Bölüm Yirmi Altı

3.4K 329 132
                                    

Bölüm Şarkısı: Fall Out Boy - Centuries

Yoongi'nin fazlasıyla endişeli ve sinirli çıkan sesini duyduğunda çoktan bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı.

" Jimin'in, casus olduğunu öğrenmişler." ❞

Sevginin veya aşkın, adı sürekli değişen o duygunun her şeyin üstünden geldiğine inanırız. Her zaman en büyük ve en yüce duygunun bu olduğuna düşünür ona göre hareket ederiz. Fakat biz insanların unuttuğu bir şey varsa o da Dünya'yı asıl değiştiren şeyin nefret olmasıdır. Birine veya bir şeye duyulan nefret bizi her zaman onu değiştirmeye iter. İşte bu yüzden sanılanın aksine en büyük duygu nefrettir.

Rahat bir akşam geçireceğini uman Yoongi için işler hiçte öyle gitmemişti. Hatta rahat bir gün değil, kendisinin en kötü günü bile olabilirdi bugün.

Koltuğuna uzanmış uyuklarken aldığı telefonu idrak etmesi bayağı bir zamanını almıştı. Jimin, onun Jimin'i tehlikedeydi. Her ne kadar boyutunu bilmese de çok kötü şeyler olduğunu kalbinin en derinlerinde hissedebiliyordu.

Yapabileceği çok şey yoktu. Şu anlık onun yapabileceği tek şey, kendisinden daha mantıklı düşünen ve tamamen kasabanın sorumluluğu üzerinde olan Jungkook'u aramaktı. Onun en iyi yolu bulacağına inanıyordu.

Onun telefonu açmasını beklerken ki geçen sürenin bu kadar uzun geleceğini hiç bilemezdi. Her dakikası, her saniyesi onun için ayrı bir önem arz ederken beklemeye tahammülü yoktu.

Karşısından gelen sesi duyduğunda cevap verememişti. Sanki sesi içine kaçmış geri çıkaramıyor gibi hissediyordu. Dudakları düğümlenmiş sesini dışarı duyuramıyordu.

" Yoongi Hyung?"

"Jimin'in, casus olduğunu öğrenmişler."

Telefon anında yüzüne kapanmıştı. Dert etmedi. Biliyordu, Jungkook her zaman onun için bir yolunu bulurdu. Kendisinden küçük olmasına rağmen her zaman ona imrenmişti Yoongi. Bu adam onun küçüklüğümden beri yanında olan tek ailesiydi. Şimdi Yoongi, başına gelebilecek en kötü şeyi yaşarken ona sığınıyordu. Çünkü biliyordu, Jungkook asla onu yüzüstü bırakmazdı.

Diğer taraftan Taehyung Yoongi'nin söylediğini duymuş telaşla ne yapmaları gerektiğini soruyordu Jungkook'a. Seçenekleri gözden geçirdiğinde de çok bir şey kalmıyordu geriye. Bunu kendisi de biliyordu ama Jungkook'un başka bir çıkış yolu bulmasını umuyordu.

Tabii Jungkook hızlıca üstüne giyip kendisinin evine giderken çıkış yolunun bu olmasını beklemiyordu. Kendisi de ardından üstünü giyinip çıktığında Jungkook'un çoktan eve vardığını fark etmişti.

Acele etmesi gerektiğinin farkındaydı, son olaylara bakılırsa pek barışçıl bir konuşma olmayacağını biliyordu.

Koşa koşa kapıya vardığında zaten açık olduğunu gördü. İçeri girdi. Salona daha girmeden onları görmüştü. Jungkook babasının yakasını kavramıştı. Yüzüne doğru tüm gücüyle bağırıyordu.

"NE HALT YEDİĞİNİ SÖYLE OĞLUN DA DUYSUN"

Adam çok zor konuşurken Taehyung ona acıyarak bakıyordu. Emindi artık onun bir şeyler yaptığına.

"Ben hiçbir şey yapmadım"

Jungkook sinirle gülümsedi, birazdan burada kıyametin yaşanacağını biliyordu Taehyung. Babasının yüzüne yumruk attığında şaşırmamıştı bile.

Adam burnundan oluk oluk gelen kanı elleriyle durdurmaya çalışırken
"lanet olsun" diye bağırdı. Bayan Kim ise her şeyden habersiz geldiği salonda gördüğü manzara karşısında ne yapacağını bilemedi, elini ağzına kapatarak şoka girmekle yetindi.

WHO AM I? | TaeKook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin