7

338 118 52
                                    

{Benim sekiz harfe sığdırdığım 'karanlık' kelimesi, sana ne denli yakışıyordu.}

Bugünün çabuk bitmesini sabırla beklerken zamanın bana ne getirdiğini sorguluyordum odamda. İyileşmem gerekmiyor muydu? Peki ben niye her geçen gün aldığım darbeleri hissedemeyecek kadar alışmıştım acıya. Zaten yük gibi yaşıyorken neden içimdeki kıvılcımlar herkese sıçrıyordu, belki bir umut dinerler diye bu halimi bile sevmeye çalışmıştım. Sımsıkı sarıldığım tırsak vücudum uzun zaman sonra bir şefkat görmeyi ne kadar da özlemişti. Kartlarımı saklayamıyorken her önüme çıkan insan onlara bir tekme daha vuruyor ve benden uzaklaşmasını sağlıyordu. Herkes niçin bu kadar kinlenmiş ve zavallı bir kızın üzülmesini umursamamıştı. Gerçi kötülük tanrıçası bunu nerden bilebilirdi. Acıdan beslenen bir kızdım, önceden tanımadığım insanların acısıyla şimdi ise kendi içimdeki acı kırıntılarıyla besleniyorum.

"Senin fikrini almadan geleceğinle ilgili plan yaptığım için özür dilerim."

Kapıya yaslanmış dedem mahçup bir şekilde yıkılmış yüzüme bakıyordu. Bu yıkılış insanların verdiği bir darbe değildi hele dedemin yemekte yaptığı şeyler hiç değildi. Hayatımda hiç bir yararı olmayan bir insanla dedemin çöküşünü izleyecektim asıl özür dileyip mahçup olması gereken kişi bendim.

"Sorun değil."

Derin nefes alıp yeterince rahatlamasını sağlayarak yanıma gelmesi için işaret ettim.

"Sanırım haklısın, sorumluluklarımdan kaçmayıp şirkette çalışmalıyım."

Bu cümlemle kahkaha atmasını beklerken birazcık bile olan tebessümünü kaybetmesine yol açmıştım. Zaten istediği bu değil miydi, kendi irademle savunuyordum olanları. Dünyada annesini ve babasını kaybeden tek kız ben olmamama rağmen gidecek bir yuvam vardı en azından, kim bilir kaç hayat tek başına yaşam mücadelesi veriyordu.

"İleride o şirket sana kalıcak ve şimdiden hazırlık yapıp alışmanı istemiştim."

Kafasını eğerek gözlerini yumdu. Yüzüne yerleştirdiği hüzünü kazıdım aklıma. O çok güçlü bir adamdı ve şuan pes etmesine anlam veremiyordum. Herkesin hayal ettiği gibi bir hayat yaşıyordu. Sonsuz parası, büyük bir şirketi, sınırsız çalışanları ve her gazete de adı vardı. Bunları yapmak onu yormuş muydu? Her daim çalıştığını ve işine çok değer verdiğini biliyordum lakin en büyük gerçeği unutmuştuk. Bu kadar göz alıcı şeyler karşısında birşeyini kaybedicekti ve o şey de kızı olmuştu.

"Fakat bunları yaparak seni kendimden soğuttuğumu biliyorum."

Dakikalar sonra dolmuş ve kızarmış burnunu görüş alanıma sokmuştu. Böyle düşünmesi kalbimi parçalarken ona böyle düşünmesini sağlattığım için kendime kızdım.

"Hayır dede böyle düşünme."

Elimi elinin üzerine koyarak sıcak bir gülümseme sundum ona. Bir eliyle gözündeki nemliliği silip bana gururla baktı. Güvenini kaybedicek kalbini kırıcaktım. Bana gelecek vaadeden ve evini açan adamın arkasından bir bıçak da ben sokucaktım. Oysaki bütün yaraları ben görüyordum, çok fazla ihanete uğramış çok fazla güven yok etmişti şimdide bir darbe canını verebilecek olan torunundan gelecekti. Bunu gerçekten yapmak istiyor muydum, elimde olan son insanında yok olmasını sağlamak istiyor muydum işte orası bilinmez.

ProvisionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin