15.BÖLÜM 🌸

8.5K 252 108
                                    

-Hayal-


Kulağıma birtakım sesler geliyordu ama kimden geldiğini, neyden bahsettiklerini tam olarak algılayamıyordum. Gözlerimi açmaya çalıştım ama sanki kirpiklerim birbirlerine mühürlenmişçesine beni zorda bırakıyordu. Tekrar denediğimde gelen beyaz ışıkla kapatmıştım şu an evren benim gözlerimi açmamı istemiyordu.

En son ne olmuştu? Ben şu an da neredeydim? Beynimin en ücra köşesinde kalmış anılarımı yavaşça zihnime doldurmaya çalışıyordum. Selim Sandıklı'nın yanındaydım ve o aptal herifin beni beyaz ışıklı bir yere getirme ihtimali çok olanaksızdı. Sonra en son onun sesini duyduğumu hatırlıyordum yani Kuzey'in. Düşünceler kafamda hala sallantıda dururken bilincim yeniden karanlığa gömülmüştü.

"Hadi ama artık Hayal abla uyanmalısın. Bak beni zorla gönderiyorlar ama geleceğim tamam mı? Sen uyandığın an da burada olacağım ve Kuzey abiye beraber çektireceğiz." gelen seslerle uyanmıştım ve yine gözlerimi açamıyordum ama bir önceki uyanışımın aksine her şeyi daha net algılıyordum.

Kapının açılıp kapanma sesi geldiğinde Zehra'nın odadan gittiğini anlamıştım. Aslında ona cevap vermek istemiştim ama kendimi hareket ettirecek gücü bulamamıştım.

"Hayal, Zehra gitti dinlenmek için ama şu ana kadar seni burada yalnız bırakmamıştı. Üç gündür burada uyuyorsun ve beni duyduğunu bildiğim için sana anlatıyorum bunları. Sen yokken burası." cümlesinin devamını getirmeyerek durdu ve elini elimin içine aldı. "Burası fazla sessiz Hayal."

"Seni kaybettiğimi düşündüğümde o kadar çok korktum ki. Şimdi buradasın, yanımdasın ama bir o kadar da uzaksın. Doktorlar dün sabah ilaç vermeyi kestiler. Neden uyanmıyorsun? Neden bizi üzüyorsun? Bak Zehra'nın sana ihtiyacı var. Kız kaç gündür 'ablam' diye burada helak oldu. Hadi be Hayal." elini alıp dudaklarına götürdüğünde sıcak nefesini hissetmiştim. Gözlerimi zorlanarak açmak için denediğimde az da olsa başarmıştım.

"Kuzey." o kadar kısık sesle söylemiştim ki ben bile zor duymuşken Kuzey'in kapıdan çıkmak üzere olan bedeni bana dönmüştü. "Hayal." diyerek az önce kalktığı koltuğa tekrar oturup elimi tutmuştu. "Hayal uyandın. Allah'ım sana şükürler olsun." dudaklarım o kadar kuruydu ki sadece;

"Su." diyebilmiştim. Kuzey beni hemen anlayarak yan taraftaki küçük hastane komodininin üzerinden su uzatmıştı. İçemeyeceğimi anladığında kafamı bir eliyle kaldırırken diğer eliyle su içirmişti.

"Hayal nasıl hissediyorsun kendini? Ah dur bir saniye doktor uyandığında hemen beni çağırın demişti. Bekle burada." odadan çıkmasıyla gülümsemekle yetindim. Bekle burada diyordu sanki bir yere gidebilecekmişim gibi. Beş dakika kadar sonra yanında uzun boylu afet gibi bir hatunla geldiğinde bunun doktor olduğunu anladım. Allah var şimdi kadın çok güzeldi.

"Hayalciğim uyanmışsın." samimice konuşan bu kadını sevdiğimi söyleyebilirdim. Yanıma gelip gözlerime ışık tuttuğunda garip hissetmiştim. "Nasıl hissediyorsun kendini?" sorusu üzerine kafamı belli belirsiz salladım.

"Bilmiyorum, iyiyim sanırım." yüzüne geçirdiği tebessümü ile bana yukarıdan bakmaya devam ediyordu. "Sende haklısın altı gündür burada kalıyorsun. Dün senin ilaçlarını kestiğimizde uyanmanı daha erken bekliyorduk ama ne demişler? Geç olsun güç olmasın. Hastaneye geldiğinde hipotermi geçiriyordun, birkaç saat içinde ateşini düşürdük ama sana verdiğimiz ilaçlar biraz ağırdı o yüzden sürekli seni uyuttular. Ben çıkıyorum, sizde kendinizi iyi hissettiğinizde taburcu işlemlerini halledebilirsiniz. Geçmiş olsun." diyerek odadan çıktığında çok fazla konuştuğu için kafam karışmıştı ama önemli yerleri sevgili beynim not almıştı. Düşüncelerimden ayrılıp ona baktığımda onu daha önce hiç böyle görmediğimi fark ettim. Saçları birbirine girmişti. Üzerindeki tişörtün yeni giymediği çok açık ortadaydı. Gözleri ise kıpkırmızıydı bu uykusuzluktan olabilirdi ama neden?

BENİM PATRONUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin