Bölüm şarkısı: Taylor Swift - Call it what you want
❝Üstünü bile örtmeden orada öylece uyuyakaldı yüzünde minik bir tebessümle. ❞
Aşk sevginin basitleştirilmiş halidir. İnsanlar her ne kadar daha yoğun olduğunu savunsa da aşk hiçbir zaman sevginin yerini tutamaz. İnsanlar aşk denilen kelimeyi basitleştirmiş, sadece iki karşı cins insanın birbirine duyduğu arzuyu aşk yerine koymuşlardır. Aynı cins insanların birbirini sevmelerini ise türlü hakaretlerle donatmış, kötülemişlerdir. Halbüki asıl aşk denilen sevginin onların arasında olduğunu bilmiyorlardı. Tüm topluluğa, Dünya'ya karşı çıkmak, sırf sevdiğin için kolay değildi. Ve onlar bunu başarıyorlardı. Asıl ucube yerine konulması gerekenin kendileri olduklarının farkında değillerdi. Ne olursa olsun bir insana hiçbir şekilde hakaret etmemelerinin farkında olamayacak kadar cahillerdi.
Taehyung huzurlu uykusundan göz perdelerini aralayarak uyandığında oldukça rahatlamış hissediyordu kendisini. Uzun süredir bu şekilde uyanmadığı için oldukça şaşkındı. Fakat daha sonra yaşadıkları tek tek zihninin odacıklarına hücum etti. Farklı bir yerde olduğunu daha yeni fark ediyordu. Üzerindeki lacivert yorganı kaldırarak bacaklarını yataktan aşağı sallandırdı. Etrafı iyice inceleme fırsatı bulduğunda meraklı gözlerini odanın her bir detayına dikti.
Odanın geneli lacivert ve gri renklerinden oluşuyordu. Bu renklerin uyumunu çok severdi. Yatak örtüsü lacivert başlığı griydi. Odanın duvar rengi lacivertti ve gardırop griydi. Lacivert sade duvarın üzerine asılmış resim tabloları tam onun zevkine göreydi. Oda kesinlikle çok güzeldi. Tamamen kendi zevkine göre düzenlenmişti.
Hafifçe gerinerek odadan ayrıldı. Nerede, kimin yanında olduğunun farkında olmayacak kadar uyku mahmuru değildi. Evin içerisinde adının Jungkook olduğunu öğrendiği genç, yakışıklı çocuğu aramaya koyuldu. Elbette sorulacak sayısız sorular vardı.
Odasının karşısındaki odayı tıklattı ses gelmeyince açma kararı aldı. Siyah renklerin hakim olduğu odanın ortasındaki yatakta Jungkook başını aşağı sarkıtmış yatakta ters bir biçimde uyuyordu. Durumu biraz yadırgasa da uykuda bilinçsiz yapılan hareketlerden sorumlu olmadığını da biliyordu. Yine de gülmeden edemedi. Çocuğun yüz ifadesi çok komikti. Hafif ağzı açıktı ve orijinali dalgalı olan düzleştirdiği saçları aşağı sarkıyordu.
Çocuğu uyandırma kararı alarak adını seslendi fakat uyanmıyordu. Neredeyse on kez bağırarak adını söylemesine rağmen duymadığı için yanına giderek dürterek uyandırmaya çalışıyordu. Uykusunun fazlasıyla ağır olduğu burdan bile belli oluyordu. Aklında başından aşağı su dökme fikri dolanırken çocuk bir anda gözlerini açtı. Refleks olarak geri giden Taehyung kendisini süt dökmüş kedi gibi utanırken buldu.
Jungkook oldukça hareketli bir biçimde sanki kendisi uyandırılmaya çalışılmıyormuşcasına yataktan kalktı. Taehyung'a bakarak "Hadi yemek yiyelim" diye seslendi. Taehyung ona onaylayan mırıltılarla cevap verdikten sonra mutfağa gittiklerinde ne yiyecekleri düşüncesi aklına yeni doluyordu. Ama bu düşünceyi Jungkook'a fırlatma kararı aldı. Sonuçta, evin sahibi oydu.
Jungkook buzdolabından sandviç ve tost yapmak için gerekli malzemeleri çıkarıp Amerikan tezgahına bıraktı. Ardından tekrar buzdolabına yönelip vişneli meyve suyu çıkardı. Her sabah kahvaltıyı vişneli meyve suyuyla yapar öğlen de kakaolu sütle yemek yerdi. Küçüklüğünden beri kendisinde tuhaf karşılanan alışılmadık alışkanlıklarından biriydi.
Tezgahın köşesinde duran sandviç ekmeklerine uzanıp yıkadığı malzemeleri tek tek yerleştirdi. İki tane sandviç ekmeğinden sonra iki tane de kaşarlı tost yapıp tezgaha ikisini de karşılıklı yerleştirdi. Ardından büyük vişne suyunu bardaklara doldurdu. Taehyung'un karşısına oturmasını bekledikten sonra yemeğine başladı.