16

3.3K 180 132
                                    

Media: Ferit Demir Kuday

İyi okumalar :)

---

Yurt dışına geldiğimizde Serpil'in babasının evine gelmiştik. Sanki iki saat havada kalmamış da Türkiye'den buraya yürümüş gibi herkes yorgundu. Hadi bunlar çocukluğundan beri zengin, zenginlik yorgunluğu bunlar ama Öykü'nün de yorgun olması ayrı bir tuhaftı. 

Ben gezmek istiyordum ama hepsi yorgundu bu nedenle ben de evi gezmeye başladım. Boş bir oda görünce içeriye girdim. Kitaplar ve koltuktan ibaretti. Kapının kapanmasıyla kapıya baktım. Batuhan kapıya yaslanmış bana bakıyordu. Başlıyoruz yine Batuhan ve çapkınlıklarına.

Batuhan'a yaklaştım. "Niye elini belime sarmıyorsun?" Diye sordum, Batuhan ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. "Hamilesin sen, çocuğum kıskanır falan olmaz yani." Kaşlarımı hafifçe çattım. Geri çekilip kollarımı göğsümde bağladım. "İyi dokunma bana." Küçük bir çocuk gibi ona trip atıyordum.

Kafamı başka tarafa çevirdiğimde Batuhan belime ellerini sarıp sıkıca  kendine çekti. "İstemiyorum." Diye konuştum. Batuhan kapıya geri yaslanınca boynumu öptü. "Ya istemiyorum." Ne kadar istesem de naz yapmak çok hoşuma gidiyor. "Çekilirim." Hızla ellerimi boynuna sardım.  

"Çekilme."

"İstesem de çekilemiyorum zaten."

Dudağına yaklaştım. "Çok tatlısın, seni öpmemek için kendimi zor tutuyorum." Batuhan dudağıma bakarken "Niye kendini tutuyorsun?" Diye konuştu. Tamamen geri çekildim. "Çünkü midem bulanıyor..." Ellerimi karnıma götürüp yavaşça okşadım.

Batuhan elini karnıma koyup "Hamile olduğuna üzüleceğim şimdi." Diyerek iç çekti. Gülümseyerek izledim moralinin bozulmasını. Nedenini bilmiyorum ama çocuk gibi davranması hoşuma gidiyor. Galiba aşık olduğuma kesin olarak eminim.

Kapıdan çekilip kapıyı açtı. "Gel biraz hava alalım." Dedi, kafamı onaylarcasına salladım. Elini uzattığında uzattığı eli sıkıca tuttum. Batuhan ile beraber evin üst katında bulunan terasa çıktık. Teras fazlası ile büyüktü. Birer ev salıncağı vardı. Kocamandı!

Ben etrafa bakınırken Batuhan arkamdan bana sarıldı. Çenesini omzuma koyup "Seni çok seviyorum, biliyorsun değil mi?" Diye sordu. Gülümsedim. "Biliyorum, ben sevilmeyecek insan mıyım?" Bütün egomu ve şımarıklığımı burada kullandık diyebilir miyiz? Deriz tabi. Niye demeyelim?

Batuhan boynumu öperken kapının açılma sesiyle kapıya baktım. Öykü içeriye girmişti. "Ne yapıyorsunuz?" Diye sordu merakla. Batuhan geri çekilince tamamen Öykü'ye döndüm. "Sohbet ediyorduk." Diye cevapladım sorusunu. Öykü gülümseyince eğilip ona baktım. "Ne istiyorsun?"

"Dışarı çıkmak." Aslında bunu ben de istiyorum. Öykü üzerinden bunu sağlayabilirim. İlk defa işe yaradın be Öykü.

Batuhan yanımıza doğru eğilip "Yorgun değilseniz çıkalım." Dediğinde Öykü sevinçle çığlık attı. Batuhan'a bakıp gülümsedim. Ayağa kalkıp hep beraber Serpil onların yanına geçtik. İkisi de yorgun bir şekilde koltukta uzanıyorlardı. "Biz dışarıya çıkıyoruz, geliyor musunuz?" Diye sordum. Serpil iç çekerken Ferit cevap verme zahmetinde bulundu. "O kadar yorgunum ki, ayağa kalkacak halim yok." Tabi onlar da haklı, tırnaklarıyla koca tarlayı kazıdılar (!)

Evde çıkınca Batuhan bizi gezdirmek için kalabalık bir yere görürdü ve benim orada ilk gördüğüm şey maraş dondurması satan bir adamdı. Şaka her halde? Türk kanı damarıma o kadar işlemiş ki Türk birilerini görüyor gibi hissediyorum.

O adamın gerçek olduğunu ise yanına giden kişilere dondurmayı uzatıp vermemesinden anladım. "Maraş dondurması alalım mı?" Diye sordum bir hevesle. Batuhan ve Öykü zaten dememi bekliyormuşcasına adamın yanına yürümeye başladılar. 

AşiretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin