-Hayal-
Gözlerimi yavaşça araladığımda yeni bir güne uyanmıştım. Komidinin üzerinde duran telefonumu elime alıp saate baktığımda işe gitmek için binmem gereken otobüsün gelmesine oldukça az kalmıştı. Hemen hızlıca hazırlandım, Zehra'yı kontrol ettim ve ona küçük uyarıcı notlar bırakarak evden ayrıldım. Otobüs durağına geldikten birkaç dakika sonra otobüsüm içinde birkaç kişiyle beraber durağa gelmişti. Hemen kendime cam kenarında bir yer bulup oturdum ve birkaç zamandır yaptığım gibi kendimi düşüncelerime kaptırdım.
Kuzey Bey'in bana 'benden bir şey bekleme' imalarının ardından üç hafta dört gün geçmişti. Kendisiyle iletişimimiz istediği gibi patron-asistan ilişkisinin dışına çıkmıyor çok gerekmedikçe konuşmuyorduk. Ben onları Azra denilen kadınla bastığımdan beri Kuzey Bey'in yüzüne pek bakamıyordum çünkü utanıyordum. Acaba onlar nasıl yapıyordu? Yani utanmadan.
Zehra ise iyi değildi. Bana belli etmemeye çalışıyordu biliyordum ama değildi. Birkaç hafta önce alışveriş için dışarı çıktığımızda Mert'e benzeyen bir çocuk görmüştü ve o günden beri her akşam durmaksızın gözyaşı döküyordu güzelim. Hatta bir gece o kadar ağlamıştı ki uyuduğunu anlayıp gidip baktığımda elinde Mert'in resmine bakarak uyuyakalmıştı. Evden pek dışarı çıkmıyordu. Belki o gerçekten de Mert'i ama Zehra buna hazır mıydı? İşte bu muammaydı.
Esmeralda ise Kerem Bey'e oldukça kırgın ve kızgındı çünkü Kerem Bey ve Esmeralda'nın öpüştüğü günün ertesinde Kerem Bey bir mankenle magazine yakalanmıştı. Esmeralda fark ettirmese de çıldırdığını, içinin içini yediğini biliyordum.
Kuzey Bey'in evinin önüne geldiğimde hemen kapıyı açmak için çantamda anahtarı aramaya başlamıştım ki kapı Kuzey Bey tarafından açıldı.
"Günaydın Kuzey Bey." dedim samimi olduğunu düşündüğüm bir ses tonuyla. Aramızda üç hafta dört gündür buzdan duvarlar vardı ve ikimizin de yıkmaya pek niyeti yoktu. Kafasını salladığında içeri geçtim ve hemen ellerimi yıkayarak kahvaltısını hazırlamaya başladım.
Kahvaltısını hazırladığımda sol tarafımdaki buzdolabından reçelleri çıkardım. Masaya götürmek üzere arkamı dönmemle kapı pervazına yaslanmış olan Kuzey Bey ile göz göze gelmiştik. Bir anda korktuğumdan elimdeki reçel tabağı yere düşmüş ve parçalara ayrılmıştı. Hemen yere eğilip parçaları toplamaya başladığımda Kuzey Bey yanıma gelmişti.
"Kuzey Bey lütfen yardım etmenize gerek yok. Ben hallederim." beni dinlemeyerek yerdeki parçaları topluyordu. "Şimdi sen bir yerini kesersin. Gerek yok, ben hallederim Hayal." inat değil mi ben de toplayacaktım işte. Yerdeki kırıkları topladığımda hemen bir bez getirip reçelleri de silmiştim. Kuzey Bey masaya oturduğunda tezgahtaki tabakları masaya taşıdım. Tam çayını getirmek için arkamı döndüğümde benim kolumdan tutarak kendisine çevirmişti. Sağ serçe parmağımı avcunun arasına aldı ve ben daha ne olduğunu anlamadan ayağa kalkarak beni de peşinden sürükledi.
"Ben sana bir yerini keseceğini söylemiştim değil mi?" parmağıma baktığımda çok derin bir kesik olmamasına rağmen kanıyordu. Kuzey Bey parmağımı alıp soğuk suya tuttu ve beni arkasında bırakarak üst kata çıktı. Birkaç dakika sonra döndüğünde elinde yara bandı vardı. Yara bandından bir tanesini çıkarıp bana soru sorma gereksinimi bile duymadan parmağıma bandı yapıştırdı. Bu bana bir başka anıyı hatırlatmıştı.
"Kesik çok derin değil ama en azından bantlayalım da mikrop kapmasın." kafamı kaldırdığımda göz göze gelmiştik. Sadece birkaç saniyelik bakışmamızın ardından o masaya kahvaltısına dönmüş ben de salona giderek yarınki ihale için gerekli belgeleri kontrol ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM PATRONUM
Novela Juvenil"Demek yeni asistan sensin Hayal Özgüç." diyerek kafasını kaldırdı ve gözlerimizi buluşturdu. Ama bu bir şakaydı değil mi şaka olmalıydı. İnanamıyorum Kuzey Bey, dün markette dil çıkardığım adamdı. İşte şimdi bittim. Bazı yerlerinde gülmekten öleceğ...