Özel Bölüm #3

2.4K 199 38
                                    

Bölüm şarkısı: He is we, Owl city - All about us

Herkese merhaba;

50K için yazmış olduğum Namjin özel bölümüyle karşınızdayım.

Ben bu bölümü yazana kadar kitap 70 bin okunmayı geçti, bunun için üzgünüm. Tabii ki de normal bir bölüm bekleyenler vardır, bunun için de üzgünüm.

Fakat rahatlıkla, biraz gururla biraz da utangaçlıkla şunu söylemeliyim ki; finali yazdım. Sonunda elimi ulaştırdım ve umarım kitaba uyacağını düşündüğüm bir finali yazabildim.

Bu kez gerçekten sözümü veriyorum, uzunca sürmeyecek yayınlamam. Sadece istediğim okunma sayısına ulaşmasını bekleyeceğim. (Merak etmeyin büyük bir şey beklemiyorum)

Duyuruyu başta yapmak istedim ki özel bölümü okumayanlar da okuyabilsin diye.

Bu bir devam bölümü değildir, kurgudan bağımsız bir bölümdür.

O zaman;

Herkese iyi okumalarrr

^^^

Namjoon elindeki kitaptan başını kaldırdı. Kucağında yatan sevgilisine sevgiyle baktı. Her zaman olduğu gibi kendisine kitap okumasını istemiş ve daha bir bölüm bitmeden uyuyakalmıştı.

Kitabını kenara koyup ellerini güzel manzarasına dokundurdu. Bu dokunuş onun için o kadar değerliydi ki sevgilisini sanki kırılacak bir porselenmiş gibi seviyordu. Usta bir sanatçının elinden çıkmış nadide bir eser, Kim Seokjin'e ancak bu yakışırdı.

Dokunmaya kıyamadığı bir yüzü, koklamaya kıyamadığı ipeksi saçlara sahipti. Bembeyaz yüzünü çevreleyen simsiyah uzun saçları onu adeta bir heykel gibi gösteriyordu.

Kim Seokjin onun için şu ana kadar öğrendiği vampirler soğuktur genelgesinin yıkılış maddesiydi. Bu adam soğuk tenine rağmen sımsıcak kalbiyle her zaman Namjoon'ununu ısıtırdı.

Şu ana kadar vampirleri tek düze bebek zannederdi, fakat karşısındaki adam öyle eşsiz öyle alışagelmişin dışındaki bir güzelliği sahipti ki Namjoon ona her dakika, her saniye, her salise tekrar aşık oluyordu.

Bu kocaman adam kalbinde küçük bir çocuğun yarasını taşıyor, yıllardır o yarayı içinde besliyor ve kapanmasına asla izin vermiyordu. Namjoon elbette o yarayı kapatamazdı, buna cüret bile edemezdi. Yarasını, kardeşini unutturmak onun haddine olacak şey değildi. Fakat kardeşini unutturamıyorsa kalbine acıdan başka şeyler de vermeliydi. Yıllardır kan pompolayamayan bunun yerine acı pompalayan bu kalp biraz da sevgi pompalamalıydı. Namjoon bunu başarmıştı. Hayatındaki en büyük niteliği kesinlikle buydu onun için.

Seokjin ile bir ilişki dahilinde olması kesinlikle kolay olmamıştı. Fakat buna değer miydi? Kesinlikle değerdi.

Her şeyden önce iki farklı ırktan insanın birleşmesi lanet olarak görülürdü, uğursuzluk getirirdi ve doğacak çocukları mutlaka kalbinde nifak tohumları taşıyan bir cadı olurdu.

Toplumun asla yıllara ve medeniyete göre değişmeyen temel yapı düşünceleri vardı. Bu düşünceler öyle yerleşirdi ki zihne, tıpkı su içmek veya yemek yemek gibi normal gelirdi insanlara. Halbuki biraz olsun oturup düşündüklerinde aslında ne denli saçma olduğunu kavrayabilirlerdi. Fakat buna rağmen insanlar yeni şeyler keşfetmeyi sevmezlerdi, yeni düşünceleri hiç sevmezlerdi.

İşte bu yüzdendir ki yüzyıllardır kurtlar ve vampirler asla bir birliktelik kuramamış, kuranlar yakılıp yıkılmıştı.

İlk başta bu düşünceye karşı çıkmaları gerekmişti. Seokjin, Namjoon'a açıldığında Namjoon evet demeden hazırdı zaten buna. Tek tek bu insanlarla savaşıp aslında ne denli saçma şeyler olduğunu göstereceklerdi. Hem kim bilirdi, belki de arkalarından yollarında yürümek isteyen Yoongi ve Jimin gibi birileri çıkabilirdi?

Çocuklara gelince, onlara bunu söylemek başta çok tuhaf hissettirmişti. Fakat hiçbirinin değişmeyen yüz ifadesi, sanki komik olmayan bir sitkom izliyormuş gibi oynamayan mimikleriyle aslında ne kadar kötü bir oyunculuk yaptıklarını ve her şeyin aslında ne kadar belli olduğunu fark etmişlerdi.

Seokjin ile birlikte olduğu süreç boyunca çok şey öğrenmişti Namjoon. Kalbine dair yeni şeyler keşfetmesi bunların başında geliyordu. Yaşadığı yıllar boyunca her şeyi öğrendiğini, her şeyi deneyimlediğini düşünüyordu. Fakat bu adam her saniye ömrünün geçmiş zamanının ne kadar boş olduğunu vuruyordu sanki yüzüne.

Çok aşıktı Namjoon, Seokjin'e bakmaya kıyamayacağı kadar aşıktı. Ondandır ki şu an dokunurken bile parmak uçlarıyla dokunuyor, uyanırsa kendini affetmeyeceğini söylüyordu.

Fakat çok hafif olan uykusuyla Seokjin zaten kitabı koyduğundan beri uyanıktı. Onun yüzüne bu şekilde dokunmasını çok seviyor, bu parmakların sahibine her an daha fazla aşk duyuyordu.

Ellerini kaldırdı ve parmakların üstüne dokundu. "Namjoon"

"Hm" gözlerini açtı. Karşısındaki adam kahverengi gözlerine sanki daha fazla duygu yükleyebilirmişcesine ona bakıyordu. Gözleri sonsuz bir duygu okyanusu, göz bebekleri ise ona açılan kapıydı. Seokjin'in gözleri ise gediğine girmesi gereken anahtardı.

Anahtarı çevirip sonsuz okyanusuna girerken tereddüt bile etmedi, bunu göz göze geldikleri her an yapıyordu zaten. Namjoon derinlerde saklı hazinesini ona göstermekten asla gocunmuyor, büyük bir şefkatle sunuyordu. Seokjin'e ise karşılığını vermek kalıyordu.

Ellerini yanaklarına götürdü. Yüzünü avuçladı. İşte bu kısım ikisinin de kalplerinin ateşlenip eriyecek kıvama gelene kadar yandığı noktaydı. Öyle bir sıcaktı ki orası, kuşkusuz dokunduğu her yeri yakardı.

Avuçladığı yüzü kendine yaklaştırdı. Dudaklarını sanki bir buse kondurmak ister gibi dokundurduğunda duygu selinden ağlayabilirdi. Ona karşı hissettiği bu duygular kesinlikle sınırın ötesindeydi.

Dudaklarına değen dudaklara tekrar bir öpücük kondurdu.

Tekrardan hissetti aynı şeyleri.

Araladı dudaklarını, onun dudaklarını kendi hapsine aldı. Alt dudağını emiyor, kendi üst dudağını ise ona sunuyordu. Namjoon'sa buna büyük bir zevkle karşılık veriyor, en güzel hediyesini memnuniyetle kabul ediyordu. Ardından dudakları arasından açılan kapıdan dillerini çıkarıyor ve bu anı mühürlüyorlardı.

Her ne kadar normal olsa da, bu şey ikisi için büyük bir kutsallık taşıyordu. Birbirlerinin sahip oldukları en güzel şey olan bu adamlar daha birbirlerine dokunmaya kıyamazken dudaklarını dans ettiriyor ve bu an onlar için en kıymetli zamanlarını oluşturuyordu.

O ikisi birbirine her zaman susuzdu, her zaman açtı. Hiçbir zaman birbirlerine olan ihtiyaçları gitmeyecek, her daim onları isteklerinin en yüksek seviyesinde tutacaktı.

O ikisi birbirlerinin en özeli, en güzeli, en kıymetlisiydi. Gerisinin ne önemi vardı?

🎶🌙

Who am i? Kitabı içinde kullandığım bütün şarkıları Spotify'da liste halinde getirdim. Profilimdeki hesabımın linkinden bulabilirsiniz ♡

Son olarak, maalesef ki bundan sonra her 10 bin için bir özel bölüm gelmeyecek. Bunun yerine 100K olduğunda atacağım ♡

 Bunun yerine 100K olduğunda atacağım ♡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendinize iyi bakın ♡

WHO AM I? | TaeKook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin