{Herkes bir yaşam seçer ve seçtiği yaşamın bedelini öder.}
Kalbim kavurucu sıcakta yandığını belli ediyordu kendine, bedenim terlerini zaferle savuruyordu yerlere ve göz bebeklerim sonsuzluğa kavuştuğunu belli eder gibi parıldıyordu kendi ekseninde. Yaşanmışlıklarım geride kaldığını bir kez daha hatırlattığında bana, dönüp bakma tenezzülünde bile bulunmamıştım. Kanadını kırdığım kelebeğin acı çırpınışlarını kuma gömdüğümde onu bekleyen vücudum duygularımın esiri olmuştu. Deniz bile bakışlarımızı kutsallamak adına soğuk su damlalarını üzerimize kondururken dudaklarımı mühürlemiştim ona. Bir gün hayatında bir hiç olduğumda öpüşlerim ona beni hatırlatabilsin diye.
Küçük ve bir o kadar da yumuşak kum taneleri çıplak ayaklarımıza adete masaj yaparken bakışlarımı hala ondan çekmeyerek söylediği cümlenin anlamını aradım içimde. Ben ona karmakarışık olduğunu ve onu bulmakta zorluk çektiğimi söylerken o bunların imzasının benden olduğunu ima ediyordu. Yorulmuşluklarımı bir anlığına üzerimden atmak istercesine duruşumu düzelttiğimde aramızdaki kopukluğu anlayarak suskunluğumu parçaladı.
"Ne demeye çalıştığını gerçekten anlayamıyorum."
Tatmin olmamış yüz ifadesi ile ellerini saçlarına geçirip bakışlarını benden ayırmadı. Davranışları ondan irkilmeme yeterince yol açıyorken plotonik adam kişiliğini bana göstermesi hiç hoşuma gitmemişti. Onunla bir iş için başlayan serüvenim şuan sadece çıkara dönüşmüştü. Birbirimize yardım edip günün sonunda yollarımızı ayıracaktık. Çoğu kez neden her fırsatta onu yanımda istediğimi anlayamasam bile inkar ettiğim şeyin aslında birbirimize muhtaç olduğu gerçeğini çok iyi anlamıştım.
"Boşversene." dediğinde bakışlarını üzerimden çekip masmavi olan denize doğru daha çok yaklaştı üzerindeki beyaz ince tişörtü bir hamlede çıkarıp rüzgardan dolayı uçuşan kumlara bıraktığında gözlerimi dikmiş olduğum sırtından ayıramayarak ağzımı araladım. Belli belirsiz yerlerinde yarılmanın vermiş olduğu dikişler ve bu olayın geçmişte olduğunu belli eden iyileşmeye yakın çizikler vardı. Sırtındaki her bir yara oldukça canını yaktığını hissettirirken bana, olduğum yerde kendime gelip hızla yanına ulaştım.
"Sırtındaki yaralar ne zamandan?"
Dizine kadar gelmiş soğuk suda aniden durup arkasına döndü. Esen rüzgar saçlarımı savururken kırpmalarımı tek elimle gözümün önünden çekip cevap vermesini bekledim. Ama o yutkunup başını eğdiğinde bunun arkasındaki acı gerçeği ona hatırlattığım için vicdan azabı çekmiştim. Ona yaklaşabilmek adına çıplak ayaklarımı suda yavaşça hareket ettirip yanına vardığımda donmuş bir şekilde durması beni endişelendirmişti. Onu acımasız veya ukala diye adlandırıyor olabilirdim lakin ikinci defa bankta karşıltığımızda 'acılarımızı birbirimize anlatalım mı?' demek istemesini şuan net bir şekilde anlamıştım. Onunda canı yanmıştı, o da birilerine öfkeliydi, onun da kalbi ölmeye yakındı ve onun da ruhu bedeninden çoktan ayrılmıştı.
"9 ay önce oldu."
İfadesiz suratı ne yapmam gerektiğini düşündürürken onu soru yağmuruna tutmam bencilce olabilirdi. Uzun bakışlarım ardından sessiz bir şekilde acı içinde gülümsediğinde bu sefer donuk olan taraf bendim. Bunlar bizim deyimimizle sırtından bıçaklanmanın gerçek versiyonuydu. Hayatındaki önemsiz biri bu hale getirmiş olsa bu denli yüzünü öfke ve acı sarmazdı.
"Nasıl oldu?" dediğimde öfkeden deliye dönen bakışlarını üzerimde gezdirdi. Tedirginlik ile geriye gidip sesli bir şekilde boğazımı temizledim. Uçuşan saç telleri kafasını sağa atmasını sağladığında üzerindeki gerginliği atıp derin nefesler aldı. Sinirlenmiş olmasına kızamıyordum, geçmişindeki izleri her daim sırtında taşımak zorunda olan birine nasıl kızılır belkide onu bilmiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Provision
FanfictionDudaklarındaki öfkeyi bir hatıra olarak boynuma kondurduğundan beri acı çekiyorum sevgilim. Bedenimi yakıp kavuran bu öfkeyi aşka çeviremeyecek kadar uzakta olduğunu biliyorum fakat benliğini kavuştuğumuz kuma gömdüğünden beri yanına gelmek için ruh...