1.7

722 80 35
                                    

Sıcak bastığı için üzerindeki siyah pijamayı çekiştiren Jisung'un Iphone 8 olan telefonu Kore'nin saati on iki yirmi beşi gösterirken anca dolmuştu.

Chenle'nun ciddileştikten sonra söyleyeceği cümleyi duyamadan telefon kapandığında telefonunu kırmaya yeltendiyse de kendini yere atmaktan başka hiçbir şey yapamamıştı.

Son zamanlarda Chenle'yla olan ilişkilerinin ciddileştiğini hissediyordu ve onlar hiçbir zaman ciddi olmazdı. Özellikle de birbirlerine karşı.

Telefonunun şarjının dolduğunu anında fark ettikten sonra onu eline almadan önce derin bir nefes almıştı.

Telefonu şarja taktığından beri gözü onda olduğu için telefonun şarjının dolmuş olduğunu fark etmesi de zor olmamıştı.

Ayrıca şarj yüzde yüze çıkana kadar telefonu almak da istememişti.

Bunun mantıklı bir açıklaması da yoktu sanırım. Yalnızca son olanlardan sonra paranoyaklaşıp Chenle'yla konuşurken yeniden telefonunun şarjının bitmesinden korkmuş olmalıydı.

Telefonu şarjdan çıkardıktan sonra Chenle'ya birkaç mesaj atmıştı ancak aradan beş dakika geçmiş olsa da Chenle Jisung'un mesajlarını görmüyor, ya da en azından cevap vermek için uygulamaya girmiyordu.

Chenle'nun kendisine herhangi bir mesaj atmamış olması da Jisung'u bir miktar üzmüştü.

Jisung en sonunda dayanamadı ve Chenle'yu aramaya karar verdi.

Ne söyleyeceğini öğrenmeliydi. Neden bilmiyordu ama öğrenmeliydi işte.

Chenle'yu ararken nedenini anlamadığı bir şekilde elleri titremeye başlamıştı. Sanki bir şey söylemesi gereken Chenle değil de kendisiydi.

Chenle dördüncü çalışta telefonu açtığında Jisung'un ellerinin titremesi hâlâ geçmemişti.

"Alo?"

Chenle telefonu açan her insanın söylediği şeyi söyleyip alo dediğinde Jisung donmuş gibiydi. Ama çok geçmeden kendine gelmişti.

"Ne yapıyordun? Mesajlarımı görmedin."

Jisung'un direkt konuya dalması Chenle'yu şaşırtmamıştı. Böyle yapacağını biliyordu çünkü. Attığı mesajları da görmüştü. Sadece cevap vermeye kalkışmamıştı.

"Kitap okuyordum, dalmışım. Aradığında kendime gelebildim anca."

Aslında Chenle'nun söyledikleri çok da yanlış sayılmazdı.

Elinde kitap olmasına rağmen ona odaklanabildiği söylenemezdi. Çünkü Jisung'a söyleyecek olduğu şeyi düşünürken gerçekten dalmıştı.

Jisung Chenle'nun dediklerine direkt inanmak yerine temkinli yaklaşmıştı.

İnanmak istememişti de denilebilirdi.

"Telefon kapanmadan önce..."

Chenle Jisung'un asıl konuya giriş yaptığını fark ettiğinde işte şimdi başlıyoruz diye düşünmekten kendini alamamıştı.

"Bana bir şey söyleyecektin. Ama sen söyleyemeden şarjım bitti."

Jisung Chenle'nun bir tepki vermesini beklerken Chenle'nun yalnızca nefes alışverişlerini duyuyor olduğunu fark etmesiyle Chenle'nun ona bir şey demeyeceğini anlamış ve konuşmaya devam etmişti.

"Telefonun da şarjı tam dolmadan onu elime almak istemedim. Neyse. Sen ne diyecektin bana? Üzgün görünüyordun."

Chenle'nun aklında Jisung'un sorusuna cevap vermek gibi bir düşünce yoktu. Hevesi kaçmıştı artık.

öpüşlerim hafifletti kahkahanı, chensungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin