. Kapı iyice geriye gitti ve kolu duvara çarptı.

Kapıyı tutup aynı sertlikte kapattı. Bana baktı önce, sonra sehpanın üzerindeki şişelere.

"Bu ne Sinan!" diye bağırdı. "Bunlar ne?" dedi sonra. "Boş şişe." dedim. "Sarhoş musun sen?" dedi yüzünü buruşturup. "Bilmem, sarhoş muyum?" dedim. "Ali'yi arıyorum!" dediğinde kolundan tuttum ve çektim. Kucağıma otuasını sağladım.

Bana Kalbimi Geri VerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin