Hogwartstakiler [Düzenleniyor]

2. Bölüm: Diagon Yolu

Az önce ne yaşamıştı öyle? Rüya olup olmadığını anlamak için birkaç kere kendini cimcikledi. Çatlak Kazan denen yere vardıklarında bunun bir şaka olamayacağı fikri kafasına yerleşmişti. Ancak kendilerine yardımcı olan adamın duvara belli bir ritimde tıkladığı zaman duvarın açılıp Diagon Yolu'nun kendisini göstermesi ona yine de tuhaf gelmişti. Korkak adımlarla annesiyle birlikte içeri girdi. Her tarafta tuhaf görünümlü insanlar vardı. Bazıları vitrinleri incelerken bazı büyücü çocukları da etrafta koşuşturarak eğleniyorlardı. Işık hepsini süzerek ilerlerken birine çarptı. Başını kaldırdığında gözleri buz mavisi olanlarla buluştu. Çocuk kendi yaşlarındaydı. Açık renk sarı saçları vardı. Çocuk gülümseyerek "Merhaba benim adım Scorpius Malfoy" dedi. Işık da hemen "Merhaba ben de Işık Saygılı" dedi. "Tanıştığımıza memnun oldum. Bir Muggle-doğumlu olmalısın. Yoksa kimse etrafı bu kadar dikkatli incelemez." dedi Scorpius. Işık tuhaf bir bakışla "Muggle-doğumlu mu?" diye sordu. Bunun üzerine Scorpius "Demiştim" diye mırıldandı. Sonra da "Büyücü olmayanlara muggle denir. Ama sen bir cadı olduğun için ve annen ile baban büyücü olmadığı için Muggle-doğumlu oluyorsun." diye açıkladı. Işık kafasını anladığını göstermek için salladı. Scorpius ona birinin seslenmesiyle o tarafa baktı. Işık da o yöne bakınca aynı Scorpius gibi sarışın ve buz mavisi gözleri olan adamı gördü. Babası olduğunu tahmin etti. Scorpius: "Benim gitmem gerek Hogwarts'ta görüşürüz" dedi ve babasının olduğu yöne yürümeye başladı. Bunun üzerine Işık yürümeye devam etti. Annesi elinde parşömen gibi bir şey tutuyordu. Orada gerekli malzemeler yazıyordu.

İlk maddede asa yazıyordu. Yanında ise Ollivander'ın Asa Dükkanı. Gözleriyle etrafı taradıktan sonra orayı gördü. Binanın üstünde "Ollivander's" yazıyordu. Oraya yöneldiler.

İçeri girdi. Heyecanlanmıştı. Kapıyı ittirdiğinde bir zil sesi duydu. Anlaşılan müşteri geldiğini haber veren zildi bu. İçeri girdiğinde onlarca raf ve rafların üstünde yüzlerce asa kutusu gördü. Ortadaki masaya yaklaştı. Yaklaştığında biraz yaşlıca bir adam da rafların arasından çıkıp masaya yaklaştı. Işık onun Ollivander olduğunu düşündü. Ollivander: "Merhaba küçük hanım. Hemen size bir şeyler getireyim." ve adam rafların arasında tekrar kayboldu. Birkaç dakika sonra elinde bir asa kutusuyla tekrar belirdi. "Al, bunu dene bakalım." dedi. Işık asayı eline alır almaz asadan rastgele ışıklar çıkmaya başladı. O da korkarak hemen asayı masanın üstüne bıraktı. Ollivander: "Hımm... Bir de şunu dene bakalım." diyerek başka bir asa uzattı. Işık eline alırken sanki şu ana kadar eksik olan bir parçası tamamlanmış gibi hissetmişti. Ollivander: "İşte bu tam sana göre. Ejderha kalbi özü, ladin, 10. 9"" dedi. Annesinin o Scorpius'la konuşurken Gringotts'ta çevirdiği yedi Galleonu Ollivander'a uzatırken teşekkür etti ve annesiyle oradan ayrıldılar. Bir sonraki madde olan cüppe almak üzere Madam Malkin'in Her Duruma Göre Cüppeleri'ne yöneldiler. Madam Malkin, ölçülerini aldıktan sonra ona uygun olan kıyafetleri verdi ona da parasını ödediler ve oradan ayrıldılar. Şimdi diğer malzemelerdeydi sıra: kazan, iksir şişeleri, ders kitapları, teleskop...

*****

Az önce gördükleri ve duydukları karşısında merakı iyice artmıştı. Sihirli duvardan geçince Çatlak Kazan'daki büyücünün dediği gibi Gringotts'a gittiler. İçeri girince orayı incelemeye başladı. İncelemeyi hep sevmişti zaten. Küçükken küflenmiş ekmekleri alıp mikroskop altında incelerdi. Gringotts'un içini bir koridora benzetmişti. "Koridorun" yanındaki cincüceler bir şeyler yazıyor, kağıtları karıştırıyorlardı. Koridorun sonuna vardıklarında oradaki cincüceye durumu açıkladılar. Cincüce de verdikleri €'nun değeri kadar Galleon, Sickle ve Knut verdi. "29 Knut 1 Sickle; 17 Sickle 1 Galleon yapar." diye açıklamada bulundu.

Oradan ayrılırarak Ollivander's' a yöneldiler. Birkaç asa denemesinde sonra tek boynuzlu at kılı, karaçam, 10 ¼" onu seçti. Bunu Ollivander söylemişti. "Unutma ki asa, büyücüyü seçer." Asena, asasıyla büyü yapmak için sabırsızlanıyordu. Tam Ollivander's'tan çıktıklarında kıvırcık koyu kahverengi saçlı ve açık kahverengi gözlü bir kız ona: "Merhaba, acaba Madam Malkin'in Her Duruma Göre Cüppeleri'ne  nasıl giderim biliyor musunuz?" diye sordu. Asena da tam oraya gideceklerini söyledi ve ona yolu göstermeyi önerdi. Kız kabul etti ve ekledi: "Bu arada benim adım Süeda Acelma" dedi. Asena bunun İngilizce bir isim olmadığını anlayarak Türkçe "Ah sen de mi Türksün?" diye sordu. Süeda Türkçe devam etti: "Ne güzel! Peki, senin adın ne?" Asena kendini tanıttı ve Madam Malkin'in Her Duruma Göre Cüppeleri'ne doğru yürümeye başladılar. Kıyafetlerini aldıktan sonra alışverişlerini birlikte yapmaya karar verdiler. Süeda daha asasını almamıştı. Ollivander's'a gittiler. Anka kuşu tüyü özlü, akasya ağacı 12¼" de Süeda'yı seçtikten sonra diğer eşyaları almak için dolaşmaya başladılar.

*****

Kitabından ayrıldığı için artık üzülmüyordu. Çünkü yeni bir macerayla karşı karşıyaydı. Dışarı çıkmak ona iyi gelmişti. İlk önce Ollivander's'a gidip tek boynuzlu at kılı özlü, asma, 11" olan asasını aldıktan sonra Madam Malkin'e gidip kıyafetlerini almıştı. Flourish and Blotts yazan dükkanın vitrininde kitap olduğunu görünce hemen oraya girdi. Büyücü kitaplarını oldukça merak ediyordu doğrusu. İhtiyacı olan kitapları aldıktan sonra diğer kitapları incelemeye başladı.

Oradan da çıktıktan sonra birkaç dükkan daha gezdi ve alışverişini tamamladı. 1 Eylül sabahını sabırsızlıkla bekliyordu.