Elimin zor geçtiği aralıktan elimi uzatarak sembole dokundum. Düğmeye benzer bir şeye bastığımda önümdeki raf hareketlerndi. Elimi çekerek birkaç adım geriledim. Şaşkınlıktan aralanan dudaklarım ve sonuna kadar açılmış gözlerimle rafın sağa doğru ilerlemesini izliyordum. Karşımda küçük bir giriş oluşmuştu.
İçimdeki korku büyüyordu. Ne olduğu hakkında korkunç fikirler yankılanıyordu kafamın içinde. Tüylerim diken diken olmuş korkulu gözlerle bakıyordum. Korkumun aksine merak beni içeriye itiyordu.
Merak ve korkum arasında gidip gelirken cesaretli yanım, kitli kapılar ardından çıkarak destek oldu merakıma. Yavaş adımlarla girişe doğru ilerledim.
İçeri girdiğimde gördüğüm tek şey dolaplar ve çekmecelerdi. Gri duvarları kaplayan çekmecelere yaklaştım. Hepsinin ütünde yazılar vardı, isimler. Kendi ismimin bulunduğu çekmeceyi aramaya başladım. İsmimi gördüğümde yutkundum. Kazağımın kollarını elerime kadar çektim, sonuçta neyin ne olacağı belli olmazdı. Ayrıca böyle gizli bir yerde parmak izimi bırakamazdım. Ellerimin titremesine aldırmadan çekmeceyi açtım. İçinde bir çok dosya vardı. En öndekini alarak incelemeye koyuldum.
Gördüğüm resimlerle şoka uğradım. Benim birbirinden farklı onca resmim! Ne işi vardı burada?
Bu işin ciddiyetini kestiremiyordum artık.
Gözüm saate takıldığında yemek saatinin geldiğini gördüm. Eğer zamanında aşağı inmezsem burayı kontrole gelirlerdi.
Titreyen ellerimle dosyayı en öne koydum ve çekmeceyi kapattım. Birkaç adım gerilediğimde gördüğüm isim beni duraklatsa da, yakalanmayı göze alamazdım. Aklımın Jacob isminin yazılı olduğu çekmece kalacağını bilsemde hızlı adımlarla çıktım.
Sembolun yanında ki düğmeye bastığımda rafın eski yerine gelmesini izledim. Bu kütüphanenin neden burda olduğunu merak ediyordum. Böyle bir yerde neden kütüphane olsun ki? Ama cevabını bulmuştum bu sorunun, bu kütüphane sadece formaliteydi.
Ellerimi saçlarımın arasından geçirerek derin bir nefes aldıktan sonra yemekhaneye inmem gerektiğini hatırlayarak yavaş adımlarımı attım.
Kapıyı açtığımda eli havada kalmış Olivia yı görmemle irkildim.
"Hey iyi misin?Yüzün bembeyaz oldu Ashley?"
"İyiyim, birden seni görünce korktum."
"Tamam, hadi yemekhaneye inelim."
*********
Olivia kaşığını tabağının kenarına koyarak sandalyesinde doğruldu.
"Hiç bir şey yemiyorsun."
"Tokum."
"Hiç bir şey yemedin ama." dedi kaşlarını kaldırarak. Cevap vermeyince derin bir nefes aldı.
"Neyin var Ashley?"
"Burada olmamız bile bir sorun değil mi Olivia?" gözlerimi gözlerine dikerek kaşlarımı çattım. O da dik oturduğu sandalyenin arkasına yaslanıp tabağını incelemeye başladı.
"Haklısın." gözlerini tabağından alarak bana dikti. "Haklısın ama bir şeyler yemen gerekiyor. Kendini cezalandıramazsın."
Bakışlarımı Olivia'dan ayırarak yanında oturan, bizi izleyen kıza baktım. Ona baktığımda bakışlarını çekerek yemeğine devam etti.
Gözlerimi kızdan ayırarak yemekhaneyi izlemeye devam ettim. Jacob ın burda olmadığını fark ettim bir süre sonra. Ama nerede olduğundan hiç nir fikrim yoktu, bende bu düşünceyi zihnimin derinliklerine gönderdim.
