13

163 96 31
                                    

{Kurallar doğrultusunda oynanan bu oyunda kaybetmek hiç bu kadar can yakıcı olmamıştı.}

Bir insan çöküşleri ile hayata yeniden bağlanabilir miydi? Kendi kendine açmış olduğu bu bu yaralardan zevk alıp arsızca hiçbir şey yaşamamış gibi gülebilir miydi? Bunların cevaplarını kafamda bulamasam bile bedenimin altına sindiğini biliyorum. Bir beden yerle buluşunca akan gözyaşlar duygunun mızrakçısı olup ruhunu ayağa kaldırdığını da biliyordum. Yanı başımdaki korkudan beslenen bedenin bana iyi geldiğini varını yoğunu bana harcayıp yine uyanmak için elinden geleni yaptığı zaman anlamıştım. Kimse bilmese bile biz şafakta birbirimize iyi gelen iki insandık.

Gözlerimi yavaşça aralayıp etrafa çok fazla ışık vermeyen gece lambasına baktım. Üzerime örtülmüş beyaz pike bir nebze olsa beni aydınlığa kavuşturuyor ve sanki uyumam için bana baskı uyguluyordu. Ayağa kalkmak adına ellerimi koltuğa koyup bedenimi yukarı doğru attım.

Gri parke adımlarımı özenle atmamı isteyeceğim kadar göz alıcıydı. Üzerime geçirilmiş olan siyah uzun kazak kalbimi haddinden fazla dürtüyor ve burnuma gelen vanilya kokusu duygularımı ortaya seriyordu. Ses çıkarmamaya özen göstermek için yavaş adımlar atıp masanın üzerinde duran suyu kurumuş dudaklarıma götürdüm.

"Uyanmışsın."

Kapının girişinde dağılmış saçlar ile bana bakan bedene dönüp elimdeki bardağı yerine koydum.

"Evet."

Kısa cevabımı ona sunup olduğum yere çivilenmişcesine bedenimi dikleştirdim. Ne yapmam veya ne söylemem gerekiyor bilmiyordum. Yorgunluk bitkin düşmüş bedenimi nasıl buraya getirip iyileştirmişti aklım almıyordu.

"Sana da yük oldum."

Nefesime karışmış kadife sesim onun kulağına iliştiğinde yüzünü buruşturdu. Böyle şeyler söylememem adına cevap vermedi ve az önce bedenimin ölü gibi yattığı koltuğa kendini atıp başını geriye yasladı. Etrafıma kısa bakışlar atıp bende yavaşça yanına oturdum. Hafif zıplayan bedeni sayesinde beni fark edip gözlerini açtı

"Kendini çok yoruyorsun."

İlk defa onun ses tonunu bu kadar çaresiz duymuştum bakışlarımı ondan çektiğim an derin nefes aldı. Onu çözmek isterken duyguları arasında kaybolduğunu biliyordum. Ani değişen ruh tavırları beni ürkütse bile onu yanımda hissetmekten asla yılmıyordum.

"Çünkü hiçbir yere varamıyorum."

Doğruluğunu kanıtladığım bir yargıda insanların bana sırf moral vermek adına söylediği yalanları duymak ölmekle bedeldi benim için. Bir kişinin bile çıkıp sen çok güçlü bir kızsın demesini duymak istemiyor ve ona teşekkürlerimi sunmak yerine nefretimi kusmak istiyordum. Onlara doğru gelen yargılar bana zarar veriyordu ve en acizi bunu kimse anlıyamıyordu.

"Duygularını saklamaya devam edersen hiçbir zaman varamıycaksın zaten."

Duygu mu? İnsanlığa verilmiş saçma bir terimden ibaret. Yaşadığım şeyleri korku, hüzün, mutluluk, heyecan ve aşk olarak adlandırmak istemiyordum. Bir bataklığa bile düşsem ifadesizce kurtulmayı beklemek daha cazip geliyordu.

Duygu sadece başıboş insanları tatmin etmek içindir. Düştüğün karanlıkta duyguların yeşerip seni sardığı zaman şahlanacağını düşünen aciz insanlaraydı.

ProvisionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin