Bölüm şarkısı: Adam Jensen - The Mystic
❝ Yavaşça başını kaldırdı Jungkook. Gözleri kapalıyken ağzını aralayarak sırıttı. Eskisinden de büyük ve sivri dişleri resmen parlıyordu. Herkes daha şokunu atlatamadan Taehyung'a seslendi;
" Merhaba, Taehyung."
Ardından gözlerini açtı. O anda odadan soğuk bir fırtına geçtiğine yemin edebilirdi Taehyung. Herkes olduğu yerde irkildi. Jungkook içinde siyah dalgalar olan kırmızı gözlerini dikmiş Taehyung'a bakıyordu gülümseyerek.❞
Güç, insanların yüzyıllar boyunca elde etmeye çalışıp kontrol edemediği yegane istekti. Öyle kuvvetliydi ki, onu elde eden kendine hakim olamaz yapmaması gereken şeyler yapardı. Sonunda evren tarafından cezalandırıldığında kaçınılmaz son gelip onu yakalar ve aklını başından alarak başlardı her şeye.
Odanın bir duygusu olsaydı, bu kesinlikle sınırsız korku olurdu. Herkes tüm hücrelerine kadar korkuyla dolmuş biraz hayret, biraz da hayranlıkla onu izliyordu.
Jeon Jungkook'u
Taehyung engelleyemediği korkusuyla ona yaklaşmak istiyordu. Fakat, buna gerek kalmadı.
Jungkook bilgeye doğru döndü. Ölümün eşiğinden dönmüş olmanın yüzüne verdiği soğuk ifadeyle hızla ona doğru gitti. Eğer bilgenin seçme hakkı olsaydı, asla kendisine gelen Jeon Jungkook'un soğuk gülümsemesini görerek ölmek istemezdi.
Ellerini bilgenin kalbine götürdü. Derisini delip geçen tırnaklarında ona ait hücreler olması midesini kaldırsa da kalbini yerinden çıkardı. Bu sırada kanın ve damarların odanın içindeki yapış yapış çıkan sesi hiç kimsenin gözlerindeki sahneyi silecek kadar ürkütücü değildi.
Elini aldığı kalp anında siyaha dönüp ateş alırken tekrar gülümsedi Jungkook. Askerlere döndü.
" Götürün şunun cesedini."
Askerler sadece birkaç dakika önce zindana götürmek üzere oldukları adamın bu kez cesedini götürmenin şokunda Jungkook'tan kurtuldukları için seviniyordu.
Tamamen kararıp kurumuş olan kalbi yere attı. Attığı anda kalp yok olmuştu.
Geriye Taehyung, Yoongi, Jimin ve Bay Kim kalmıştı. Taehyung'un kahverengisini oldukça özleyeceğini şimdiden hissettiği siyah ve kırmızı gözleriyle onlara döndü Jungkook. Hiçbir duygu belirtisini anlamak imkansızdı. Kırmızı o kadar yoğun parlıyordu ki gözlerine bakmak bile imkansızdı.
Gözleri az önce parlamaya başlamıştı. Fakat tuhaf olan bununla birlikte dövmesi de parlamaya başlamıştı. Ne olduğunu çok merak etse de sormak için yeterince cesareti yoktu. Karşısındaki adam bambaşka birisiydi.
Onunla konuşmak istiyordu fakat alacağı cevaptan öylesine korkuyordu ki ağzını bile açmak istemedi. Sanki onu duymuş gibi Yoongi derin bir nefes alarak Jungkook'a baktı.
" Neden onu öldürdün?"
" İhanet etti. Öleceğimi bilmesine rağmen yalan söyleyerek ölmeme göz yumdu."
" Tanrı aşkına hala hayattasın demek ki etmemiş nasıl böyle yapabiliyorsun?"
"Anlayacağını düşünmüyorum Yoongi, o adamın gerçek yüzünü olduğu gibi görüyorum. Neler sakladığı, neler düşündüğünü veya duyguları gibi. Tıpkı Bay Kim'in neler sakladığını gördüğüm gibi."
Taehyung anında babasına döndü. Onun bir şeyleri söylemediğini ve sakladığını biliyordu zaten. Ama ne saklıyordu?
" Jungkook bak düşündüğün gibi değil. "