"Ben gidiyorum." dediğimde Olivia kaşlarını çatarak tabağımı işaret etti. Beni düşünmesi güzeldi, ama gerçekten iştahım yoktu.
Omuz silkerek sanlayemden kalktım ve yemekhane kapısına ilerledim.
Merdivenlerden çıkarken hafif baş dönmesiyle demirden tutundum. Gözlerimi kapatıp biraz beklediğimde hafiflesede oturma ihtiyacı hissettim ve merdivenlere oturdum. Baş dönmem tamamen geçtiğinde hava almamın iyi olacağını düşünerek bahçeye çıktım.
Bankta oturan Allison ve Emily yi gördüğümde yanlarına gittim.
"Selam." dediğimde ikisi de bana döndü.
"Selam."
"Oturabilir miyim?"
"Tabi ki." dedi hafif gülümsemesiyle Emily.
Kızlarla konuşmaya daldığımızda hava almanın iyi geldiğinin farkına vardım.
**********
Bir süre sonra Olivia ya fazla sert davrandığımı fark ettim, beni düşünüyordu sonuçta. Ama hala kütüphanede ki olayın şokunu yaşıyordum.
"Benim gitmem lazım kızlar, görüşürüz yine."
"Tamam görüşürüz."
İçeri gireceğim sırada dışarı çıkan Olivia yı görerek durdum. Beni gördüğünde ona elimle gelmesini işaret ederk yanımda ki banka oturdum.
O da yanıma gelerek yandan bir bakış attı.
"Ne var?" yalandan attığı tribe karşılık kafamı yana yatırdım.
"Hadi ama, özür dilerim." yine dik oturduğu banktan yandan bakış attıkdan sonra boşverip rahat bir biçim aldı.
"Ama seninde bir şeyler yemen gerekiyor, anlaştık mı?" ona mızmızlanacağım sırada tek kaşını kaldırarak bana bakmayı sürdürdü. Pes edercesine cevapladım.
"Tamam."
Memnun olmuşcasına gülümsediğinde benim yüzümdede hafif gülümseme belirdi. Evet onu gerçekten kardeşim gibi görüyordum.
"Barıştık mı?"
"Sorun değil, normal zaten. Bu kadar çabuk alışmanı beklemiyorum buraya." alışmak istemiyordum ki.
Ona kütüphaneyi anlatmak istiyordum ama kararsızdım. Ben buraya alışmak istemiyorken aksine Olivia buraya alışmış, kabullenmişti. Vericeği tepkiyi kestiremiyordum. Ben çıkış yolu ararken onun benim yanımda olup olmayacağını bilemiyordum işte. Alışmıştım ona, onun benim aksime burayı kabullenmiş olması zorlaştırıyordu aslında işleri. Bana güvenir miydi?
Belki o da istese bile çıkamazdık burdan, gerçek de olabilirdi bu. Ama daha savaşmadan pes etmek korkakların işiydi, ben korkak değilim.
Selaam :)
Bu bölüm içime sinmedi ama arayı uzatmak istemedim ve baya uğraştım bölüm için.
Kapak yapmak isteyenler varsa yorum olarak belirtsin, yapılırsa çok sevinirim.
Lütfeen yorum yapın, yorumlarınıza çook ihtiyacım var.
Sorularınız varsa yorum olarak sorabilirsiniz, elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım.
Bölüm için yorum ve votelerinizi eksik etmeyin lütfen, en uzun yoruma bölümü ithaf ederim.
Öpüldünüüz :*
![](https://img.wattpad.com/cover/26647066-288-k734360.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark House
AventuraDark House, olasıdışı yaşanmışlıkların olduğu karanlık bir labirentti. Ve onlar için her gün belki de ölüme, her saniye karanlığa bir adımdı. Ashley karmaşık oyunun piyonlarından biriydi. Ve en büyük bilinmezliklerin başrolü.. Karanlığaydı isyanı...