Titanic filmini 5.kez izlememe rağmen hüngür hüngür ağlıyordum. Halbuki sonunu biliyordum. Yine de ağlamamak elde değil. Telefonumun bildirim sesiyle baktım. İki gündür onunla konuşmuyordum. Engelini ise bugün tuvalette kaldırdım. Evet tuvalete gittim. Aklıma o geldi engeli kaldırdım ne var.
Yüzsüz: Boncuğum? Bu filmleri kafana çok takma.
Yüzsüz: Senin üzülmene dayanamıyorken ağlama lütfen...
Polen: Ama bu film çok acıklı...
Yüzsüz: Adı üstünde film.
Yüzsüz: Gerçekten kafana takmamalısın.
Polen: Haklısın.
Polen: Ben ağlıyorum. Sen nasılsın?
Yüzsüz: Sen gülünce daha iyi olacağım kesin.
Yazdığı şeyle gülmeden edemedim. Eğleniyordum bu çocukla.
Yüzsüz: Ha şöyle. Senin gülen yüzünü asık görmek istemiyorum.
Yüzsüz: Senin gülüşün kalbimi ısıtıyor.
Polen: Bana gerçekten iyi geldiğini biliyor musun?
Polen: Gerçekten bana çok iyi geliyorsun.
Polen: Yara bandı gibi. Yara her kanadığında onu saran bir yara bandı gibi.
Yüzsüz: Benim hakkımda böyle düşündüğünü bilmiyordum.
Yüzsüz: Sende benim için öylesin.
Yüzsüz: Senin bir şey yapmana gerek yok. Varlığın bile bana çok iyi geliyor.
Yüzsüz: Seni seviyorum...
Polen: Senin bana verdiğin kadar olmasa da sana değer veriyorum.
Polen: Eğer geçen günkü gibi saçma sapan konuşmayacaksan tekrardan sarılmak isterim.
Yüzsüz: Gerçekten mi?
Yüzsüz: Sen ciddi misin?
Polen: Şaka yapar gibi bir halim mi var?
Polen: Hemen köşedeki parkta...
Polen: Gelir misin?
Yüzsüz: Sen iste yeter ki.
Annemin odasına girdiğimde uyuduğunu fark ettim. Şu son zamanlar çok yoruluyordu. Sessizce odasından çıktım. Vestiyerden kalın hırkamı giydim ve buluşacağımız parka geldim. Arkası dönük siyah kapüşonluydu. Beni bekliyordu.
"Hey!" İsmini bilmiyorum nasıl sesleneyim acaba? Arkasını döndüğünde yüzü bandana ile kapanmıştı. Sadece gözleri gözüküyordu.
"Boncuğum." Ona yaklaşıp sıkıca sarıldım. O da sarılmama karşılık verdi. Şu adamla sarılmak gerçekten çok iyi geliyordu. Ayrılınca gözlerine baktım. Bana bakan bakışıyla yutkundum. Öyle güzel bir sevgiliyle bakıyordu ki.
"Sana ne diye seslenmemi istersin. Gerçi ben yüzsüzü kullanıyorum ama."
"Hmm. Aşkım, bebeğim, hayatım, canım, ömrüm, herşeyim ya da müstakbel kocam olabilir."
"Yuh artık. Bari ismimin baş harfini söyle."
"E. İsmim e harfi ile başlıyor." Cevap vermeden çalan telefonuma baktım. Annem arıyordu.
"Benim gitmem gerek e." Arkamı dönüp giderken konuştu.
"Gözlerini kapatmanı ve ben söyleyene kadar açmamanı istiyorum." Gözlerimi kapattım. Bana yaklaşan nefesi yüzümde hissettim. Ürpermedim desem yalan olur. Yanağıma bıraktığı öpücükten sonra konuştu.
"Gözlerini açabilirsin." Gözlerimi açtığımda yine bandanasını takmıştı. Allah'ım eriyeceğim şimdi. Çok heyecanlandım lan.
"Buraya kadar geldim. Teşekkür olarak görebilirsin. Ayrıca bu bandana artık benim." Deyip kolumdaki siyah bandanayı aldı. Burnuna götürüp kokladı. Gülümsedim. Ayırca kendimi çok kötü hissettim. Onun sevgisini hak etmiyordum.
"Görüşürüz o zaman."
"Görüşürüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Arkadaşım Şimdiki Aşkım(Texting)
Kısa HikayeKendi halinde üniversiteye giden normal bir yaşamı olan Polen Keskin'e hiç ummadığı bir zamanda, tanımadığı ya da şöyle desem daha doğru olur 'hatırlamadığı' çocukluk arkadaşından mesaj gelirse ne olur ? Ecmel ya da Polen'in bildiği ismi Meriç o par...