17. Bölüm: Ziyaret

109 24 9
                                    

Profesör McGonagall, her zamanki gibi gri saçlarını topuz yapmış, yeşil cüppesini giymişti. Kendinden emin yürüyüşüyle Azkaban koridorlarında ilerliyordu. Görüşme odasının önünde bir seherbazın beklediğini gördü. Başıyla selam verdikten sonra "Bayan Acelma içeride mi?" diye sordu.

"Evet Bayan McGonagall efendim, buyurun."

Bir tebessümle karşılık verdikten sonra seherbazın açtığı kapıdan içeri girdi.

"Merhabalar Bayan Acelma" dedi sıcak gülümsemesiyle.

"Merhaba efendim"

"Nasılsın?"

"İyiyim, siz?"

"Teşekkür ederim ben de iyiyim." biraz duraksadıktan sonra devam etti "Onu öldürdüğüne pişman olmadığını söylemişsin."

"Ben öyle bir şey demedim ki."

"Haklısın aslında dememişsin. Seni sorgulayan seherbaz bir zihinfendarmış ve anılarında görmüş."

"Zihin ne?" duyduğu şey karşısında çok şaşırmıştı. Tabiî ki de böyle bir büyüleri de olmalıydı büyücülerin. Ama üstünde kullandıklarını duyunca şaşırmıştı.

"Bir zihinfendar. Zihinfendarlar insanların zihnine girip anılarını ya da düşüncelerini öğrenebilen kişilerdir. Tabiî bunu engellemek mümkün zihinbend yöntemiyle zihnini zihinfendarlara karşı kapatabilirsin." kıza niye bu kadar çok şey anlattığını bilmiyordu. Galiba öğretmen yanı ağır basmıştı ya da onun zihnine böyle girilmesinin yanlış olduğunu düşünmüştü.

Kafasının karıştığını görebiliyordu. Belki de birazdan ondan zihinbend öğretmesini isteyecekti.

Süeda ise seherbazın dediklerini düşünüyordu. "Bana doğru söyleyeceğine inanıyorum. Bu yüzden veritaseruma gerek duymuyorum. Evet, olayı baştan sona bana anlatır mısın?"
"Sana güveniyorum" dedikten sonra zihinfend kullanması işin ironisiydi. Şimdi sinirlenmişti işte. Gerçek bir suçlu gibi burada tutuluyor ve üstünde değişik büyüler kullanılıyordu. Belki de yemeğine ilaç bile- ah hayır onlar büyücüydü iksir bile katmış olabilirlerdi.

Profesör kaşlarının çatıldığını gördü. Odadaki öfkeli aurayı hissetti. Yumruğunu sıkıyordu ve profesörün beklediği o soru gelmişti.

"Nasıl zihinbend yapabilirim profesör?" dedi sakin bir tonla. Ama zihni hiç de sakin değildi. Sadece seherbazların onu izleyebileceğini düşünüyordu.

"Bayan Acelma, bu öyle bir günde öğrenilebilecek bir şey değil ve tek başınıza alıştırma yapmanız çok zor."

Bu açıklama karşısında bekledi, düşündü. Haklıydı ona biri daha lazımdı.

Profesör konuyu değiştirmeye çalışarak "Bay Malfoy Jr. babasına yine rüyalar gördüğünü söylemiş."

Süeda normal bir durum gibi karşılayarak "Evet, Bay Filch'i öldürdüğüm anı görüyordu." bunları derken yüzü sakin, parlak koyu renk gözleri profesöre bakıyordu. Masaya doğru eğilmiş, kollarını masa üstünde birleştirmişti. Cümleyi hafif bir baş onaylamasıyla kurmuştu.

"Ama dediğine göre bunlar farklıymış."

"Nasıl farklı?" derken yine kaşları sorgular bir biçimde çatılmıştı.

"Onu öldürdüğünüz anı değil, iyileştirdiğiniz anı görmüş."

"Hımm... Aslında bu çok da mümkün değil."

"Neden?"

"Çünkü... çünkü ben bu anıları hafızamdan silmiştim."

Profesör kıza şaşırmış ifadesiyle baktı. Bir cinayet işlemişti ve sonrasında üstünü örtmek için uğraşmıştı. Tabiî kullandığı lanet onu ele vermişti.

"Bayan Acelma, bu çok tehlikeli olabilirdi! Ya ailenizi unutsaydınız? Ya her şeyi unutsaydınız?" ses tonu şaşkınlıkla karışık bir anne edasıyla korkuydu.

"Küçük şeyler üstünde denedikten sonra kendimde denedim. Bay Filch olayından sonra bir daha aynı hataya asla düşmem."

Bay Filch demek tuhaf geliyordu. O adamı çok sevmezdi. Filch demek isterdi ama profesörün karşısında saygısızlık olacağını düşünmüştü.

Minevra McGonagall tam bir şey diyecekti ki kapıda bekleyen seherbaz içeri girerek "Süreniz doldu Bayan McGonagall"

"Ah tamam çıkıyorum." sonra Süeda'ya eğilerek fısıldadı "Bu konuşma daha bitmedi. Sonra konuşacağız."

Süeda tatlı bir gülümsemeyle "Hoşça kalın profesör" dedi.

Profesör de yine gülümseyerek "Hoşça kalın Bayan Acelma" dedi ve odadan ayrıldı.

Kapı kapanınca Süeda'nın gülümsemesi kayboldu. Buradan çıkmalıydı.

Kapı açıldı ve onu "odasına" götürecek seherbaz geldi. Kolundan tutacaktı ki Süeda seherbazın karnının altına doğru sert bir tekme attı. Adam acıyla yere düştü. İki büklüm olmuştu. Bağırmaya başlayacak diye Süeda çabuk davranıp asasını cüppesinin cebinden aldı ve Silencio büyüsünü yaptı. Sonra da ayağa kalkmasın diye "Petrifitus totalus" dedi. Seherbazın kolları ve bacakları vücuduna yapıştı. Şimdi onu biri bulana kadar böyle kalacaktı.

Adamı etkisiz hâle getirmişti ama nasıl kaçacağını hiç düşünmemişti. Aklından "Sen nasıl Ravenclaw'sın ya? Sonraki hamlenin düşünmeden hareket ediyorsun?" diye geçirdi. İç sesine göz devirdi. "Yapacak daha iyi bir şeyim var mıydı?" En azından bir asası vardı. Şimdi onu geri bile götürseler asayla bir şeyler yapabilirdi. Adamın hafızasını değiştirmeyi düşündü. Nasıl olsa önceden yapmıştı. Bir daha neden yapamasın ki?

Yerde dümdüz yatan adama ilerledi. Neyse ki büyücülerin kameraları yoktu. Ona eğilerek "Merak etme küçük bir kızın seni alt ettiğini kimseye söylemeyeceğim." dedi alaylı bir ifadeyle. Arkadaşları olsa çok eğlenceli bir an olurdu.

Asayı adama çevirdi. "Obliviate"

Hafızasını sildikten sonra yerine sahte anılar oluşturdu. Bu sahte anılarda Süeda tuvaletinin geldiğini söylüyordu. Adam da onu tuvalete yönlendiriyor ve kapıda bekliyordu. Buradan sonrasında ise mecburen oyunculuk yapacaktı. Adamı küçülttü ve eline aldı. Kafasını kapıdan uzattı. Kimse görünmüyordu.

Görünmemeye çalışarak tuvaleti buldu. Adamı kapının önüne koyup tekrar büyüttü. Kadınlar tuvaletinin içine girdikten sonra kapıda küçük bir aralık bıraktı ve o aralıktan asayı çıkararak "Çözül" dedi.

Seherbazın kolları ve bacakları büyünün ulaşmasıyla bedeninden ayrıldı. Kendine gelince başını ovuşturdu. N'oluğunu hatırlamaya çalıştı. Tuvaletin önünde olduğunu görünce ne yaptığını hatırladı. Herhâlde başı dönüp düşmüştü. Kızın hâlâ içeride olduğundan emin olmak için kapıyı tıklattı. "Küçük hanım? Orada mısın?"

"Evet, geliyorum. Ellerimi yıkıyorum." Suyu açıp ellerini yıkar gibi yaptı. Asayı tişörtünün içine iyice sakladı. Kendine aynada bakıp asanın görünmediğinden emin oldu. Kapıyı açıp dışarı çıktı. Seherbaz onu kolundan tuttu ve "odasına" yönlendirdi.

İçeri girdiğinde derin bir nefes aldı. Asasını kırdığına adamın inanıp inanamayacağından emin olamamıştı. Ama aklına gelen en mantıklı şey buydu.

Asayı çıkarıp inceledi. Asanın sahibine sadık olmayacağını umdu. Yoksa büyü yapması zorlaşırdı.

Hücresinde küçük bir ayna vardı. Oraya yaklaşıp kendine baktı. Yaptıklarını düşündü. O böyle biri değildi. Senenin başında meraklı küçük bir kızdı. Şimdi ise bir katil, bir suçluydu. Acımasızlaştığını hissetti. Asla birini öldürmezdi, birine zarar vermezdi. Ama yapmıştı. Bir kişiyi öldürmüş, bir kişiyi lanetlenmiş, bir kişiyi ise bayıltıp hafızasını değiştirmişti. Bu o değildi. Gözleri doldu. Ne yapacağını bilmiyordu. Yatağına oturdu. Dirseklerini dizlerine yasladı. Elleri şakaklarındaydı. Gözlerini ovuşturdu. Ağlamaya başladı. "Bundan nasıl kurtulacağım?" dedi. Kendini motive etmeye çalıştı. "Hayır, ağlamamalıyım. O benim kararımdı ve kararımın arkasında durmalıyım. Ve ona ulaşmalıyım."

Hogwartstakiler [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin