10

229 106 16
                                    

{Kağıt parçaların şuan ayaklarımın altında paramparça ve ben bir gün onları birleştirip sana kavuşmayı umut ediyorum.}

İnsanların 'döngü' dedikleri şey birbirlerine olan intikam yeminleri miydi? Şu an yanımda olan adam bana olan kalkanlarını bir yere fırlatıp kendi elleriyle beni ateşe çekmek yerine her an kaynayan nefretten kurtarmıştı. Aklımla bedenim olaylar arasında mekik dokurken eskiden hayatlarımı harcadığım insanların teşekkürlerini başkalarına sunduğunu görmem beni mahvetmişti. Geleceğime anlatmak istediğim çok şey vardı. Eğer ölürsem ve ruhumun yaşamasına izin verirlerse bıraktığım hayatımın izleriyle hüzünle ağlayacak ve o da yok olmayı isteyecekti. Benim için yazılmış çok fazla son vardı lakin buna ben değil arkamdan mutlu bir şekilde bakan insanlar karar veriyordu.

"İyi misin?"

Bana sorulan soru karşısında ormanlık bir alana çekilmiş arabaya göz gezdirip hüzünle bana bakan Mark'a kafa salladım. Derin nefes alışları kulaklarımı dolduruyor, uzağımızda kalan asfalttaki şuursuz araba sesleri kendimi rahatsız hissetmeme yol açıyordu.

"Niye hiçbir şey hissetmiyorum?"

Gözlerim camdan ihtişamla görülen ağaçlara dalmış bir şekilde ağzımı istemsizce oynatım. Onunla konuştuğumun bile farkında değildim. İçeride olan gerilim havası beni terletiyor ve konuşmamı zorlaştırıyordu.

"Senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum, yorum yapamam veya sana moral veremem."

O çok haklıydı. Şuan hiç tanımadığım bir adamın karanlık yerlerimi görmezden gelip beni tatmin etmesini bekliyordum. Donuk gözlerimi onun gözlerine dikip içime işleyen dokunuşlarını ellerimde hissettim. Sanki ona yaptığım ön yargının intikamını alırcasına beni kendine çekiyordu. Parmaklarının okşadığı elimi kendime çekip onunla olan temasımı yok edip parçaladım. Derin bir şekilde iç çekip koltuğuna daha çok sindi ve bakışlarını benden çekip karşısındaki uzun taşlı yola adadı.

"Sıradan biriyim işte. Anlatılacak pek bir şey yok."

Oldukça kısık bir sesle ortamdaki sessizliğe kelimelerimi uçurdum. Birbirinden bağımsız cümlelerimiz havalarda uçuşuyor ve hareketlerimiz ortama uyum sağlamak için ter döküyordu adeta. Ortamdaki basık havayı bir nebze olsun dindirmek için yanı başımda duran camı rahat bir nefes alabilmek için açtım.

"O partiye eğlenmeye gitmediğin aşikar ortadaydı."

Kafamı koltuğa iyice yaslayıp derin bir nefes aldım. İnsanların iç dünyamı bilip bunu sorgulamasından nefret ediyorum. Lakin bu nefreti ben sağlamıştım içimde dönen hayal kırıklıklarına, kinlere, özlemlere ayna tutuyor fakat tuttuğumu bile fark edemiyormuş gibi davranıyordum. Oysaki bu acizliğin bir göstergesiydi. Yaralarımı başkaları tedavi etsin istiyordum. Onlar beni ateşe atan cani, bir yandan da yaralarımı sarmaya çalışan bir melekti.

"Ben oraya hesap sormaya gittim."

Bakışlarının üzerimde gezdiğini hissettiğim an bende kafamı ona çevirip meraklı gözlerine baktım. Cümlemin devamını duymak ister gibi kafasını salladığı an ağzımı araladım.

"Annemle babam vefat ettiğinde kimse yanımda yoktu. Her gece kendi başıma ağladım, sürekli kendime zarar vermeye çalıştım. Çünkü hayatımdan birileri gitmiş olsa bile kalan kişilerin 'biz buradayız' demesini görmek istedim fakat tek gördüğüm şey Lena'nın yeni arkadaşlarıyla attığı postlardı. Sonra dedim ki susmalısın Mia, sus ki bir gün karşılaştığınız zaman yüzüne dahi bakamasın. Geçen gün de aramızda sır olan bir olayın fotoğrafını bana atıp onca dertlerimin arasında hıçkırarak ağlamamı sağladı. İşte o zaman dedim o partiye gidip bu yaptıklarının nedenini sormalısın diye ama hiç tanımadığım bir kızdan azar yiyip çıktım o evden. Artık birine bile kendimi savunamayacak hale gelmişim."

ProvisionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin