13.BÖLÜM 🌸

7.4K 250 51
                                    



-Hayal-

Gözlerimi bana tüm kızgınlığı ve kırgınlığı ile bakan Kuzey'e çevirdim. Şu an o kadar şaşkındım ki konuşmaya bile halim yoktu. Başımdan aşağı dökülen kaynar sular an itibariyle kalbimi de yakmıştı. Bu nasıl olabilirdi? Bana neden böyle bir şey yapmışlardı.

"Hayal bana bön bön bakma. Bir şey söyle. 'Bu ben değilim' de. 'Haberim yok' de, 'Bu başkası ben böyle bir şey yapmam.' de Hayal ne olur bir şey de." kendimde konuşacak takati bulamıyordum. Kuzey'e doğru bir adım attığımda ellerini kaldırdı. "Yaklaşma Allah kahretsin yaklaşma." ben daha ne olduğunu anlamadan masadaki her şey yerle bir olmuştu. Kolunun tersiyle masadaki her şeyi yere dökmüştü.

"Ben sana güvenmiştim lan, ben sana güvenmiştim. Senin diğerleri gibi olmadığını sanmıştım." ellerini saçlarından geçirdi ve arkasını döndü. "Senin Selim şerefsizinin itlerinden biri olduğunu, bana oyun oynadığını nasıl anlamadım? Nasıl böyle bir hataya düştüm ben?" sadece onu izlemekle yetiniyordum. Bir an da gelen cesaretle;

"Ben bir şey yapmadım." dedim. Bana döndü ve gözlerini kocaman açarak baktı. "Öyle mi, sen bir şey yapmadın mı? Bu ne lan o zaman? Neden benim kasamı sen açıyorsun? Neden içinden benim yem olarak bıraktığım dosyayı alıyorsun? Kimi kandırıyorsun sen?" ben daha ne olduğunu anlamadan ellerini boğazıma geçirdi. Sırtımda sert ve soğuk duvarı hissetmiştim.

"Demek sen yapmadın. Bunlar ne o zaman he bunlar ne? Selim iti şerefsizlerini burnumun dibine kadar sokmuş da benim haberim yokmuş." yavaş yavaş nefesim kesilirken ellerimi boğazımın üzerindeki ellerinin üzerine koydum ve kurtarmaya çalıştım ama hiç başarılı olduğum söylenemezdi. Aksine daha da sinirlenmişti.

"Sen de senin o şerefsiz patronunda elimde ölmek için yalvaracaksınız ama size acımayacağım. Bunlar daha iyi günler Hayal Özgüç." tam ellerini çekeceğini düşündüğüm sırada beni daha da duvara yasladı. "Belki de adın bile Hayal değildir. Sahtesin sen sahte." bir an da beni yere bıraktığında duvarın dibine çöküp öksürük krizine girmiştim. Ellerim rahatlarcasına boğazıma gitmişti. Yanımda ayakta duran Kuzey kafasını aşağı eğmiş bana bakıyordu. Gözlerimiz buluştuğunda bana acırmış gibi baktı ve kalbime ok gibi saplanan şu sözleri söyledi.

"Sen de Selim Sandıklı denen mide bulandırıcı herifin altına giren mide bulandırıcı orospulardan birisin." arkasını dönmüş gidiyordu ki kendimde bulduğum son güçle şunları söyledim;

"Kuzey Aslan çok pişman olacaksın." birkaç saniye durdu sonra arkasını dahi dönmeden odadan çıktı. Ardından dış kapının sert bir şekilde kapanma sesi duyulmuştu, gitmişti. Gözlerimde akmak için zaman kollayan gözyaşlarımı geri gönderip sarsak adımlarla ayağa kalktım. Bu iş burada bitmeyecekti. Bundan sonra benim için sadece Kuzey Bey'di hatta artık o bile değildi. Kuzey Bey'in odasına gittiğimde yanaklarımın kızarmasına engel olamadım. Dün gece onunla burada sevişirken bu sabah bu halde olmamız adil değildi. Hem de hiç adil değildi.

Yerdeki kıyafetlerime baktığımda giyilemeyecek kadar berbat bir haldeydiler. Yapacak bir şey yoktu. Kuzey Bey'in dolabına giderek onun tişörtlerinden ve en küçük bedenli pantolonlarından birini alıp hızlıca giydim. Yatağın yanındaki ayakkabıları giymek üzere yatağa oturduğumda çarşaftaki kırmızı leke ilgimi çekmişti ve o sırada her şey kafama dank etmişti.

Biz dün Kuzey Bey ile beraber olmuştuk bu odada, bu yatakta. Benim tüm masumluğum, çocukluğum şu an da bu yataktaydı ve sonsuza kadar karanlık bir anıya hapsedilmişti. Gözlerimden akan yaşları fark ettiğimde durdurmak için çok geç kalmıştım. Boğazımdan kopan güçsüz bir hıçkırıkla kendimi tutamamış ve hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım. Hemen buradan gitmeliydim. Gözyaşlarıma aldırmadan ayakkabılarımı giydim. Odadan çıkmadan odaya son kez buğulu gözlerimle baktım ve kapıyı sert bir şekilde çektim. Salondan çantamı aldığımda artık bu eve bir daha gelemeyeceğim aklıma geldi. Kuzey Bey beni dinlememişti. Beni hainlikle suçlamıştı. Üstüne üstük bana 'orospu' demişti.

BENİM PATRONUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin