18.bölüm: Bitmeyen sert rüzgarlar..

1.6K 133 72
                                    

Es-selamu aleykum kıymetliler

.................

Aklımda bir papatya vardı. Ve sanki ben seviyor sevmiyordaki seviyor lafzını unutuyordum. Yaprakları hep sevmiyor çıkarıyordu. Sonra sinirleniyor ve yere atıp bir sigara izmariti gibi eziyordum. Bu benim isyanımdı bu yüzden de sürekli cezalandırılıyordum.

İlk defa yanımdaki bu çocuk, Bulut olmasın istemiştim. Olmasın ve ben eve geri dönüp ağzıma ne geliyorsa sayayım.

İçime derin bir nefes çektim. Hayatımdaki en derin nefes. Çünkü aileme karşı ilk defa bu kadar sinirlenmiştim. İlk defa bu kadar çok.

Hızla yürüyüp polis kılıklı adamı bütün gücümle ittim. Bir iki adım geriledi. Afallamıştı. Ona vurmak istiyordum ama tenimin o pisliğe değmesini istemiyordum.

Geri döndüm. Bulut'un elinden tutup eve yürüdüm. Ne olursa olsun beni dinlemeseler de konuşacaktım.

Kapıyı tekmelercesine çaldım. Kapıyı açan Güler teyzeye Bulut'u emanet ettim. Süratli yürüyüşlerimle salona döndüm. Hala aynı pozisyondaydılar.

Ortaya kadar gelip elimdeki orta büyüklükteki çantayı sehpaya fırlattım. Pek bir meşgul olan babam irkildi. Annem ise şaşkın değildi.

Alt dudağımı ısırıp ikisine kınadığım bakışları attım. Acıyan dudağımı serbest bıraktım. Haykırırcasına bağırdım,

"SİZDEN..." Kelimelere bastırarak konuştum, "NEFRET EDİYORUM."

"Sizden nefret ediyorum anlıyor musunuz?"

"Neler oluyor?" Habersiz gibi davranmak.. Ne güzel.

"Peki. Şöyle yapalım." Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Yavaşça bir nefes verdim.

"Bana benden ne istediğiniz söyleyin bende size onu vereyim. Ve beni rahat bırakın. He? bakın çok mantıklı. Aynen böyle yapalım."

Annem güldü. Babamsa ciddiyetini bozmadı.

"Kafayı yemişsin sen! " Yerinden kalkıp dibime kadar girdi annem. İğrenircesine baktı yüzüme. Sonra kendinden çok uzak olan şefkat takındı siması. Ama bir insana bu kadar mı yakışmaz!.
Kemikli ellerini başıma uzattı. Kafamı iki yana salladım. O ancak başörtümü çekmek için böyle bir hamle yapardı.
Kendimi geriye çektim. Yüzü soldu.

"Biliyor musunuz? Keşke üvey olsaydım. Sizi suçlamazdım. Beni sevmek zorunda dahi olmazdınız. Şimdi kanımda sizin DNA'nızı taşımazdım. Bundan utanıyorum. O kadar güzel olurdu ki.."

Babam kalkıp yanıma geldi. Ellerini omzuma koydu. Bu samimiyet nerden der gibi baktım.

"Kızım yapma. Biz ne yapıyorsak sadece senin için-" Taklit ettim gülerek,

"Napıyorsak senin için, senin iyiliğin için.. Evet, evet, evet, evet. " Kafamı sağa sola sallayarak konuştum.
"Evet kesinlikle öyle." Dalga geçtim. Annem gibi değildi babam birden sinirlenirdi.

"İyice edepsizleşmişsin. Şu haline bir bak. Bir yobaz gibisin." Tuttuğu omuzlarımı sarstı. Sarsıldım. Güçlüydü, beynim bile sarsılmıştı. "Kendine gel artık. Çıkar şu pis kıyafetleri. Biz sana böyle mi öğrettik!. İyice bozuldun. Kendine gel yoksa getirtmesini iyi bilirim."

Ellerim kendi kendine alkış tuttu. Şaşkın ifademle baktım. "Vay canına! İçinizden bir baba çıkabiliyormuş demek Serkan bey." Sinirlendi. Burun delikleri büyüyüp küçüldü.

İşaret parmağımı göğsüne bastırdım.

"Ama biliyor musun? Hepsi boş. Hiç yakışmıyor sana." Bayan annem omzumdan tutup uzaklaştırdı beni.

Mehlika i-lahzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin