Bölüm şarkısı: Shontelle - Impossible
❝Ve işte her şey şimdi başlıyordu.❞
Güven denen kelime içi zehir dolu bir apseden farksızdı. Patlattığında vücuduna yayılan zehirle baş edemez ölürdün. Bıraktığında ise o kendi kendine içten zarar verir yine ölüm kaçınılmazdı. Güven de böyleydi işte. Güvenmediğinde boşlukta gezen bedeninle yapayalnız hisseder dayanılmaz raddeye gelince belki de kendinden vazgeçerdin. Birine güvenmeyi seçtiğinde ise yediğin darbeler seni içten içe bitirecek en kutsal zehirdi.
Beş dakikadır yangın merdiveninde oturan Taehyung ve Jungkook sessizdi. Ama onların aksine etraftaki çığlıklar, ağlama ve silah sesleri kulak zarını patlatacak nitelikteydi.
Silah sesleri üst kata çıkarken Jungkook yerinden yavaş ve sessizce kalkarak merdivenlerde yukarı adımlamaya başladı. Taehyung ise ne yaptığını anlamamış korkuyla ona bakıyordu. Uzun bir süre yukarı katı inceleyen Jungkook aşağı kattan gelen seslerin tamamen bitmesiyle fısıldayarak "Gidelim." diye seslendi Taehyung'a. Başıyla onaylayarak cevap verdi küçük olan büyüğe.
Jungkook önde Taehyung arkada bir alt kata ulaştıklarında derin bir iç çeken Jungkook "Görmeye hazır mısın?" diye anlamsız bir soru yöneltti.
"Neyi?"
Taehyung'un cevabıyla büyük olan yavaşça önünden çekildiğinde gördükleri Taehyung'un tüm vücudunu donduracak nitelikteydi. Başından aşağı kaynar sular döküldüğünü hisseden Taehyung'un dizleri çözülmüştü. Bacakları titriyor tutunacak yer arıyordu. Dayanamayıp yere çökecekken büyük olan belinden tutarak yere düşmesini engelledi. Ağzı açık ve gözleri dolu dolu olan Taehyung şu an da bu teması önemsemeyecek durumdaydı. Etrafındaki manzaraya baktı. Koridorda onlarca ceset yerde seriliyordu. Tanıdıkları, arkadaşları, düşmanları.. Hepsi yerde seriliydi ve artık yaşayacak bir ruhları yoktu. Ölümün soğuk nefesini yüzünde hissetti Taehyung. Çok yakınında, bir nefes uzağındaydı. Onu kurtaran yanındaki adam olmasa şu an o da cansız bir şekilden yerde uzanıyor olacaktı. Yanındaki adama derin bir minnet duydu.
Jungkook Taehyung'un belindeki ellerini çekmeden onu kütüphaneye doğru yönlendirdi. Titrek adımlarla Jungkook'un kendisini yönlendirmesini izledi Taehyung. Kütüphaneye vardıklarında ikinci bir şok dalgası yüzünde yer edinmişti. Tüm kitaplar yerdeydi. Tamamen talan olmuştu her yer. Şaşırdı Taehyung. Silahlı bir çetenin kitaplar ile ne alıp veremediği vardı?
Jungkook Taehyung'a dönerek "Kitap nerede?" diye sordu. Taehyung ise kekeleyerek "Ç- çantamda" diye yanıt verdi.
Jungkook küçüğünün çantasına uzanarak fermuarını açtı ve içinden kitabı çıkardı. Kitabın ismini görünce göz bebekleri irileşse de belli etmemeye gayret ederek sakince kitabı aldı. Zaten Taehyung'da onu fark etmeyecek kadar doluydu.
Jungkook kitabı aldığında Taehyung onu yönlendirerek kütüphanenin en arka kısmına yürüdü. Rafların oraya geldiğinde ise dönüp arkasından onu takip eden büyüğüne baktı. "Kitabın yeri burasıydı" diye mırıldandı. Sesinin bu hengamede duyulmadı imkansızdı ama tüm odağını ona veren Jungkook için zor olmadı. Kitabı yerine geri yerleştirdiğinde Taehyung'un gözü çoktan eski gazetelerin ve dergilerin olduğu bölüme kaymıştı. Bu bölüm normalde hep kilitli olur açmaya çalışana okuldan atılmaya kadar ceza verilirdi. Okullarının kütüphanesi çok büyük ve şehrin en eski eserlerini barındıran bir kütüphaneydi. Daha korunaklı olmasının nedeni bu yüzdendi.
Taehyung o kısma yürüdüğünde arkasındaki Jungkook 'Gerçekten mi?' dercesine onu inceliyordu. Küçük olan biraz fazla meraklıydı. "Gitmemiz gerekiyor" diye seslendi küçüğüne. Taehyung ise aldırış etmeyerek dergileri inceledi. 1900'lü yolların başından itibaren gazeteler ve dergiler vardı.