-Hayal-
Kuzey Bey benim baktığım yere baktığında belimdeki eli sıklaşmıştı. Yiğit'in burada ne işi vardı?
Gözlerimi ondan çektim ve çekinerek Kuzey Bey'e baktım. O da bana bakmış ve hiçbir şey söylemeden yürümeye devam ettik. Gösterişli salona girdiğimizde oldukça şaşırmıştım. Gerçekten de çok güzel bir yerdi. Kapıda uzunca bir koridor ve koridorun etrafında masalar, tam ortada kocaman yuvarlak bir pist, yukarıdan aşağı doğru inen gösterişli bir avize vardı. Işıklarla çok güzel bir yerdi. Yanımıza gelen adamla Kuzey Bey kolunu belimden çekmeden o adamla tokalaştı. O adamla ayaküstü bir kaç şey konuştuktan sonra yanımıza Kuzey Bey yaşlarında bir adam geldi.
"Oo Kuzey Bey seni buralarda görür müydük? Nerelerdesin bakalım?" konuşan adam cümlelerini aşırı samimiyetsiz bir dil ile ifade etmişti. Kuzey Bey'e uzattığı eli karşılıksız kalmıştı.
"Beni buralarda görürsün Selim ama açıkçası seni gördüğüm için şaşırdım. Bütün pislikleri yiyip polisten kaçmak için delik arıyorsun ya her zaman." sustu ve sonra bir şey hatırlamış gibi sözlerine devam etti. "Ama doğru senin her işten sıyrılmana yardımcı olan bir baban var değil mi? Ne kadar güzel ne kadar güzel." Kuzey Bey'in söyledikleri ile ikisinin de yüzünde birbirine meydan okuyan bir ifade belirmişti. Selim denen adam bir anda benim de orada olduğumu fark etti.
"Oo Kuzey Aslan, bu güzel hanım da kim? Bizi tanıştırmayacak mısın yoksa?" dediğinde sözlerinden iğrenmiştim, çünkü kendisi bana doğru konuştuğu için içtiği içkilerin kokusunu almıştım. Bana elini uzatmıştı.
"Merhaba güzel bayan, benim ismim Selim Sandıklı. Acaba sizde bana isminizi bahşeder misiniz?" nezaketen elimi uzattığımda dudaklarına götürmüştü. Tam cevap vereceğim sırada Kuzey Bey lafa atlamıştı.
"İsmi ve kim olduğu seni hiç alakadar etmez Selim Sandıklı. Şimdi o çok sevgili babacığının (!) yanına git." Kuzey Bey'in tıslamasıyla Selim elimi bırakmış ve uzaklaşmıştı.
"Sizinle tanışmak benim için bir onurdu güzel bayan." Kuzey Bey bir anda bana bir mendil uzatmıştı.
"Elini sil." diyerek emir vermişti. Biraz daha ilerlemiş ve üzerinde konuk adlarının yazdığı yuvarlak masaya oturmuştuk. Bizim masamızda Kerem Bey, Esmeralda Hanım, Gülce abla, Kübra, Kaya Bey ve eşi Esra Aslan vardı. Sağ tarafımda Kerem Bey otururken sol tarafımda Kuzey Bey oturuyordu. Kuzey Bey'in diğer yanında babası Kaya Bey ve yanında eşi Esra Hanım vardı. Kübra ve Gülce abla tam karşımızdayken Esmeralda Hanım Kerem Bey'in yanındaydı. Sanırım Kerem Bey'in buraya getirmeye çalıştığı kadın Esmeralda Hanımdı. Kendisi şirketin mimarlarından biriydi ve duyduğum kadarıyla gerçekten de çok başarılıydı. Gülce ablaya baktığımda karşımda bana kaş göz yapıyordu.
"Baba biz Kerem ile beraber gidip Emre'yi ve babasını tebrik edeyim bizim adımıza." Kerem Bey ve Kuzey Bey ayağa kalkmış ve uzun koridorda bir süre sonra kaybolmuştu. Gülce abla gelip Kerem Bey'in yerine oturduğunda beni ve Esmeralda Hanım'ı kendine çevirmişti.
"Kızlar ne var ne yok nasılsınız?" diye sorduğunda Esmeralda Hanım ile birlikte birbirimize baktık. "İyi abla ne olsun." diye ilk cevaplayan Esmeralda Hanım olmuştu.
"Sizin Kerem Bey ile aranızda bir şey mi var kız Esmeralda? Sürekli dip dibesiniz. Bir de o kavgalarınız yok mu? Yemin ediyorum kırk yıllık evli çiftlere taş çıkartırsınız siz." demiş ve hafif kıkırdamıştı. "Yok abla ya. Bizim aramızda ne olacak. Kendisi bugün beni buraya zorla getirdi. Aradı ve tam olarak şöyle dedi. 'Akşama seni saat yedide alırım, hazır ol partiye gideceğiz.' Resmen bana emir verdi abla ya deliye döndüm. Gelmeyeceğimi söylediğimde kapıma dayanıp bütün apartmanı ayağa kaldırdı." gerçekten inanamıyordum Kerem Bey'in böyle şeyler yaptığına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM PATRONUM
Novela Juvenil"Demek yeni asistan sensin Hayal Özgüç." diyerek kafasını kaldırdı ve gözlerimizi buluşturdu. Ama bu bir şakaydı değil mi şaka olmalıydı. İnanamıyorum Kuzey Bey, dün markette dil çıkardığım adamdı. İşte şimdi bittim. Bazı yerlerinde gülmekten öleceğ...